1950’lerde yatılı okul sonrası devlet görevine atanmış anne babanın çocuğuyum.
Evdeki ortam devlet terbiyesi şeklindeydi, çocukluğumuzda sabahları uyanma şeklimiz yatılı okullardaki gibi olur, bireyselden çok devletin hakkının korunmasını öğrenirdik, devlet olacak ki vatandaşı olabilsin. Literatürdeki sıralama şu şekildedir.
İlkönce vatan olacak toprağa sahip olmak, sonra üzerinde belirli bir rejimi ve organları olan sistematik bir devlet kurmak. Devlet kutsiyeti bizler için önemlidir elbette. 1980’lerin Kars’ında hatırladığım kadarıyla birçok önemli resmî kurumların yöneticileriyle görüşürdük ailece veya tanışır hasbihal ederdi bizimkiler. Hepsi dürüst namuslu insanlardı, kendilerine emanet edilen milletin olan kurumları ve devletin çıkarlarını namusları olarak benimsemiş korur kollarlardı. Günümüzde de sayıları bir hayli fazladır böyle şerefli insanların.
Atatürk’ün 6 Ekim 1924 Kars’a gelişinin 100. Yıl dönümü olması sebebiyle ve Kars’ta yapılan bir otelin aynı gün planlanan açılış törenine katılmak üzere oradaydım. Kars’la ilgili aşırı romantik ve sempatik yazılar geçiyor aklımdan ama nafile bırakmıyorlar bir türlü.
Kentte bulunan, bölgenin en büyük hayvan hastanesi ve çalışabilecek sahasına sahip olan ve bilim yuvası olması gerekirken rektör beyin basiretsizliği ve yanlış yönetim anlayışı ile dedikoduların merkezi haline gelen Kafkas Üniversitesi yine bildiğimiz gibi.
Kars’ın bilim yuvası ile ilgili böyle yazılar yazmaktan hicap duyuyorum ama iddiaların kümülatif şekilde beklemesi, iddiaların dedikodu boyutunda kalması üniversitenin kurumsal kimliğine ve diğer hocaların saygınlığına zarar verir. Ülkede büyük bir ekonomik kriz var, Maliye bakanımız sinekten yağ çıkarmaya çalışıyor. Ama bu kriz Kafkas Üniversitesi’ne uğramamış anlaşılan. İddialar doğruysa eğer yaklaşık maliyeti 144 Milyon 777 Bin Türk Lirası bedelle kampüsün etrafına taş duvar yaptırıyormuş rektör bey. Söylentilere göre, siyasete atılacağı için kendi ilçesi olan Sarıkamış okullarına kampüsün etrafındaki metal çiti gönderecekmiş. Hocam siz bilirsiniz ama metal çit yetmez, örneklerini bilirim.
Bir kurumdan ilçe okullarına yaklaşık 75 tane klima gönderen tanıdığım bir hastane müdürünün politik ikbali, o ilçede bir dönemlik belediye meclis üyeliği olabildi ancak. Kars’ta vekilliği çok yedirmeyecek gibiler sana, ama yine de sen bilirsin. Yok eğitim ateşesi olarak yabancı temsilciliklerde görev alırım diyorsan, onda da aranan şartlar bellidir. Sayın rektör bunca yıl varlıkla yokluk arasında bir noktadayken, görev sürenin bitmesine kısa bir süre kala özellikle devlet tasarrufa başlamışken, kampüsün etrafındaki çitlerin durumunda bakım onarımdan başka bir hasar yokken, bu yaptığınızı tarif edecek yakası paçası düzgün bir cümle bulamıyorum.
Diğer bir konu Üniversitende birçok akademik ünvanı ve yöneticilik tecrübesi yeterli akademisyen varken, drone sertifikası var diye Susuz Meslek Yüksekokuluna öğretim görevlisi kadrosuna almış olduğunuz, son yıllarda revaçta olan bir STK Başkanının 25-30 yaşındaki hiçbir ünvanı olmayan damadını, Kafkas Üniversitesi Genel Sekreterlik makamına oturtmanız ayrı bir garabet durum. Aynı STK başkanının kızları ve damatları olmak üzere 5 yakını üniversitede kadroya alınmış rektör bey. Vallahi ben Kars’ta eniştelerin böylesine rağbet görüldüğünü bilmiyordum, Ağrılılar bu konuda sizden ders alsa biraz keşke.
Bunları Kars’taki yerel gazetelerden okuyamazsınız, bende ilgili yerlere gitsin, bu iddiaların gerçekliğini araştırsınlar diye yazıyorum. Tamam arazi geniş, bölgenin en büyük hayvan hastanesine sahipsiniz diye eş dost akraba kayırmacılığı yapmayınız. O zaman vatandaşlar arasındaki fırsat eşitliğini bozmuş olursunuz. Geçmiş yazımda da belirtmiştim, idare şekliniz, klientalist ve nepotist yönetim şekliniz çok sırıtıyor. Üniversiteyi çiftlik gibi yönettiğiniz alenen belli oluyor. Winslov Taylor’un söylediği gibi, “İyi bir insan veya bilim insanı olmanız idarenizin iyi olması değildir. İyi yönetim bir sanattır.” Sizin yönetiminiz negatif iddialarla dolu ve takip ettiğim kadarıyla bilimsel olarakta bir çıktınız yok elimizde.
Makale, yayın, kitap diyorsanız, emeğinize sağlık ama, onaylanmış akademik yayınların bulunduğu Yöksis ve dergipark sitesinin arşivlerinde binlerce tane var. Önceki yazımda da Kars’ta yaşayan insanların Üniversite ile ilgili hassasiyetini yeterince yazmıştım. Umarım sizden sonra Karslılarla barışık, bilimi şehrin insanıyla harmanlayıp Üniversite akademik kadrosunda akraba, enişte, kayınço, İlçedeki tanıdıklar gibi kriterleri ön planda tutmayan bir rektörümüz olur. Hocam merakımı mazur görün, neden taş duvar, metal çitler varken bir sedde neden ihtiyaç duydunuz? Önceden planlanmış bir bütçeyse neden başka bir şekilde değerlendirmeyi düşünmediniz?
Ekibinizle birlikte kadroya doldurduğunuz kişileri seçme kriterleriniz şehirde konuşulduğu gibimi? Kağızmanlı, Sarıkamışlı büyük ailelerin üyelerimi? Genel sekreter olarak neden deneyimsiz birisini atadınız, söz konusu kişinin kayınpederi sizin cemiyete demi ilim yayıyor? Cidden çok merak ediyorum, bu iddialara karşı söylemek istediğiniz, yanıtlamak istediğiniz bir şey varsa dijital posta adresim köşemde yazıyor, çekinmeden gönderebilirsiniz, sözüm olsun yayınlayacağım.
Bir kentin yıllarca beklemiş olduğu, insanların kaderini değiştirecek bilim yuvası olan bir kurumun böyle iddialarla gündeme gelmesi çok üzücü.
Geçen ay Kocaeli’nde bir atölyeye davet edildim, atölye sahibi Nazmi bey bir şehrin fosseptik atığı çamurun kurutulup yüksek kalorili yakıt elde edilen bir sistem geliştirmiş ve bize tanıttı. Gerçek anlamda bilim üreten hocalarınızın hakkını teslim ederek. Sayın rektöre sormak istiyorum, elinizde bu kadar imkân varken görev süreniz boyunca ülkede topluma faydalı olacak hangi ilklere veya projelere imza attınız? Usulsüz işe alımları saymıyorum. Varsa gönderirseniz yine söz veriyorum yayınlayacağım.
Kars’la ilgili aklımda yazılması gereken romantik yazıları bir an önce kaleme almayı diliyorum. Cuma günleri piknik yapılan ve lunaparkın kurulup insanların eğlendiği millet bahçesini, perşembeleri ikindi çayına çıkılan kaleyi. Zamanın pop sanatçılarının kasetlerini almak için önünde sabahtan sıraya girilen Hürriyet amcanın Çağlayan kırtasiyesini, Zeynel amcanın gazete bayiliği yaptığı Gül Kırtasiyesini. Önünde çizgi romanları değiştirdiğimiz Şehir sinemasını, Ocakbaşı tiyatrosunu.
İnsanların birlikte eğlendikleri düğünleri, bayram günlerini. 1950’lerde yazılı olarak basılan Cengiz amcanın “AY HAVAR” gazetesini özellikle yazmak istiyorum. Hüsnü bey merak ediyorum Ay havar gazetesini duymuş muydunuz? Kars’ın kent kültüründe önemli bir yere sahiptir. Hani şehrin üniversitesinin başısınız ya belki biliyorsunuzdur dedim.
Bürokratlar bir kentte devletin halkla buluşan elidir, eğer devlet elini çekerse halktan uzaklaşmış olur değil mi?
Bürokrat kendisine uzatılan dost ele nezaket göstererek cevap vermesini bilmelidir.
Elbette her makamın bir ağırlığı ve kibri olmalı ama, fazlası küpüne zarar verir, sirke gibi.
Kars Valisi Sayın Ziya Polat’ın halkla sempatik ilişkiler kurması ara sıra umutlarımızı yeşertiyor, buradan kendisine teşekkür ediyorum.
KALIN SAĞLICAKLA!