13'ncü MADDE
"Biz Yahudi olmayanların öldürülerek azalmalarından menfaat bekliyoruz. Bizim kuvvetimiz devamlı yiyecek kıtlığı ve işçinin beden zayıflığında gizlidir."
Biz ;Yahudiler Tanrı'nın seçilmiş kullarıyız. Bizden hariç bütün insanlar yeryüzünde işgalcidirler. Bize vaad edilen toprakları elimizden aldılar. Yeryüzü tüm eşyası ile bize aitti. Bizimdi.
Onları da elimizden aldılar. Bizim soyumuzu çeşitli işkencelerle yok etmeye çalıştılar. Artık sıra bize geldi. Bizden olmayan milletlerin ülkelerinde anarşi türetip birbirlerini öldürteceğiz. Ardından barış getirsin diye bir başka ülkeyi o ülkeye müdahale ettireceğiz.
Barış getiren ülke öyle öyle bir darbe vuracak ki, ülke nüfusunun yarısını katledecek. Özellikle genç nüfusu ve eli silah tutan erkekleri öldürecek ya da sakat bırakacak. Kadınları, kızları açıkta kalacak. Onlarda bizim tohumlarımızı taşıyacak. Barışın ardından en büyük kutlamayı yapacağız.
Ülkelerin başına yerleştirdiğimiz ajanlarımız devletin bütün ünitelerine müdahale edecek. Bizim istediğimiz şekilde yön verecek /yönetecekler. Bunlardan bazıları şöyle olacak.
Maliye, Gümrük, Çalışma, Ziraat, İç Güvenlik vb. gibi. En önemlisi Ziraat/tarımdır. Ülkelerdeki çiftçiliğin önünü kesmeliyiz. Devlet eliyle kotalar koydurmalıyız.
Stratejik öneme sahip ürünleri ektirmemeliyiz. Onun yerine devlet eliyle düşük faizle bol bol kredi verdirip hiç bir işe yaramayan şeyler ektirmeliyiz. Boş kalan araziler belli bir süre sonra ağaçlanmaya başlayacaktır. Ağaçlanan araziye devletin Orman Bakanlığı el koyacaktır.
Böylece çiftçinin arazisi elinden çıkmış olacak. İlerleyen yıllarda o araziler dolaylı bir şekilde, bizim elimize geçecek.
Ekim arazisi olmayan çiftçinin/köylü, büyükşehirlere göç etmek zorunda kalacak. Ağır şartlarda bizlere ait fabrikalarda çalışmak zorunda kalacak, cüzi ücretlerle çalışan işçiler ağır iş koşullarında bedeni zayıf düşecek. Zayıf düşen insan, para için, yiyecek için, maişet için bizim yönetimimiz altında olacak.
Günümüzdeki bu halka zamanı geldiğinde kendi devletini suçlu gösterip başınıza gelenlerin hepsi kendi liderlerinizin hatası olduğunu söylediğimizde, ayaklanıp isyan edecekler. Biz zayıf insanların kanlarıyla besleniriz. Asla bilmeyecekler ki, perdenin arkasında bizlerin olduğunu. Aynanın arkasındaki sırrı biz icat ettik. Bu sırrı kimseye öğretmedik.
Gümrük kapıları son derece önemlidir. Bu kapılardaki görevlileri parayla satın almalıyız. Ülkelere genetiğini bozduğumuz gıdaları sokmalıyız. Bu gıdalarla erkeklerin tohumlarını bozarız, kadınların doğurganlığını durdururuz.
Sebebi bilinmeyen hastalıklar ortaya çıkarırız. En önemlisi de bizim kurup yönettiğimiz örgütler aracılığlyla uyuşturucu maddeleri ülkelere sokup, genç nüfusu yürüyen ölülere çeviririz.
En ince ayrıntı ise, dünyada bitki tohumunu elimize geçirmeliyiz, halklar sebze, meyve ekimi için tohumu bizden almak zorunda kalmalılar. Onlara verdiğimiz tohumlar bir kereye mahsus mahsul vermeli. Bir daha tohum almamalılar. Verdiğimiz tohumlara öyle şeyler enjekte etmeliyiz ki bunları tüketenleri izlemeli, sonra o ülkelere hastane ve hapishane yapmaları için hibe krediler vermeliyiz.
Şuna iyi dikkat edin bir ülkede hastaneler ve hapishaneler yapılıyorsa o ülkenin geleceği çok vahim çok karamsardır. Asayişe önem vermeliyiz. Kurduğumuz tezgahın ilerisinde anarşi ve kaos oluşacağı için güvenlik teşkilatlarını güçlendirmeliyiz.
Özellikle, polis teşkilatlarını güçlendirmeliyiz. Öte yandan ülkelerin asker teşkilatlarını zayıflatmalı, halkı askerlikten soğutmalı saygı duydukları komutanlarını bir desiseyle vatan haini gibi gösterip hapishanelere attırmalıyız.
Bir ülkede bizim için en tehlikeli birim o ülkenin silahlı kuvvetleridir. Tez elden bu birimleri ekarte etmenin yollarını aramalıyız.
Ülkeleri ve insanları daima zayıf tutmak bizim menfaatimizedir. Yoksa halkımız yok olma tehdidiyle karşı karşıya kalır.
Biz hiçbir zaman Selahaddin Eyyubi'yi unutmadık.
Onun nefesini daima ensemizde hissediyoruz.