Yazmayalı çok uzun zaman oldu. Oysa yazacak o kadar çok şey var ki...
Bazen zaman da duruyor, kalem de yazmıyor. Mürekkep kuruyor sanki.
Gündem her gün onlarca makale yazacak kadar yoğun.
Geride bıraktığımız referandum ve yeni Türkiye'nin yeni sistemi ile yüzleşmesi en çok konuşulan konulardan biri.
Ve maalesef bir taraftan terör örgütleri ile, diğer taraftan o örgütleri besleyen iki yüzlü müttefiklerimizin ikircikli tavrı.
Giden can'larımız, şehitlerimiz, sönen ocaklarımız..
**
Toplum olarak siyaset en çok konuştuğumuz konu. Bunun sosyolojik analizini yapacak değilim, ancak o kadar politize olmuşuz ki, siyaset dışında başka bir konu bizi ilgilendirmiyor...
Herkesin siyaset konuştuğu bir ortamda ben bu defa uzun zamandır her gördüğümde ciğerime hançer saplanmış gibi canımın acıdığı bir doğa katliamından bahsetmek istiyorum...
"sea pearl" adlı utanç duvarı
İstanbul'un en gözde sahil şeridi Bakırköy-Yeşilyurt arasındaki sahilin nasıl yağmalandığını İstanbul'da yaşayanlar görmüşlerdir. Görmeyenler için de buradan anlatmaya çalışacağım.
Bu sahil şeridi daha önce halka açık, yeşil alan ve bir tek katlı turistik kompleksten ibaretti.
İstanbulun Maramara denizine açılan penceresiydi. Baktığınızda marmara denizi alabildiğine gözünüzün önündeydi.
Şimdi bu sahil şeridi adeta beton duvarlar ile örüldü. Yani Marmara denizi ile İstanbulun arasına duvar örüldü.
Bu sahilde şimdi oteller ve çok miyon dolara satılan "Sea pearl" adını koydukları yüksek katlı binalar var.
Yaklaşık 4 km'lik sahil şeridi beton binalar ile tamamen kapatılmış.
Bakırköy ve Ataköyden baktığınızda artık marmara denizini değil bu beton yığınlarını görüyorsunuz.
Peki bu nasıl olur?
Sahiller kamu arazisidir ve halka açık olmalıdır. İstanbul'da yaşayan her bireyin o sahillerden istifade etme hakkı vardır.
Bir metropolde denize sıfır yüksek katlı bina yapmak dünyanın hiç bir yerinde mümkün değildir.
En geri kalmış 3. dünya ülkelerinde bile böyle bir ranta ve gaspa izin verilmez.
Sahil şeridi halkın gezme, dinlenme yeri olarak bulvar şeklide düzenlenir.
Halkın ortak malı olan sahilleri ayrıcalıklı kılmak, belli bir zümrenin kullanımına vermek nasıl bir zihniyettir?
Bu kadar fütürsuzca, doymak bilmeyen bir yağmalamaya nasıl izin verirlir?
Türkiye genelinde ve özellikle İstanbul'da imar değişiklikleri ile sağlanan rant vurgununu yıllardır üzülerek ve çaresizce izliyoruz.
Yaşadığımız şehirleri, beldeleri korumak, yeşili korumak, sahili korumak vatan vazifemiz değil mi?
Nerede akiller, sivil toplum örgütleri, sanatçılar, şairler,meslek odaları? Bunları dile getirecek, yazacak tepki verecek hiç kimse yok mu memlekette..
Ülkenin yüz yılda elde ettiği birikimleri, fabrikaları, tesisleri haraç mezat satıldı sıra sahillerimize geldi.
Bu memleketin değerlerine parti ayırımı gözetmeksizin sahip çıkmayı öğrenemedik.
Vatan topraklarını çok uluslu şirketlere peşkeş çekercesine yağmalatıp, doğayı katlederek betonlaştırmak da bir nev'i işgaldir. Bunun faturasını çok acı biçimde ödeğeceğiz...
https://twitter.com/MurtezaOzturk