TURAN'ı YAZ(G)AN Yiğit!
Türk Dünyasının toprakları işgal altında iken Gaspıralı İsmalil Türk Dünyasına şu vasiyeti bırakmıştı, `Dil`de , Fikir`de İş`te Birlik…`
Bu birliğin ne demek olduğunu çok iyi anlayan Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyeti kurar kurmaz SSCB`nin birgün dağılacağı öngörüsünü dile getiriyor ve `İstanbul’da çıkan bir dergiyi Kaşgar’daki bir Türk de anlayacaktır....`diyerek hayalini anlatıyordu…
Bu sırada anadolu coğrafyasında bir yiğit dünyaya geliyordu adı; Turan Yazgan!
Fakir, yoksul ve onurlu bir ailenin çocuğu olan Yazgan`ın zekası Türkiye`de dereceler alıyor ama eğitimi için elde yok avuçta yok…
Ve Anadoluda her ailede olan şu kutsal cümleyi Turan Yazgan`ın babasıda oğluna kuruyordu,`Gerekirse şu yırtık gömleğimi satar seni okuturum!`
Böyle bir zorlukla ve fırtratla büyüyen Yazgan Türkiye`de `Türk`üm` demenin faşitlik sayıldığı bir dönemde şu cümleleri kuruyordu;
"İşte tam buraya gideceğiz. Atalarımızın ülkesine! Burası bizim anavatanımız. Ötüken burası. Anayurdumuz, ayının pis ayaklarında çiğnenmekten kurtulacak. Bu cennet ülke yine Türk'ün olacak. Bizim olacak Turan; gideceğiz ve oraları ayı istilasından temizleyeceğiz. Benim cennet vatanım; tekrar bizlere, bizim sana kavuşacağımız günler uzak değil. Yine Altay'da bahar olacak, mor menekşe yine açacak. Kür Şad'lar Ötüken ormanında avlanacak, yine kağan şölen verecek. Çin surları Türk'ün erkek naralarıyla titreyecek!
Nihayetinde 1991`de SSCB çöküyor ve ayı insanlarının kanını içerek beslendiği coğrafyalardan çekiliyordu.
Yazgan`ın Türkistan dediği coğrafyalardaki soydaşlarımız artık hürriyet meşalelerini tek tek kaldırıyorlardı...
Hürriyeti kazanmak güzeldi ama onu korumumak, kollamak için daha çok mücadeleye ihtiyaç vardı.
Bunun için ekonomik güce ihtiyaç vardı.
O ekonomik gücü idare edecek bilgiye ve girşimciye ihtiyaç vardı.
Milli birliği yaratacak dil birliğine, fikir birliğine, iş birliğine ihtiyaç vardı.
İşte bu kritik dönemde cağın Gaspıralısı ortaya çıkıyordu…
O Gaspralı hayatına yön verdiği idealleri ile Turan Yazgan`dı.
Yazgan kimselerin cesaret edemeyeceği bir hamle ile Türkistan dediği coğrafyalara Türkçe sevdası ile geliyordu…
Ve Kısaca diyordu ki;
-Türk gençleri muhakkak en iyi şekilde okumalıdır. Türkçe Okumalıdır.
- Türk Dünyasına Alfabe birliği sağlanmalıdır. Alfabe birliği sağlanmadan Türk birliğini sağlamak mümkün olmayacaktır.
- Türk dünyasının he ryerinde yer altı ve yer üstü zenginlikleri Türkler kontrol etmeli ve yönetmelidir.
Bu dediklerini gerçekleştirmek için kurduğu Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı ile Fakülteler, Liseler, Orta ve İlkokullar açan, dergiler bastıran, araştırma esereleri çıkararan, yazılar yazan, Türk Dünyası Çocuk şölenleri, bilimsel kongreleri düzenleyen ve hayatının Turan`ın gerçekleşmesi için canla başla harcana yiğit insan çağın Gaspralı`sı Turan Yazgan`dı…
Ve Yazgan bundan iki yıl önce aramızdan cismen ayrıldı.
Hayalleri ve idaalerini bizlere miras bıraktı.
O miraslarından biri olan TÜDİFAK`ta görev yapmanın onuru ile hocamızı aramızdan ayrılışının 2. Yılında rahmet ve minnetle yad ediyorum.
O Yunus`un tanımı ile `Ölürse tenler ölür, canlar ölesi değil` gerçeğini tüm Türk sevdalılarının gönlünde hakikat kılmıştır.
O ayrılan cismi ile değil, var olan ruhu ile aramızda ta yanımızda bizlere aksakal olmaya devam edecektir.
O TURAN`ı hayatıyla YAZ(g)AN bir yiğit akıncı beyiydi.
Özlüyoruz!
Ruhun şad, mekanın Cennet olsun!
Selçuk Düzgün