Bütün cemaatlerin ortak bir yalanı var. Hepsi ‘Bizim işimiz siyaset değil hizmettir’ derler ve yalan söylerler.
Çünkü hepsi ‘Sinsi Siyaset’ yapıyorlar. Seçime girme riskine girmeden devleti yönetme gücünü ellerine almak için atmayacakları takla yoktur.
Yapılan Milletvekilliği ve Belediye Başkanlığı pazarlıklarını siyasette aktif olan herkes biliyor. Öyle sinsi bir siyaset uygularlar ki, her partiye göz kırpar, her adaydan söz alır bazıları.
Bu yazımda İskenderpaşa cemaati ve sinsi siyasetlerini anlatacağım. Özellikle gençler, 1980’den 2000’li yıllara kadar yaşanan süreci pek bilmezler.
Böyle bir makale yazmayı düşünmüyordum aslında. 2019 yılı Şubat tatilinde ‘Haydi Çocuklar Camiye’ projesini İskenderpaşa cemaati yapınca, bu yazıyı yazmaya karar vermiştim. Diğer yazılarım ve çalışmalarım dolayısıyla erteledim yazmayı.
Okulların tatil olduğu ara dönemde, çocukların cami ile tanışma projesi yapılıyor ve bu projeyi ‘Aile Şirketi’ oldu herkes tarafından bilinen bir tarikat yapıyor.
Milli Eğitim Bakanlığının Din Eğitimi Genel Müdürlüğü diye bir birimi var, Diyanet İşleri Başkanlığının her mahallede şubesi (cami) ve gençlik yapılanması hazırlığı var, Cumhurbaşkanlığının destek verdiği, TUGVA gibi, şahıslara bağlı olmayan birkaç dernek var, fakat projeyi bir tarikat üstleniyor.
Bu kadar kurumu yok sayıp, bu tarikatın öne çıkmasına kim izin veriyor? Birçok müftü arkadaşıma sordum bu soruları. Hiçbirisini böyle bir kararın neden verildiğini bilmiyordu. Daha önemlisi bu tarikat kimin yönetiminde?
Aile Şirketi bir Tarikat
İskenderpaşa Cemaati olarak bilinen, 1970’li yıllarda liderliğini Mehmet Zahit Kotku’nun yaptığı bir tarikat, sonradan Aile şirketine dönüşüyor. 1980 yılında Mehmet Zahit Kotku ölünce, onun yerine Mahmut Esat Coşan tarikatın başına geçiyor.
Mahmut Esat Coşan, Mehmet Zahit Kotku’nun damadı. ‘Tarikatın ileri gelen alimlerinden olduğu için mi, damat olduğu için mi tarikatın başına geçiyor?’ sorusunun cevabını o dönemin şahitleri ölmeden önce anlatırlar inşallah.
Prof. Dr. Cevat Akşit, Uludağ Üniversitesinde görev yaparken öğrencilerine ‘İskenderpaşa cemaatinin başına ben geçecektim ama damat elimden aldı’ dediğini bana birçok öğrencisi anlattı. Böyle bir şey söylememişse çıkıp açıklama yapabilir.
Mahmut Esat Coşan ve Erbakan
Benim gibi 1990’lı yılların başında lise çağlarını yaşamış olanlar İLKSAV ve MGV tartışmalarını iyi bilirler. Vakfın adı İLKSAV idi ama Mahmut Esat Coşan’a bağlı cemaat HakYol Vakfı ekibi veya İskenderpaşa Cemaati olarak biliniyordu.
İmam Hatip Lisesinde öğrenci olduğumuz yıllarda, bazı hocalarımız bizi İLKSAV (İlim Kültür ve Sanat Vakfı) sohbetlerine götürürdüler.
Aynı zamanda MGV (Milli Gençlik Vakfı) sohbetlerine de giderdik. İLKSAV başında Mahmut Esat Coşan’ın olduğu bir vakıf yapılanması, MGV ise Milli Görüş geleneğinin gençlik yapılanmasıydı.
Bir anda ne olduysa İLKSAV ve MGV kavgası başladı. Meğer Esat Coşan, Erbakan aleyhinde bir konuşma yapmış. Bu konuşmanın içeriğini internette bulup okuyabilirsiniz. Biz o zaman MGV’de kaldık ve bize İLKSAV ekibinin ‘fesat’ çıkarttığını söylediler.
Ayrıntısına girmeyeceğim ama sonradan anladığım şu oldu. Esat Coşan, Erbakan hocanın kendisine biat etmesini istemiş. Rahmetli Erbakan hocanın Mehmet Zahit Kotku’ya olan hürmet ve muhabbetini müritlik olarak algılayan Esat Coşan, Erbakan Hocayı kendine mürit yapmak istedi.
Erbakan hoca bunu kabul etmeyince arkasından bir sürü laf söylendi. Hatta İLKSAV yöneticilerinin bazıları, Necmettin Erbakan’ı Antalya’da otelde bayanlarla gördüklerini bile söyleyecek kadar ileri gidip utanmadan iftira attılar.
Bu tartışma sürecinde Esat Coşan’ın Özal kardeşlerle Müslüman Demokratlar Partisi kurmak istediği, fakat kuramayınca Anavatan Partisi ve Mesut Yılmaza yaklaştığı o dönemlerde çok konuşuldu.
1990’lı yılların başına kadar Esat Coşan ekibinin çıkarttığı İslam dergisi, en çok satan dergiler arasında iken, Erbakan hoca aleyhinde yaptığı konuşmadan sonra derginin satışları dibe vurdu.
Bir ara ‘kuponla bedava cep telefonu veriyoruz’ sloganıyla Sağduyu Gazetesi de çıkarttı aynı cemaat ama gazete tutmadı. 3 Mayıs 1998 yılında Server Holding tarafından kurulan gazete 12 Temmuz 1999 yılında kapandı.
Prof. Dr. Necmettin Erbakan Başbakan olduğu dönemde kanaat önderlerine iftar yemeği vermişti.
Medya’da uzun süre ‘Tarikat liderlerine iftar yemeği’ olarak konuşulan iftar yemeğine iki kişi katılmamıştı. Bunlardan birisi Fethullah Gülen, diğeri Mahmut Esat Coşan. Fethullah Gülen’in bu iftar yemeğine neden katılmadığını artık herkes biliyor.
Peki Mahmut Esat Coşan neden bu iftara gitmedi? 1990’lı yıllarda ki öfkesi / kıskançlığı yüzünden mi katılmadı iftar yemeğine yoksa daha derin sebepleri mi var? Bu sorunun cevabını belki asla öğrenemeyeceğiz.
28 Şubat sürecinde Fethullah Gülen ABD’ye kaçarken, Esat Coşan Avusturya’ya kaçtı. Fethullah Gülen’e yurt dışına gitmesini Bülent Ecevit’in, Esat Coşan’a Mesut Yılmaz’ın önerdiği hep söylendi. 2001 yılında trafik kazasında ölen Esat Coşan’ı şehit ilan ettiler.
Hatta 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ‘FETÖ öldürttü’ bile dediler. Hatta bazı yazarlar ‘FETÖ ekibine teklif edilenler kendisine teklif edildi ve kabul etmediği için öldürüldü’ diye yazdı.
Abdurrahman Dilipak gibi önemli bazı yazarlarda buna benzer şeyler yazdılar. Şayet FETÖ ekibine teklif edilen ihanet kendisine açıkça teklif edilmişse bunu millete anlatmalı ve uyarmalıydı. Maalesef sırlarıyla beraber öldü. Şehit olup olmadığını Allah bilir.
Muharrem Nurettin Coşan Şeyh mi?
2001 yılında Esat Coşan’ın ölümü ardından cemaatin başına kimin geçeceği konuşulurken, Esat Coşan’ın vasiyetine göre hareket edileceği söylendi. Cenaze töreni esnasında, elinde mikrofon olan kişinin, cemaati Muharrem Nureddin Coşan’ın yöneteceğini ilan etmesiyle bu tartışma kapandı.
Kimse kimseyle istişare etmemiş, mahalle bakkalı tarzında babadan oğula geçen şirket gibi, oğluna devredilmiş oldu cemaat.
‘Muharrem Nureddin Coşan doğduğunda, Mehmet Zahit Kotku kucağına alıp, ‘Yeni bir şeyh doğdu’ dediği için cemaatin başına getirildi hocamız’ gibi komik savunmalar yapanları, kimse ciddiye almasa bile, cemaat liderliği tartışması kapanmış oldu.
Muharrem Nureddin Coşan Ankara İlahiyat Fakültesinde ki eğitimini ‘Babasını daha fazla rezil etmesin’ diye mi bıraktı veya bıraktırıldı bilemem?
ABD’de işletme eğitimi almış, Avustralya’da yaşayan birisi, hem Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarımızda ‘Ufka Yolculuk’ adıyla yarışmalar yapıyor, hem Diyanet İşleri Başkanlığında ‘Haydi Çocuklar Camiye’ projesini yönetiyor. MEB Din Eğitimi Genel Müdürlüğü ve Diyanet İşleri Başkanlığına rağmen, ‘Haydi Çocuklar Camiye’ projesini yönetecek bir tarikat ve buna kimse ses çıkartmayacak öyle mi?
Cemaat lideri denilince ilmiyle, kitaplarıyla, sohbetleriyle toplumu aydınlatmaya çalışan kişi akla gelir. Sahi Muharrem Nureddin Coşan’ın kaç kitabı var? Neden hiç ortalıkta görünmüyor?
Eskiden millete bir şeyler anlatmak için şehir şehir gezmek zorunda kalırdı hocalar. Teknolojinin bu kadar yaygınlaştığı bir dönemde hiçbir vaaz vermeyen bir hoca, cehaletini mi gizliyor kendisini mi?
‘Hem babanız hem dedeniz sürekli vaaz ve sohbet verirdi. Siz neden sohbet vermiyorsunuz?’ diye soranlara ‘Onlar sohbet verdi de millet yola geldi mi? Siz adam oldunuz mu?’ diye alay eden biri değildir inşallah!
Sağduyu Partisi
‘Tarikat ve cemaatlerin siyasetle işi olmaz. Onlar insanların imanlarını ve ahretlerini kurtarmak için çalışıyorlar’ palavrasına hala inanan kaldı mı bilemem? İskenderpaşa cemaati henüz hiçbir seçime katılmamış bir siyasi partiye sahip. Sağduyu Partisi’ni hiç duydunuz mu?
Birçok arkadaşıma sordum ama cevap alamadım. Bu parti, İskenderpaşa cemaatinin kurduğu ve kenarda beklettiği bir partidir.
Ufka Yolculuk Bahane!
FETÖ ekibinin milletimize verdiği en büyük zarar, okullardan zeki çocukları toplayıp onları düşünemeyen mankurtlara dönüştürmüş olmasıdır. Bu gerçeği birçok farklı köşe yazımda anlattım. FETÖ ekibi yıllarca ‘Herkes O’nu Okuyor’ adlı bir projeyle Siyer yarışmaları düzenledi.
Bu yarışmalara katılan ve başarılı olan çocukları kendi cemaatinin bünyesine kattı. Sonra o çocuklarla ülkesine ihanet etti. Aynı şeyi ‘Ufka Yolculuk’ adıyla Muharrem Nureddin Coşan ekibinin yapmasına neden göz yumuluyor?
Yarışmada dereceye giren çocukları sohbet gruplarına götürüyorlar. Birkaç yıl kendi tarikatlarının kitaplarıyla zihinlerini yönlendirdikten sonra, Muharrem Nureddin Coşan’a Rabıta yaptırmaya başlıyorlar. Bunu bana bizzat anlatan aileler var.
Rabıta işini duyunca çocuklarını o gruptan kurtaran aileler de var. Anlayacağınız, zeki çocukları avlayıp düşünemeyen mürit haline getirme işlemi için, Ufka Yolculuk yarışmaları sadece bir kılıf. .
Sultan II.Abdülhamd’e ‘Tarih tekerrür eder mi paşam?’ diye sorduklarında verdiği cevabı asla unutmayın. ‘Tekerrür eden şey Tarih değil hatalardır.’
FETÖ ihanetinden hala ders almadınız mı? Ufuksuz, Babadan oğula geçen aile şirketine biat etmiş insanlarla, ufka yolculuk yapılamaz.
Sait ÇAMLICA
Eğitimci - Yazar