YANLIŞ PROJELER VE TERÖR ÖRGÜTLERİ

Volkan AYDEMİR

Kendisini podyumda yürüyorum sanan, hafif yumuşak tavırlı, Kocaeli’de eski bir belediye çalışanı. Çok başarılı olduğuna inandığım ve takdir ederek takip ettiğim uygulama olan, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi desteği ve Kocaeli Kent Konseyi tarafından yürütülen, toplum temelli yapılan çalışmaların uygulanması ve yerel düzeyde sürdürülebilir bir kalkınma sağlaması amacıyla başlatılan YEDEP (Yerel Destek Programı)’na; çıktısı dışsal faydası olmayan, hep aynı üç beş kişinin katılım sağladığı proje hazırlayarak koordinatör olarak geçimini sağlayan bir kişi. Geçen yıl İçişleri Bakanlığı’na sunduğu proje parasıyla Azerbaycan-Ermenistan barış projesi yapmaya çalışmıştı.

Projenin saçmalığı ve tutarsızlığıyla ilgili bu köşede fikrimi yazdığımda ise, “Keşke Ufak yazsaydı” başlıklı bir yazı kaleme almış, fikirlerimi kendince küçümsemek için Kocaeli’de yayınlanan yerel bir gazetede aşağıdaki satırları yazmıştı:

“Küçük Volkan, ders çalışırken babasına sordu:

– Baba, Orhan Kemal kimdir?
Babası, iç çekerek yanıtladı:
– Büyük yazardı (buradaki yazım yanlışını ben düzelteyim bari), öldü.
Volkan, gözlerini kırpıştırarak söylendi:
– Üzüldüm, keşke biraz ufak yazsaydı.”

O zaman gülüp geçmiş, bir gün gerekli cevabı alır diye üzerinde durmamıştım. Söz konusu yazımın üzerine ilgili yerler harekete geçmiş ve sonrasında İçişleri Bakanlığı yetkililerinin duyarlılığı ile proje iptal edilmişti.

Volkan’ın küçüğü değil ama büyüğünün işe el atması projenin iptali için yetmişti. İptal edilen o proje sonrası bazı dostların “sizi görüştürelim” teklifine, “adam beni ağzına alıp yazmamış ki her kimse? küçük Volkan’ı yazıp, ondan söz etmiş gidip onunla tokalaşsın” dediğimi çok
iyi hatırlıyorum. Beni çok ilgilendiren bir konu olmasa da geçimini belediyeye yaptığı uyduruk projelerden kazanan birisi ile ahlaki boyutta eşit olmadığım için maalesef görüşmeyeceğimi bildirmiştim. Yine bu kişinin, eski bakanlardan Ali Babacan’ın genel başkanı olduğu Deva Partisinin Kocaeli il yönetiminde aktif görev alırken bir yandan da Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nden böylesine kolay proje alması hala ilginç geliyor bana.

Elbette insanlar çoluk çocuklarının rızkını kazansınlar ama bu kazanç, etik ve ahlaki olursa daha şık olur diye düşünüyorum. Yani yazılan projelerin somut çıktısı olmalı. Uyduruk naylon faturalandırmalar, matbuat ücretleri, yol ücretleri gerçek kişilere ait olmalı. Yıllardır STK’larda yönetici olarak görev yapmış birisi olarak bu işleri geçim ve para kazanma aracı olarak görenlerden yıldık artık.

Ulus devletlerinin yok olması için kullanılan eleman, uşak olarak gördüğüm neo-liberalleri sevmem. Kraliçenin ya da Sam amcalarının adamlarının da adamlarıdır. Ben Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden yanayım. Gerçi biat kültüründen gelen bu akıl fukarasının, bilmeden hizmetkarı olduğu liberalizm hakkında bilgisi olduğunu da çok düşünmüyorum.

Diğer bir husus ise proje paydaşlarının iyi niyetli görünen şark kurnazlığı, Birleşmiş Milletler Cemiyetinin, devletler birliğinin yapması gerekeni küçücük bir STK tarafından sunulan Azerbaycan-Ermenistan barış projesi ile yapmaya çalışmak çok komik gelmişti. Amacı baştan belli olan saçma bir durumdu. Proje kapsamında Ermenistan’dan akademisyenler getirip bir de üstüne Ermenice kitap bastıracaklardı. Aynı tarihlerde Ermenistan yine Azerbaycan sınır güvenliğine saldırmış sıcak çatışma yaşanırken, buna rağmen bu projeyi savunan aklı evveller ve sözde çok bilmişler vardı.

Bu bana FETÖ terör örgütünün dinler arası diyalog projesini hatırlattı.
Anadolu’da durum için güzel bir tabir var: “Hele ite bak, birde yattığı yere bak.”

Bu satırlar o kişi için tek ve son cevap yazım olacak.

Şimdi gelelim yukarıda yazdıklarımla dolaylı olarak bağlantılı başka bir konuya.

Basından öğrendiğimiz kadarıyla Milli İstihbarat Teşkilatımız “Garson” kod adlı bir itirafçıdan ele geçirilen hafıza kartlarının şifresini çözmüş. FETÖ diye adlandırılan terör örgütünün 2000 ve 2016 yıllarına ait hemen hemen bütün faaliyetlerinin bir kaydı Milli İstihbarat kurumumuzca deşifre edilmiş durumda.

Töhmet altında bırakmak gibi bir gayem olmadan, genellikle tespitler ve yorumlar emniyet teşkilatı üzerinden yapılmış olsa da diğer kurumlarda yuvalanarak saklandığını düşünenler, artık kaygılarının en yüksek seviyesini yaşamalı.

Planladıkları kumpaslarla ve gözlerini kısıp dudaklarını bükerek, ince, küçümseyici ve alaycı FETÖ'cü bakışlarıyla insanları tehdit ederken veya fişlerken, yaşattıkları korkunun katmerlisini yaşamalılar. “Sıra bize ne zaman gelecek” korkusu akıllarına geldikçe, nefesleri kesilmeli. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi mezuniyet töreninde, Anadolu insanının Kurtuluş Savaşı destanına hasrolunmuş  İstiklal Marşımızı okutmayan kafa bunlardandı. Rengini şehitlerimizin kanından almış şanlı bayrağımızı arabasına örtü olarak kullanan hoca da yine aynı kafadaydı. Atatürk düşmanlığını farklı şekilde yansıtarak her ortam ve platformda dışa yansıtanların bu örgüt üyelerinden hiçbir farkı yoktur aslında. İnsanların politik fikri olabilir, düşünceleri sistem üzerine kurgulanabilir bir amaç güdebilirler ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yumuşak bir şekilde ele geçirmeğe çalışmak, rejimi değiştirmek ve hele ki bunu başka devletlerin bölgesel emelleri için yapmak ihanet, kansızlık ve namussuzluktur.

Birde sözde mağdurlar var. (Yanlış emir alıp, sorgulamadan harekete geçenleri istisna olarak ayırıyorum.) Yok efendim! “Bilmiyormuş, masummuş ta, çocuğunu bedava okutmuşlar” gibi duygu şekli dilenciliğe gerek yok.
Ananın babanın işine gelmiş, oh ne hayat ekmek elden su gölden okusun cemaat evlendirsin, iyi bir yerde görev de versin, ana baba hava atsın bizim evladımız şuraları okudu, çok zekiydi bilmem nerede makam sahibi oldu. Gariban köylü Seyfettin amca da kimseye boyun eğmesin, ceketini satıp çocuğunu okutsun. Yemezler, FETÖ terör örgütü bağlantılı olup, devlete karşı yürütülen yıkıcı eyleme dolaylı veya dolaysız katılan herkes  herkes cezasını çekmeli. Ali Tatar, Kaşif Kozinoğlu ve isimlerini yazamadığım şehit olan diğer vatanperverler nasıl yıldız gibi kaydıysa bu hayattan, buna sebep olanlar da yaptıklarının dayanılmaz korkusunda can versinler.

Bürokrasimiz kesinlikle hedef gördükleri insanlara iftira, soruşturma, yıldırma gibi taktiklerle mobing yapan bu sefil güruhtan arındırılıp, liyakat esaslı atamalarla devletçi, halkçı, milliyetçi, şeffaf ve kamusal hale dönüştürülmeli. Bu çözümleme sonucunda hepimizin çok şaşıracağı insanların sözde cemaat görünümlü bu terörist örgütle ilişki ağları ortaya çıkacaktır. Özellikle olayın yıldönümü 15 Temmuz yaklaşırken bir defa daha derin nefes alacağız. Yıllardır herkesin sessizce söylediği gibi “nasıl büyümüşlerse her tarafımızı sarmışlar.”

Anadolu’da çocuk oyunlarında söylendiği gibi artık bunlara “elma dersem çık, armut dersem çıkma” diyenler koruyanlar olmayacak.

Son olarak, marjinal grupların ve attıkları bölücü sloganlarla bölücü terör örgütlerinin genelde fistanlı görmeğe alıştığımız elemanlıları olduklarını öğrendiğimi makyajlı boyalı saçlı kişilerin katıldığı.

İstanbul’da düzenlenen LGBT gösterileri hakkında fikrimi merak eden okurlarıma; Bu durum psikolojik, fizyolojik ya da anatomik bir bozukluk bir rahatsızlıktır. İyi bir merkezde tedavi edildikten sonra topluma dönmeleri gerekir. Böyle kontrolsüz ve denetimsiz başıboş dönmeleri toplum-aile ilişkisini bozmaktadır. Bu konuda uygulamasıyla dünyada en güzel örnek Rusya federasyonu’dur.

KALIN SAĞLICAKLA!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.