Tarih zamanın ve mekanın ötesine geçmenin yolculuğudur.
İnsanlık bu yolculukta başat aktördür.
Ölümler yeni doğumlara sebep bir illetle adeta bayrak değişimi şeklinde sürer gider.
Hikaye, iyi ile kötünün ortaya çıkmasından ibarettir.
Gerçek bütün yalınlığıyla ortaya çıksın diyedir bütün bu oluşlar.
İnsanlık serüveninin bir kısmı bir arada yaşamanın nasılı üzerinde yoğunlaşmıştır.
Aile, kabile, beylik vb toplulukların nasıl sürdürüleceği meselesi devlet dediğimiz aygıtın ortaya çıkmasıyla daha da karmaşıklaşmış ve devletin nasıl yönetileceği tartışa gelmiştir.
Doğrusu devlete gerek var mıdır dan tutunda her şey devlet içindir görüşüne kadar bir yelpazede görüşler ortaya çıkmıştır.
Tarih bize insanların toplum halindeki durumunun mutlaka bir organizasyonla sürdürüleceğini göstermektedir.
O halde devlet nasıl örgütlenecek ve örgütlenmeyi nasıl belirleyeceğiz.
Ve devamla toplum adına devleti kimler nasıl yönetecektir daha kompleks çözülmesi zor bir alanı işaret etmektedir.
İşte Persleri, Sümerleri, Babillileri, Mısırı, Çini görüyoruz büyük devletler olarak.
Diğer yandan kurumsallaşma ve yerleşik düzene geçme konusunda çok başarılı olmasa da Göktürkler, Hunlar çıkıyor karşımıza.Kurumsallaşmış haliyle ise Emevi, Abbasi, Selçuklu ve Osmanlı Devleti çıkıyor karşımıza.
Bütün bu devletler yönetimin daha çok saltanat şeklinde ortaya çıktığı yapılar.
Yine İngiliz Kırallığı, Cermen İmparatorluğu var ve yönetim şekli millet ve toplum iradesine dayanmıyor.
Bu makalemizde esas itibariyle devletin kimlerce ve nasıl bir yöntemle yönetileceğini değerlendireceğimizden dolayıdır ki Yunan Site Devleti, Medine İslam Devleti ve Roma İmparatorluğunu ayrıca belirtmek için kategori dışında tutmayı yeğledik.Bunu bir taraftan devletin karşısındaki kişilerin durumu ile devleti kimi yöneteceğinin nasıl belirleneceğini analiz etme niyetiyle yapıyoruz.
İnsanlık devlet yöneticilerinin nasıl belirleneceğine dair çözümü uzun uğraşlar büyük trajedilerden sonra demokrasi diye bir yöntemle/seçimle gerçekleştireceğine inandı kanaat getiridi.
Gerçi demokrasinin en ideal olan olmadığı ama bulunabilinen en başarılı yöntem olarak kabul etmek durumunda kaldı.
Yunan site devleti özellikle kimlerin yönetici olabileceği meselesi ile bu kimlerin nasıl seçiliceğine dair en eski ve ciddi örneğin uygulaması.Bu yüzden çok önemli ilkeleri ortaya koyuyor.
Medine İslam Devleti ise farklı inanış ve etnik ve başkaca farklılıklar arz eden toplulukların bir arada yaşamasının nasıl mümkün olabileceğinin ilk ve en muhteşem örneği olarak bize ışık tutmaktadır.
Roma ise bütün bu gerçekleşmelerin hukuk/adalet ilkeleri doğrultusunda yaşanmasında devlet ciddiyetini öğreten en temel örneklerden.Roma vatandaşı olmanın her şeyden önce bir hak verdiğini görüyoruz.Meşhurdur Pavlusun kendisini Hıristiyanlığın ilkeleri koruyamayacağını anladığında Roma vatandaşı olmasını beyan etmesi ile bir korunmaya kavuşması meselesi.
Modern devletler konumuz gereği demokratik devletler tecrübeler sonrasında şu ilkelerle hareket etmektedir.
Nedir bu ilke ve temel anlayışlar.
Kişiler/vatandaşlar kendi iradelerini devlete yansıtmalılar.
Millet iradesi devleti yönetecekleri belirleyecek.
Belirlenen irade doğrultusunda yetkilendirilen yöneticiler hukuk içerisinde devleti yönetecekler.
Burda en önemli hukuk ilkesi hukuk önünde eşitlik ve iktidarın hukuk içerisinde devlerinin en şeffaf bir şekilde sağlanmasıdır.
Genel kabul bir asırlık demokrasi tecrübemiz olduğu doğrultusunda.
Öncesinde sayısız devlet ve imparatorlukları olan bir milletiz.
Ve yine din değerleri üzerinden halifelik ve yine saltanatla yönetilmiş bir devlet tarihimiz var.
İşte bu şartlar içerisinde demokrasi deneyimizi sürdürmekteyiz.
Ve demokrasimiz de bu şartlardan payını almaktadır.
Başarılı bir demokrasi deneyimimiz olduğunu söyleyenler yanında başarılı olmadığını söyleyenler çoğunlukta.
Demokrasiyi başarılı kılacak bir devlet teşkilatımız olmadığı adalet konusunda yeterli bir düzeyi tutturamayışımız demokrasimizi zaman zaman işlemez askıya alınır durumlarla yüz yüze bırakıyor.
İşte bu durumdayken 31 Mart yerel seçimlerini gerçekleştirdik.
Sonuçlar itibariyle söylenecek şeyler nelerdir?
Seçim ülkemizde bir istikrara sebep olacak mıdır?
Yeni Cumhurbaşkanlığı sistemi bu seçimden nasıl etkilenecektir?
Genel seçime kadar olan süreyi yerel seçim nasıl etkileyecektir ?
Seçimler bir demokrasi tecrübesi olarak değerlendirilebilir mi?
Seçim sürecinde yaşananlar seçim sonuçlarını nasıl etkileyecektir?
Kanaatimiz odur ki,
İktidar uzun süredir elinde bulundurduğu yetkiyi geliştirememiştir.Demokrasiye katkıda bulunarak iktidarını sürdürme imkanını değerlendirememiştir.
Yeterli basiret ve ferasetle hareket edemediği için bir çok demokrasi dışı saldıraya muhatap olmak mecburiyetinde kalmış olmasından oluşan toplumsal endişeyi seçim sonuçları itibariyle olumsuz olarak satın almıştır.
Devleti işletmek konusunda yeterli ehliyeti ortaya koyamadığından olsa gerek toplumsal bir kopuşla karşı karşıya kalmıştır.
Öncesinde var olan aktör belirleme ve yeni siyaset adamları oluşturma konusundaki yeteceğini köreltmiştir.
Demokrasinin seçimden başkaca unsurları olduğundan bağımsız bir seçim stratejisi oluşturmuştur.
Demokratik beklenti sadece liderin karizması ve toplumun sevgisi üzerinden analiz edilmiştir.
Ekonomik sorunlar yaşama dair güven ve özgürlükler konusunda çözüm yerine beka sorunu adı altında korku üzerinden destek alınmak istenmiştir.
Demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan siyasal parti bir menfaat paylaşımı şirketine dönüştürülmesi lider tarafından engellenememiştir.
Olumlu insiyatifler konusundaki gayret tuturasızlıkla malul hale gelmiştir.
Bütün bu nedenler devletin demokrasiyi geliştime konsundaki enstrümanların görmezlikten gelinmesiyle veya ihmal edilmesiyle ortaya çıkmıştır.
Bütün bunların ideolojik/inanç/duygu üzerinden değerlendirilmesini gerektirecek nedenler de mevcuttur.
Siyasetin sorgulanamaz, halktan kopuk, adaletsiz gelir dağılımı, kuşkunun artması güvenin azalması gibi nedenler temel mekanizmayı bozduğu şeklinde yorumlanabilir.
Örneğin Cumhurbaşkanı’na milletin duyduğu sevgi hor kullanılmıştır.Milletin sevmeyeceği aktörlerin Cumhurbaşkanı’na olan teveccühten sürekli sömürmeleri söz konususudur.Bu duruma sürdüğü sürece durum daha kötüye gidecektir.
İktidar partisinde istişare azalmıştır.Ehliyet liyakat körü körüne bir sadakate boğdurulmaktadır.Şuur ve bilinç yakınlığı çeşitli yakınlıklara kurban edilmiştir.Haddi aşan itaat yozlaşarak gerekli bir ihanete dönüşmüştür.
Muhalefet bir nebze olsun düşüncede ve eylemde toparlanmıştır.Lakin belirli bir başarıdan hala bahsedeyiz.İktidarın kendi aleyhine kazanımları muhalefete yaramıştır.Bir diğer yanıyla iktidar benzeri bir yaklaşımı önceye ait taklid eder olmuştur.Bir orijinallik henüz ortaya koyamamıştır.Buna rağmen başarılı olmuştur.
Millet iktidar ve muhalefetten daha anlamlı bir dengeyi ortaya koymuştur.Saygıyı ve alkışı hak eden yine millet olmuştur.
Gerçekte bütün görünür seçenekler ve şartlar muvacehesinde yaşadığımız olayların bizden ve şartlardan bağımsız oluşumları söz konususudur.Asıl görülmesi gereken ve itibar edilecek olan bu oluş ve bitiştir.
Önerimiz şudur.
Demokrasimiz bize ait değerlerin boyasıyla kendini yeni bir görünümle zenginleştirmelidir. Batini ve zahiri bir uzlaşmaya anacak bu şekilde varabilir.Yine ilklerinden olduğumuz adalet devletinin son örnekliğini de gerçekleştirmiş oluruz böylece.
Hüseyin Kaya
Siyasetcafe.com