Osmanlı’nın son hükümdarı, VI. Mehmet, - yaygın bilinen adıyla! - Vahdettin’in eniştesiydi.
Onun (ve 2. Abdülhamit’in) kız kardeşi Mediha Sultan ile evlenmişti. - Sultan Hanım’ın ikinci kocasıydı! - Adının önündeki ‘damat!’ sıfatını böyle kazanmıştı.
- 2. Abdülhamit, Damat Ferit Paşa’yı Sevmezdi… -
1853’de İstanbul’da doğdu; babası, Şura-yı Devlet (şimdiki adıyla Danıştay!) üyelerinden - Arnavut asıllı! - Hasan İzzettin Efendi’ydi. Bütün eğitimini İstanbul’da tamamladı. Çok sayıda dili konuşabildiğinden, Dışişleri’nde memuriyete başlatıldı.
İttihat ve Terakki’nin kuruluşunda etkili olmak istediyse de başaramadı; dönemin padişahı 2. Abdülhamit’ten de yeterli ilgiyi göremedi. Hürriyet ve İhtilaf Partisi’nde genel başkan seçilince; muradına erebildi. Birinci Büyük Savaş’ın sonunda yıldızı parladı.
Mondros Antlaşması’nı imzalayacak heyete - Sadrazam Ahmet İzzet Paşa’nın karşı durması üzerine! - dahil edilmedi.
Bahriye Nazırı (Denizcilik Bakanı) Rauf Orbay başkanlığındaki heyet, yıkım antlaşmasını imzaladı. Kurduğu hükümetlerde - 5 defa sadaret makamına getirildi! - Hariciye Nazırlığı (Dışişleri Bakanlığı) görevini de yürüttü.
- Allah’tan Sonra En Çok İngiltere’ye Güvendi… -
Su katılmamış bir İngiliz muhibbi (dostu, sevgilisi!) idi. İngiliz Amirali Calthorpe’ye, ‘Padişahın ve benim yegâne ümidimiz: Allah’tan sonra İngiltere’dir,’ diyebilmişti.
Anadolu’daki Millî Mücadele’ye de şiddetle karşıydı. - Kuvva-yı Milliye hareketini bastırmak için İngilizlerden lojistik destek istemişti! - Yunan uçaklarından atılan bildirilerdeki şu satırların fikir babası olduğuna inanılır:
‘Padişahın izni olmadan işgalcilere karşı duranları, asker ve para toplayanları tek tek veya topluca öldürmek; din gereği ve görevidir! Milliyetçileri öldürenler gâzi sayılır; bu yolda ölenler şehit!’
- Damat Ferit Son Günlerini Nice Şehrinde Geçirdi… -
Anadolu hareketinin başarısından ürktüğü için Fransa’ya gitti. İki yıl sonra İstanbul’a geri döndüyse de, hayatını tehlikede görüp, Nice şehrine yerleşti ve son günlerini burada geçirdi.
Hayatının kalan kısmını neden Londra’da geçirmediği hep merak edildi.
İngiliz İstihbaratı’nın İstanbul’dan Londra’ya geçtiği bir bilgi notunda şöyle deniyordu:
‘(…) İngiliz düşüncesinin ve kurumlarının gerçek bir hayranıdır. Türkiye’nin tek umudunun Büyük Britanya ile iyi ilişkilerde yattığına belki en üst kademedeki devlet adamlarının hepsinden fazla inanır.’