Oda TV yazarı Kerem Çalışkan bugünkü köşe yazısında 'Tek devlet tek medya tek patron' başlıklı bir yazı kaleme aldı.
İşte o yazı;
Habertürk gazetesinin kağıt baskıya son vermesi ve Vatan gazetesinin kapatılmasından sonra Türk medyasına kısaca gözatmak ve bir ara bilanço çıkarmak gerekiyor.
Türk medyasında 40 yıllık bir maceradan sonra 2018 Nisan ayında Erdoğan iktidarının ağır baskısı sonucu medyadan tümüyle çekilen Aydın Doğan, Türk medyasının ‘son gerçek patronu’ydu.
Aydın Doğan, ağır mali tehditler ve hukuksuz hapis tehditleri ile fiilen medyadan adeta ‘tekme-tokat’ kovuldu. Hürriyet ve medya grubunu satarken, aldığı öne sürülen ve borsaya bildirilen parayı alıp almadığı da, çeşitli dedikodulara göre henüz netleşmemiştir. Gerçek bir gün nasıl olsa ortaya çıkacaktır.
Son dönemde medyaya isteksizce ve biraz da eski dostu Aydın Doğan’ın yükünü hafifletmek için giren rahmetli Erdoğan Demirören ise Türk medyasının kaydettiği en mutsuz ve en talihsiz patronlardan birisi olmuştur.
TELEFONDA AĞLAYAN 80 YAŞINDAKİ ACEMİ MEDYA PATRONU
2011’de Milliyet-Vatan grubunu Aydın Doğan’dan alan ve aldıktan kısa süre sonra da nasıl bir medya cehennemi’nin içine düştüğünü acıyla ferkeden Erdoğan Demirören, telefonda Tayyip Erdoğan’dan yediği ağır fırça sonucu, acı acı ağlamıştı.
Kabul edelim ki, kendi alanında dürüst ve başarılı 80 yaşındaki bir işadamı için, hiç bilmediği ve anlamadığı medya-siyaset ilişkilerinin sonucu iktidarın başı tarafından telefonda böyle bir muameleye tabi tutulması hayatının en acı günlerinden biri olmuştur.
Erdoğan Demirören 2018 Nisanı’nda Hürriyet Grubunu da Doğan Grubu’ndan aldıktan iki ay sonra, 8 Haziran 2018’den sonra hayata veda etti.
‘Medya patronu’ sıfatı taşıyan bu son iki patronun birisinin tümüyle medyadan çıkması ve diğerinin vefatından sonra önemli bir gelişme daha oldu.
24 Haziran 2018’de Türkiye yapılan seçimde hem başkanlık sistemine geçti, hem de Tayyip Erdoğan’ı başkanlık sisteminin tüm yetkilerini elinde toplayan Erdoğan’ı o makama, yani cumhurbaşkanlığına getirdi.
Erdoğan bu kampanya sırasında sık sık tekrar ettiği ‘Tek millet, tek devlet, tek vatan, tek bayrak’ söylemi ile böylece ‘tek başkan’ yetkilerine de kavuştu.
Ancak 24 Haziran sonrası, açıkça söylenmese de, fiilen hissedilen bir ‘tek’ durum daha ortaya çıktı.
Beştepe Sarayı’nda artık başkanlık yetkileriyle hükmeden Erdoğan, aynı zamanda fiilen Türkiye’deki tüm medyanın ‘tek başı, tek patronu’ haline geldi.
Yani ‘Tek devlet, tek medya, tek patron’ konumuna geldi Erdoğan.
Erdoğan’ın denetimindeki başlıca medya gruplarına bakarak bu durumu şöyle açıklayabiliriz:
SABAH GRUBU SONUNDA KALYON’A VERİLDİ, AMA MÜDÜR DEĞİŞMEDİ
-Sabah Grubu diye bilinen Turkuvaz Grubu, toplamda 4 gazete, 9 TV, 7 radyo ve 9 derginin sahibidir. Bu grubun en büyük pay sahibi Kalyon İnşaattır. Kalyon İnşaat’ın başı işadamı Cemal Kalyoncu’dur. Kalyon İnşaat teni açılan büyük İstanbul Havaalanı’nın inşaatını yürüten ana şirkettir.
Sabah Grubu, burada anlatması yazıyı gereksiz uzatacak operasyonlar sonucu, Dinç Bilgin-Turgay Ciner-TMSF-Ahmet Çalık (2007) üzerinden, sonunda 2013’te Kalyon Grubu’na geçti.
Grubun tümünü Çalık döneminden itibaren ‘Damat’ Berat Albayrak’ın kardeşi Serhat Albayrak yönetti. (Serhat Albayrak şimdiden medyadaki faaliyetlerini kaleme alırsa, ilerde Türk medya tarihine eşsiz bir belge ve kitap bırakabilir.)
Böylece Sabah Grubu son 11 senedir, Erdoğan’ın damadının kardeşi Serhat Albayrak tarafından yönetilerek, Erdoğan’ın geniş medya şemsiyesinin ana grubu oldu.
Serhat Albayrak’ın yükünün 2018 Nisanı’ndan beri Hürriyet Grubu’nu da yönlendirme faaliyetleri nedeniyle daha da arttığı belirtiliyor. Eski Doğan Grubu’nu Amiral Gemisi Hürriyet’in son dönemde artan bir şekilde, Sabah ile aynı manşetleri attığı gözlenince, insan eski bir türküyü hatırlıyor.
‘İki gemi yanyana haydayabilur misun?’ nakaratıyla ünlü bu eski Karadeniz türküsüne, Serhat Albayrak’ın başarıyla ve sessizce ‘Evet’ dediğini, medyayı izlerken görüyoruz…
Aslında 2007’lerden itibaren, dünyada görülmeyen, ancak Türkiye’ye özgü medya finansman modelini özetleyen ‘Havuz medyası’ kavramı da kullanılmaya başlamıştı.
‘HAVUZ MEDYASI’: MEDYADA BİR TÜRK İCADI
Havuz medyası şöyle işliyordu. İktidar tarafından özel ve karlı ihalelerle iş alan işadamları, elde ettikleri karlarını bir kısmını, medya için oluşturulan bir havuza aktarıyorlardı. Havuzda biriken bu para, iktidarı destekleyen ve ‘yandaş’ diye bilinen çeşitli medya gruplarına dağıtılıyordu. Ancak bu sistem de sağlıklı değildi. Bu nedenle sonunda bazı medya grupları, doğrudan iktidar yanlısı bazı holding ve gruplara verildi. Kalyon İnşaat Sabah Grubunu bu süreçte aldı. Medyaya hiç karışmayan ancak parayı ödeyen patronlar değişiyor, ancak medya grubunu yöneten ‘idareci-müdür’ Serhat Albayrak değişmiyordu. Çünkü onun esas patronu, medya patronlarının da arkasındaki gerçek patron olan ve onlara ihale dağıtan Erdoğan’dı.
Medya patronlarının patronu olan Erdoğan, medyanın da esas patronuydu.
ES MEDYA HAPİSHANE ARKADAŞI’NA
-Erdoğan denetimindeki bu modele ilginç bir örnek de ES Medya oldu.
3 gazete (Star, Akşam, Güneş), iki TV (60 ve Kanal 24) ile çeşitli radyo ve dergilerin sahibi olan ve bir zamanlar Karamehmet Grubu’nun olan Es Medya önce, Erdoğan’a en yakın işadamlarından Ethem Sancak’a devredildi. Medya Grubu’nun sürekli zarar yazmasından (Ayda ortalama 2-5 milyon lira arası) bıkan Ethem Sancak bir süre sonra bu yükten kurtulmak için kaçtı. Ancak bu medya grubunu kimse finanse etmek istemeyince Ethem Sancak kulağından tutulup tekrar aynı medya’nın patronluğuna oturtuldu.
Ancak medyayı artık iyice öğrenen, bu grubun karlı hale getirilemeyeceğini iyice anlayan Ethem Sancak, BMC vs. gibi diğer işlerini bahane ederek Es Medya patronluğundan ikinci kez kaçtı.
Peki Es Medya Grubu kime verildi?
Es Medya Grubu, medyada adı hiç duyulmamış Hasan Yeşildağ’a verildi. Kimdi bu Hasan Yeşildağ?
Hasan Yeşildağ 1999 yılında, 4 aylık hapse mahkum olan Tayyip Erdoğan’ı Kırklareli Pınarhisar Cezaevi’nde karşılayan ve çok iyi bir şekilde 4 ay boyunca ağırlayan Erdoğan’ın hapishane arkadaşıydı. Hasan bir suç işleyip kendini hapse attıracak ve Erdoğan’ı orada karşılayıp ağırlayacak kadar ona bağlı ve ‘vefalı’ bir arkadaştı. Erdoğan’ın eski arkadaşlarına karşı ‘vefası’ da bilinirdi.
Evet Es Medya Grubu da 2017’de, Hasan Yeşildağ ve kardeşlerine verildi. Grubun bilinen aylık zararlarının nereden ve nasıl karşılandığı ise şimdilik meçhul.
İKTİDAR ŞEMSİYESİ DIŞINDA BİR AVUÇ MEDYA
Bu grupların dışındaki diğer bazı medya gruplarına da kısaca değinelim:
-Albayraklar’ın sahibi olduğu Yeni Şafak Grubu AKP iktidarının ‘Kanaat önderleri’ni barındıran ve ideolojisini oluşturmaya çalışan ilginç bir gruptur. Albayrak Grubu, 2019’da yerli gazete kağıdı üretimine başlayarak basında yerli kağıt tekelini tümüyle ele geçirecektir.
-Ferit Şahenk’in sahip olduğu Doğuş Medya Grubu, bir dizi ünlü televizyonu (Star, NTV) radyo ve dergileri ile Türkiye’nin eski ve ‘kaliteli’ medya gruplarından biridir. Ancak Ferit Şahenk, diğer bir çok sektörde olduğu gibi, şu sıralar, elindeki medya grubunu da satma arzusu içindedir. Ancak Türkiye’de medya reklam ve gelir açısından da büyük ölçüde iktidar kontrolüne girdiği için yurt içi ve yurt dışında medyaya ilgi azalmıştır. Elindeki değerli medyayı ‘yok pahasına’ satmak istemeyen Ferit Şahenk, gözünü Arap dünyasına ve oradan, -belki biraz da iktidar desteği ile- gelebilecek yeni medya patronlarına çevirmiştir. Doğuş Grubu yayınlarının ana ilkesi, iktidardan herhangi bir ikaz, uyarı ve eleştiri gelmemesidir.
-Erdoğan’ın Saray’daki ‘büyük patron’ şemsiyesi dışında kalan gazete ve TV’ler ise gittikçe azalıyor.
Fox TV, Halk TV, Sözcü, Cumhuriyet, Aydınlık, Birgün bunlar arasında ilk akla gelenler.
Yaysat’ın kapatılıp, gazete dağıtımı tümüyle Sabah Grubu-Turkuvaz tekeline geçince, bu gazetelerden hangisi ayakta kalacak, hangisine fatura kesilecek. Bunu da yaşayıp göreceğiz.
Dijital ve internet medyasını ise ayrı bir yazı konusu olarak ele alacağız.
ANA AKIM MEDYA ‘TWİTTER’ OLDU
Medyada ‘Tek Patron’ dönemine dikkat çekerken, şunu da belirtelim:
Türkiye’de artık ‘ana akım medya’, Twitter ve sosyal medya haline gelmiştir. İktidar da, buradaki dalgalara bakarak tepki ve refleks vermektedir.
‘Kuş cıvıltısı’ndan esinlenerek ‘Twitter’ adı verilen platform, halen Türkiye’de gerçek haberlerin ve muhalif seslerin kendine yer bulabildiği ‘ana akım’ haline gelmiştir.
Eğer iktidar kuş cıvıltısından rahatsız olup, onu da keserse, geriye Türk toplumunun Osmanlı ve İstibdat dönemlerinden kalan ve daha şimdiden kısmen duyulan ‘son ve en güçlü medya silahı’ devreye girecek:
Fısıltı Gazetesi…
siyasetcafe.com