Türkiye soydaşlarının en güçlü yaşadığı yer olan İran’la komşu olmasına rağmen, maalesef Oğuz boyundan gelen ve sayılarının 35-40 milyon arasında olduğu tahmin edilen İran Türklerini unutmuş veya ihmal etmiştir.
Yine maalesef bu unutma veya ilmal etmeye Azerbaycan hariç bütün Türk dünyası ortak olmuştur.
Azerbaycan’ın bölünmüş toprakları İran denilen ülkede olduğu için bu konuda oldukça duyarlıdı ama onunda gücü bir noktaya kadardır
Bu unutulma veya ihmal edilmede bugün, Başta Türkiye’ye olmakı üzere “Türk Dünyası” ile ilgili olarak yapılan ulusal ve uluslararası toplantı veya konferanslarda İran Türklerinden doğru düzgün bahsedilmemektedir.
Ortadoğu coğrafyasında önemli bir aktör olabilecek bir konuma sahip olan İran Türklerini kaderine terk etmek ve onlarla tarihi bağı koparmak, Türk Dünyası adına toplumsal ve siyasi olarak bir başarısızlıktır.
1925 yılına kadar bin yıl boyunca İran’ı yöneten, sadece 100 yıldan az bir süredir yönetilen konumunda olan İran Türklerini biz soydaşları daha tanımayınca bölge ile ortadoğuda operasyon yapmak isteyen ABD istediği zaman ayaklanma çıkarıyor, istediği zaman İran”la aynı masyaa oturuyor ve anlaşmalara imzalar atıyor.
Özelikle 1979’dan sonraki İran rejiminin, Türkler üzerinde güvenlik baskısı kurmaları ABD’nin bu durumdan kendisine pay çıkarmasını sağlamış ve bölgenin önde gelen Türk Liderlerini ülkesinde ağırlayarak çıkarların uygun destekleri vermişlerdir.
Bugün Trump’ın “İran’da Değişim Zamanı” demesinde ve hedefinde ulaşmasında kullanacağı asıl unsurlar İran nüfusunun 35-40 milyonunu oluşturan oradaki Türkler’dir.
O Türklerin genelde yaşadıkları bölgeye ise Güney Azerbaycan denir.
Güney Azerbaycan bölgesi, bu sebeple İran için hayati bir öneme sahiptir.
Çünkü Güney Azerbaycan’ın İran’dan ayrılması durumunda, İran’ın Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan ile sınırı kalmayacaktır.
Bu duruma Türk Dünyası’nın gücü için iyi bakabilirzi ama durumu kimin yaratığına bağlı!
Görüne o ki bölgede karışıklık ve kaos isteyen ABD’dir.
ABD’nin şimdiki başkanının seçimler öncesi katı bir İran düşmanlığı üreterek göreve geldiğini düşünürsek İran’da meydana gelen olayların kolay kolay sonlandırılamayacağı da ortadadır.
Hatırlayın 2006 yılında İran Türklerine hakaret etmek için “Hamamböceği” iması yapılmasından sonra İran’da olaylar çıkmış ve hayatını kaybedenler olmuştu.
Daha önce Türklere “EŞEK” benzetmesinden tutun her türlü hakareti yapan İran’a her hangi bir tepki göstermeyen ABD ne oldu da şimdi değişimden yana ve bu değişimi oradaki Türkler ile yapmaya karar verdi?
İşte asıl üzerine durmamız gereken konu bu.
Şimdi yazi başlığına dönelim!
Bu durumda Türk Milleti olarak ne yapmalıyız?
Durumda vazife çıkarıp oradaki Türklerin ABD aracılığı ile ülkeyi dizayn etmelerini mi sağlayalım?
Yoksa İran-Türkiye dolayısı ile Türk dünyası ilişkilerini kendi coğrafyamız da kendimiz mi çözelim?
Bu durumda;
- Türk–İran ilişkileri, İran Türkleri bağlamında yeniden kodlanmalıdır.
- Türkiye, İran Türklerinin haklarını savunmalı ve onların varlığından aldığı güçle bölge siyasetinde daha aktif ve belirleyici bir güç oynayarak bu süreçte ABD’ nin yanında olmadan İran’ın toprak bütünlüğüne saygı ile oradaki soydaşlarının haklarını anayasal şartlara kavuşturmalı.
- Oradaki soydaşlarşmıza düşen görev ise; birlik olup, İran siyasetinde etkili olamaktır. Bu sayede ABD’nin Suriye’deki planlarının devamını getirmeyip, Ortadoğu da huzur ortamının yakalanmasına katkı sağlayabilirler.
Sonuç olarak:
İran’daki değişime taraf olmanın neticesi oradaki Türk Milletinin çıkarlarını, ortadoğuda huzurun gelişini sağlamalıdır.
Evet, İran değişmelidir ama bu değişim ABD'nin isteği ile, Trump’ın “İran’da Değişim Zamanı” diyerek emrettiği için değil
Aksine İran halkının tercihi, Türk Milletinin iradesi ile olmalıdır.
Şu an İran'da sergilene oyunları Türk'ün çıkarına olacağını düşünmek ve ateşe benzinle gitmek ahmaklık değilse, ABD ortaklığıdır.
Türk milletinin menfaatleri ise asla ABD ortaklığından geçmemektedir.