MHP`nin TUNCELİ ÇIKARTMASI ve TÜRKİYE`nin RUHU!
Bu yazımı yine canım Türkiye`me yazıyorum.
Çünkü Türkiye demek biz demektir, Türkiye demek Türk Dünyası demektir.
Bütün Türk dünyası gözünü, kulağını, kalbini Türkiye`ye yöneltmiş, onun derdi ile dertlenmekte, sevinci ile sevinmektedir.
Ama görünen mazarada canımız, kanımız Türkiye`nin durumu iyi değildir.
İşte bu yüzden bazi duygularımı kaleme alarak sizlere aktarmak istedim.
Millet nedir?
Millet, geçmişten getirilen değerler ışığında, ileriye dönük birlikte yaşama isteği duyan insanların oluşturduğu bir topluluktur. Yani, bir ülke içinde yaşayan insanların ortak paydası.
Yani, bizleri birbirimize bağlayan ortak niteliklerin tümü
Yani ortak dil, ortak kültür, ortak geçmiş, ortak tarih, ortak çıkarlar, ortak idealler, ortak ülkülerin hepsinin toplamı…
Devlet Nedir?
Devlet, bu topluluğun siyâsi eşgüdümüdür (organizasyon)
Tüm bunlar bir milletin oluşmasında kolay şeyler değildir, bir süreçte yetmez. Uzun sürecli bir tarih, bir medeniyet meselesidir.
Yani Türkiye bir zümrenin, bir kişinin, bir gücün devleti değildir doğrudan doğruya Türk Milletinin devletidir.
Bu da Türkiye`nin RUHU demektir.
En azından biz Azerbaycan Türkleri Türkiye`ye hep bu gözle bakmışızdır.
Yani bizim için Türkiye Türklerindir.
***
Bu bilgiler ışığında devam edelim…
Bu günlerde gündemi çok meşgul eden bir `DERSİM` olayı vardır.
''Dersim`i'' meşrulaştırıp halkın gözünde terörist Seyit Rıza`yı masum hale getirmek isteyenler derin planı, ondan kat kat terrorist APO`nun özgürlüğüne zemin hazırlamaktır.
Malesef Türkiye`deki kardeşlerimizde bu probagandanın aleti olmuş durumdadırlar.
İşte bu açıdan oratya çıkan bir şey vardır ki oda; Türkiye dolayısı ile Türkiye`deki Türk Milleti bir süredir ruhunu kaybetmiş durumdadır.
Bu yüzdendir ki, ülkenin top yekün sınırlarının yönetimine talip olanlar kendi ülkelerinde bir şehirden başka bir şehire gitmeyi cesaret, erdemlik, yiğitlik sayar konumuna gelmişlerdir.
Bu misak-i milli sınırlar içerisindeki vatanın şimdiye kadar ki en acı tablosudur.
Belki de bu tablo daha iyi anlaşılsın diye MHP Lideri Devlet Bahçeli bir siyasi hamle yapmış, `gidersin , gidemesin` tartışmlaları içerisinde Tunceli`ye gitmiş ve zaten her yerde söylenmesi gereken şu cümleleri orada kurmuştur;
'Milleti bölmeye çalışanlara izin verilemez. 1937-38’de Tunceli’de baş gösterenler isyandır. Bu isyana karışanlar da devrin bölücü teröristlerdir. Teröristin dini, milliyeti, nesebi önemli olmayacaktır. Elinde silahla dağda gezen topraklarımızdan pay kapmak isteyen masum vatandaşlarımıza kasteden hiçbir bedbaht mazlum görülemeyecektir. Bunların özürler dilenerek, hürmet ve hayranlıkla yad ettiğimiz evladı Kerbela’dan addedilmesi hakarettir. "
Daha sonra ``Devlet diz çökmez. Devletin el etek öpeceğini ileri süren Başbakan’a diyorum ki devlet el de etek de öpmez. Diz çökseydi, el öpseydik Tunceli diye bir ilimiz de olmazdı. Büyük Türk milleti hepimizin iftiharıdır. Bu topraklar bu vatanın ayrılmayacak bir parçasıdır. Kardeşçe yaşamak varken el ele, gönül gönüle Allah’ın nimetlerinden sahiplenmek dururken içimizi karıştırmak isteyenlere niçin göz yumalım.``
Devlet Bahçeli bu sözlerinde haklı mı ?
Hem de yüzde yüz haklı.
İyi de Türkiye bu hale nasıl geldi, hiç düşündünüz mü?
Nasıl olurda kanla, irfanla yoğrulmuş vatan coğrafyası güzel Türkiyemiz`de bir yerden bir yere gitmek, iki düşman bölge arasında seyahate benzer?
Evet Devlet Bey kendisinden beklenmeyan bir tavır ile birden reste rest çekip Tunceli`ye gitmiştir.
Ve orada haykırmıştır ;
-Burası Dersim değil, Tuncelidir.
-Burada bir isyan olmuştur ve o isyana karışanlar devrin teröristleridir.
-Seyit Riza denen şarlatan ise terörist başıdır.
Devlet bey işte bu görüşlerin altına hem de ısrarla imza atmış, tavır koymuştur.
Haklıdır.
Bu olaydan Devlet Bey`i eleştirecek olanlar şu cümleleri kuracaklardır; `Siyası parti olarak orada var olduğunu ispat etmek mi istiyorsun? Ozaman il, ilçe, köy, mezrada olacaksın. Orada en azından ülke barajını geçeceksin…` Kısmen bu konuda da haklı olabilirler.
Hatta diyebilirler `orada polis ve kendi taraftarları vardı, halk onla görüşmek istemedi!`
Hiçte önemli değil.
Bunu diyenler sokak hareketlerine teslim olarak güney doğudan da vaz geçmiş tiplerdir.
Kim ne derse desin, isterse orada Türkiye`yi seven bir kişi bile kalmasın, kimin umrunda?
Türk toprağı asla kaderine terk edilmeyecektir.
Evet Devlet Bey sokaktan camiasını çekmiş olmasına rağmen Tunceli`ye tereddütsüz gitmiş ve bizzat kendisi sokağa inerek bir mesaj vermek istemiştir.
O mesaj şudur;
'Ben siyasi hayatım boyunca camiamı sokak olaylarından çeken ben, ülkemin geldiği durumda yaşıma, mevkime hiç bakmam gerekirse kılıcımı çeker, sokağa işte böyle inerim`` demek istemiştir.
Bu tavır tıpkı, "Atımı istediniz; verdim. Silahımı istediniz; verdim. Çünkü onlar bana aitti. Toprak ise milletimindir; veremem. Şimdi savaşa hazır olun ve bizden korkun! " diyen Mete Han`ın tavrıdır.
Bu tavrın devamı için Devlet Bey Hakkari`ye, Diyarbakır`a ve dahasına gitmeldir…ve orada da vatan topraklarının gerçek sahiplerini hainlerin yüzüne vurmaldır.
Türk Milletinin dolayısı ile Türkiye`nin ruhunu yeniden kazanması içinde buna şiddetle ihtiyaç vardır.
Çünkü biz ne insanımızdan, ne vatanımızdan asla vaz geçmeyeceğiz…bedeli ne olursa olsun.