1980 yılından beri bir film şeridi gibi terör örgütünün cinayetlerini ve siyasilerin her seçim döneminde terör örgütüne verdikleri tavizleri izledik.
PKK'nın siyasi uzantısı olan partilerin meclis çatısı altında bölücü faaliyetleri, terör örgütünün siyasi uzantısı olarak kurulan partilerin Ankara'yı merkez olarak kullanarak ülke içinde ve Suriye ve Irak'taki terör guruplarıyla organik ilişkileri ve bu partilerin seçim ittifaklarında bulunması terör örgütünü ve bölücülüğü bu noktaya getirmiştir.
15 Temmuz FETÖ darbe girişiminden sonra teröre karşı üç konumda duran üç anlayış oluşmuştur; terörün karşısında duranlar, arada duranlar, terör örgütüyle beraber olanlar. Sonuç olarak meclis çatısı altında hiçbir partinin terör örgütleriyle bir ilişki içinde olması asla kabul edilemez, bu durum sıradan bir suç değil, ağır bir suçtur. Bir taraftan her gün şehit ve yaralılar gelirken diğer taraftan terör örgütünün siyasi uzantıları ve bu uzantılarla ilişki içinde bulunmak vicdanları yaralamakta, şehit ailelerini üzmekte ve şehitlerimizin kemiklerini sızlatmaktadır. Ülkemizin birlik ve beraberliği, güçlü olması, yoluna emin adımlarla yürümesi, dostları sevindirmesi ve düşmanı ümitsizliğe düşürmesi terör karşısında birlik olmak, olayı siyaset üstü olarak ele almaktan geçer.
Bu birliktelik önce Ankara'da sağlanmalıdır.
Türkiye’nin birliği Ankara'dan geçer!