Yenişafak yazarı İbrahim Karagül, İdlib’deki askeri üssümüze düzenlenen hain saldırılarla ilgili bir yazı kaleme aldı.
İşte o yazı:
'10 Şubat, İdlib’deki Taftanaz’daki askeri üssümüze bir saldırı oldu.
Doğrudan Şam rejimi tarafından yapılan bu saldırı, top atışları, bir rivayete göre de hava saldırısı ile gerçekleşti.
5 askerimiz şehit oldu. Yine 3 Şubat’ta İdlib kentinde rejim unsurlarınca yapılan yoğun topçu atışı sonucu 7 askerimiz ile bir sivil şehit olmuştu.
İki saldırı da, Suriye savaşının başladığı günden bu yana ilk kez karşılaştığımız saldırı türü oldu. Bugüne kadar Şam rejimi ile Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu arasında devam eden çatışmalarda rejim askeri ile Türk askeri hiç bir zaman doğrudan birbirine saldırmamıştı.
Yine Türkiye, kendi milli güvenliği çerçevesinde, ABD, İsrail, bazı Avrupa ülkeleri ile bazı Arap rejimleri tarafından desteklenen PKK ve DEAŞ’a karşı “operasyon”lar yaptı.
Türkiye’nin operasyon yaptığı bölgelerin hiç birinde Şam rejimine bağlı güçler yoktu, o bölgeler zaten işgal altındaydı.
PKK, DEAŞ, ABD işgalleri ile Suriye parçalanmış, ülkenin büyük bölümü koparılmıştı. Türkiye sınır boyunca kurulmak istenen terör koridoruna müdahil oldu, savaşı ve tehlikeyi sınırlarından uzağa itti.
Bu arada Suriye’nin bölünmesine yönelik çokuluslu haritaya da müdahale etmiş oldu. Türkiye bugüne kadar savaş yapmadı, sadece “operasyon” yaptı.
İRAN HER YERDE TÜRKİYE İLE SAVAŞTI. PEKİ MOSKOVA İÇİN NELER DEĞİŞTİ? HER ŞEY BİR OYALAMA TAKTİĞİ MİYDİ?
İdlib meselesi, Türkiye ve Rusya arasında, İran’ın da katıldığı bir anlaşma ile şekillendi. Şam rejiminin bu iki ülkenin dışında karar alma yeteneği zaten yoktu. Bir ateşkes, çatışmasızlık bölgesi ilan edildi. Türkiye anlaşma çerçevesinde bölgeye gözlem noktaları kurdu.
İşte Rusya, İran ve Şam rejimi şimdi burada Türkiye’yi vuruyor. Hem de altına imza attıkları anlaşma çerçevesinde orada bulunan askerimizi vuruyor. Rusya ve İran’ın desteği ya da zımni onayı olmadan Şam yönetiminin bu saldırıları yapma ihtimali asla olamaz.
Öyleyse ne oluyor?
İran’ı devre dışı bırakıyorum. İran Suriye’de tamamen Türkiye aleyhine hareket etti, el altından Türkiye ile savaştı. Ama Rusya için ne değişti? Moskova, tıpkı ABD’nin yaptığı gibi, PKK’ya zaman kazandırma planı gibi, Şam yönetimine zaman kazandırmak için mi Türkiye ile anlaştı? Şimdi zamanın geldiğini ve Türkiye’nin çekilmesini mi istiyor? Bu, Türkiye’yi aptal yerine koymak olmuyor mu?
SURİYE TÜRKİYE’NİN BİR “İÇ MESELE”SİDİR.ÜLKE İSRAİL VE İRAN İÇİN Mİ HAZIRLANIYOR?
Suriye savaşı Suriye’nin savaşı değil, biliyoruz. Çokuluslu, çok cepheli bir savaş ve şartlar çok kızlı değişiyor. Değişmeyen tek bir şey var: Türkiye’nin hissettiği tehdit ve milyonlarca mültecinin ne olacağı…
Türkiye’nin bütün güney sınırları tehdit altında, dahası açık saldırı altında. Milyonlarca mülteci Suriye’den sürüldü ve bunları Türkiye koruyor. Dolayısıyla Suriye Türkiye’nin bir “iç mesele”sidir.
İran ve Şam rejiminin mezhepçi tutumu ile milyonlarca Suriyeli ülkeden sürüldü. Şimdi İdlib’e sığınan Sünniler de sürülmek ya da katliamla baş başa bırakılmak isteniyor. Bu hem İsrail için ülkeyi işgale hazırlıyor hem İran’ın katı mezhepçi devlet projesine uyuyor.
FİLİSTİNLİLER GİBİ EBEDİ SÜRGÜN, İNSANSIZLAŞTIRMA.. TÜRKİYE SUSACAK ÖYLE Mİ?
Peki ne olacak bu insanlar? Filistinliler gibi ebediyyen sürgün mü yaşayacak? Rusya ve ABD bu insanların “vatan” ihtiyacına ne cevap veriyor?
Moskova’nın buna bir çözümü var mı? Hem Türkiye’nin güney sınırları vurulacak, hem milyonlarca Sünni Suriyeli sürgün edilecek, ülkenin kuzeyinde demografik arındırma yapılacak, insansızlaştırma projeleri uygulanacak hem de bizzat Şam rejimi tarafından doğrudan askerlerimize saldırı yapılacak.
Ve biz susacağız, sineye çekeceğiz öyle mi?
SALDIRININ ARKASINDA NE VAR? LİBYA MI, DOĞU AKDENİZ Mİ? 1967 ARAP-İSRAİL SAVAŞINDAKİ İSRAİL TAKTİKLERİNE BENZİYOR!
Kimse bize Suriye’nin toprak bütünlüğünden söz etmesin. Bunu bozan ABD, PKK, Rusya ve İran’dır. Suriye’yi işgal eden onlardır. Bu kadar işgaller varken doğrudan Türkiye’ye saldırmanın altında başka ne hesaplar yatıyor? Ve bu hesapların Suriye ile sınırlı olduğunu sanmıyorum.
En kestirmeden, Türkiye’yi İdlib’le meşgul edip Libya’da hareket edemez hale getirmek.
Türkiye’yi İdlib’le ve Şam rejimi ile uğraştırıp Doğu Akdeniz ve Akdeniz’de oyun çevirip paylaşımlar yapmak.
1967 Arap-İran Savaşı’nda, Irak ordularının Birleşik Arap ordusuna katılımını engellemek için Irak’ın kuzeyinde Kürt isyanı çıkarılmıştı. Bunu İsrail yapmış, Şah dönemi İran üzerinden Irak’ın kuzeyine ağırsevkiyat yapılmıştı.
Bu isyanlarla uğraşmak zorunda kalan Irak ordusu, Birleşik Arap ordusuna katılamadı. İsrail bir ülkeyi, bu kadar basit bir yöntemle cepheden uzaklaştırdı. Benzer bir oyun mu oynanıyor?
ÇOK TEHLİKELİ BİR OYUN OYNUYORLAR VE BİZ BUNUN CEVABINI VERECEĞİZ.
İsrail, Fransa, Rusya, BAE, Mısır, S. Arabistan ve Yunanistan, Türkiye’yi Libya’dan uzak tutmak için İdlib kartını kullanıyor. Ve bunu açıkça, Türk askerine saldırarak yapıyor. Çok tehlikeli bir oyun kurgulanıyor.
Yine aynı ülkeler, Türkiye’yi Akdeniz’de boğmak için İdlib’le, Suriye’nin kuzeyi ile meşgul etmek istiyor.
Yani Türkiye karşıtı cephe, İran sınırından Akdeniz’e ve Libya’ya kadar uzanmış durumda. Ve bütün bunlar aslında tek bir cephe. Türkiye bu oyunu gördü. Rusya’nın bu halde Türkiye’ye karşı bir samimiyet borcu vardır.
Türkiye’nin, İdlib dahil, Suriye’nin kuzeyindeki terör haritası dahil, yaygın bir operasyon imkanı da gücü de vardır. Ve bunu er ya da geç yapacaktır. Şam yönetiminin Türkiye karşısında durması mümkün değildir.
ŞAM DÜKALIĞI’NI, LAZKİYE AZINLIK HÜKÜMETİNİ DEĞİL, SURİYE’Yİ SAVUNUYORUZ.
Suriye diye bir şey kalmadı. Parçalanan, paylaşılan bir ülke var. Biz bu kaosun içinde ülkemizin güneyini fırtınalara karşı koruma derdindeyiz. Bu durumda en meşru savunma hakkına sahip ülke Türkiye. Yüzlerce kilometrelik sınır terör örgütlerine devredildi ve tek yaptıkları bu ülkeye saldırmak.
Suriye’nin toprak bütünlüğünü elbette savunuyoruz. Ama Suriye halkını da savunuyoruz. Nüfusunun üçe ikisine savaş açan bir rejimi, Şam Dükalığı’nı değil, Lazkiye azınlık hükümetini değil, Suriye’yi ve Suriye halkını savunuyoruz.
Türkiye’nin milli çıkarları ile Suriye’nin bütünlüğü örtüşüyor. Ülkeye müdahil olan hiçbir gücün böyle bir derdi yok.
LAZKİYE VE HALEP’DEN, KAMIŞLI’YA.. ARTIK OPERASYON DÖNEMİ KAPANDI.
Türkiye asla geri adım atmaz. Masaya önem verse de, yeri geldiğinde çok ağır, hesap bozucu müdahaleler yapacaktır. Lazkiye ve Halep’ten, Kamışlı’ya kadar her yer hedeftir.
Artık operasyon dönemi kapandı. Savaş dönemi başladı. Türkiye’yi “operasyon”la sınayanlar çok ciddi hesap hatası yaptı.
siyasetcafe.com