TÜRKLÜĞÜN ORTAK SİMGESİ, GÖK BÖRÜ (BOZKURT)
Çinliler çevresindeki kavimleri, kurttan türeyenler ve kurttan türeyenlerden değildir diye ikiye ayırmışlar.
Ortaasya’da geniş bozkırlarda yaşayan eski Türkler, bozkırın en güçlü ve dayanıklı hayvanı olan bozkurdu kendilerine ata, rehber ve kurtarıcı olarak görmüşler.
Börü (böri), “kurt”; kök “mavi gök” anlamına gelmektedir. Türkler de gücün, kuvvetin, dayanıklılığın simgesi olan bozkurttan türediklerine inanmışlar.
Bu inançlarını da başta destanlar olmak üzere her kültür ürününde açıkça, gurur duyarak belirtmişler.
Türklük ruhunun ortak simgesi hâline getirdikleri bozkurdu, Oğuz Kağan, Bozkurt, Ergenekon ve Göç Destanlarında kullanmışlar.
En eski destanımız olan Oğuz Kağan Destanı’nda, yol gösteren, kılavuzluk yapan bozkurttur.
Bozkurt Destanı’nda, düşmanlar tarafından ölüme terk edilen ve son Türk olarak kalan bir oğlan çocuğunu, dişi bir kurt sahiplenir, çocuğu besler ve yetiştirir.
Çocuk büyüdüğü zaman dişi kurtla evlenir ve bu dişi kurttan on oğlu olur. Yok olmak üzere olan Türk soyu bu oğlanların büyüyüp çoğalmasıyla tekrar bir millet olur.
Ergenekon Destanı’nda, dar bir vadide kalan Türklerin demirden bir dağı eritip çıkmasını sağlayan yine bir bozkurttur.
Göç Destanı’nda, kutsal kayalarını Çinlilere veren Türklerin kuraklık afetine uğrayıp aç kalmaları yüzünden ana vatanlarından ayrılmasında yol gösteren yine bir bozkurttur.
Üstelik, bozkurt simgesini sadece biz kendimize yakıştırmamışız, girişte yazdığım gibi başta Çinliler olmak üzere birçok millet Türklerin bozkurttan türediğine inanmış ve bunu belirtmiş.
Türklerin yanında Moğollar da kurt simgesini benimsemiş, Cengizhan’ın atasının dişi bir kurttan doğduna inanmışlar.
Türklerde “at” en önemli hayvan olmakla birlikte, kurt soyundan geldiklerine, savaşa çıktıklarında gök yeleli bir kurdun yani kök börünün yol gösterdiğine inanmışlar.
Dişi kurt, ulu anayı; erkek kurt, ulu atayı temsil etmektedir.
Zafere ulaşmada rehberlik yapan bozkurt, bütün Türkler tarafından kutsal sayılmış ve Türklüğün millî simgesi olmuş.
Bozkurt, Türkün mücadele ve savaş gücünü yansıtan en kuvvetli unsurdur.
Türklerin İslâmiyeti kabul etmesinden sonra önemini az da olsa kaybetmesine rağmen yüzyıllar boyunca kültüründe yaşamış.
Osmanlıda da bozkurt varlığını sürdürmüş. Sancaklarda, bayraklarda bozkurt ve bozkurt başı Türklüğün simgesi olarak kullanılmış.
Cumhuriyetin ilk yıllarında da Türk parası ve pulların üzerine bozkurt resimlei konmuştur. Hatta, Mustafa kemal Atatürk’ün emriyle Kahramanmaraş’ta, bayrak tutan bozkurt heykeli dikilmiş.
Günümüzde, kültür kargaşası, geçmişe karşı gösterilen büyük ilgisizlik ve benlik kaybı gibi birçok sebep yüzünden bozkurt, sadece belli bir düşüncenin, siyasî partinin simgesi hâline gelmiş.
Bütün bir milletin simgesi, birden bire belli bir düşüncenin simgesi olmuş ve ortak bir simge olma özelliğini ister istemez yitirmiş.
Farklı düşünceye sahip olan Türk insanı, binlerce yıldır ortak simgesi olan bozkurda uzak durmakta hatta düşmanlık göstermektedir.
Halbuki bozkurt, onun onun özü, varlığının, bağımsızlığının, ortak mücadele gücünün, birliğinin, geçmişinin ve geleceğinin simgesidir.
Bozkurt, bir simgedir. Bu simge ile bütün dünya Türkleri ortak bir ideal etrafında toplanmış.
Bozkurt, tarih boyunca millet olmanın gururunu, şerefini, gücünü, asaletini yansıtmıştır.
Ey yeni yetişen nesil, siz de bozkurda sahip çıkıp bozkurdu tekrar Türklüğün ortak simgesi hâline getirin! Binlerce yıllık varlığımızı, kök börü ile sonsuza taşıyın...