ABD’nin S-400 konusundaki kararlı tutumu dün açıklanan CAATSA yaptırımları ile ete kemiğe bürününce Dışişlerimiz ABD’yi jet hızı ile ”Kınadı”, AKP’li siyasetçiler ve AKP’nin kadrolu yandaş medya konukları alınan yaptırım kararlarını hamasi sözler ile eleştirdi…
İşin doğrusu S-400 konusunun sadece bir silah anlaşması olmanın çok ötesinde ABD’nin Ortadoğu’daki jeo stratejik planlaması için bir nüfuz kaybı ve tehdidi yarattığını ve bunun ABD açısından kabul edilebilir olmadığını bundan 2 sene önce yazmış ve konuşmuş bir kişi olarak ben AKP’nin ve AKP yandaşı medyanın ısrarla görmek istemediği, ”Biz stratejik müttefikiz ABD bize o yaptırımları uygulamaz” masalı ile kendilerini kandırmalarının aksine bu yaptırımların kesinlikle gerçekleşeceğini de zaten bekliyordum.
Ancak şimdi zaman “Hamaset” zamanı değil, çıkan yaptırım kararlarının ardından “HASAR TESPİT RAPORU” yapma zamanıdır…
Zira bu yaptırım kararının illa ki Türkiye açısından olumsuz sonuçları olacaktır ve bu sonuçlar siz “Biz bu kararın reddediyoruz” dediğinizde kendiliğinden telafi olmayacaktır.
***
CAATSA yaptırımlarının ”HASAR TESPİT RAPORUNU” çıkarmak için öncelikle Trump’un önüne giden 12 yaptırım maddesini bilmemiz gerekiyor.
Neydi o maddeler?
1-) Yaptırım kapsamına alınan kişi ve kurumlara ABD İhracat-İthalat Bankaları kredi desteği verilmemesi,
2-) ABD'nin mal ve hizmet ihracatını durdurması,
3-) ABD mali kurumlarından büyük miktarda kredi tedarik edilememesi. 12 aylık bir süre içinde toplamı 10 milyon doları bulan kredilerin tedarik edilmesinin yasaklanması,
4-) Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi uluslararası mali kurumlardan kredilerin bloke edilmesi,
5-) ABD hükümeti fonlarına sahip olan ya da ABD'nin doğrudan iş yaptığı mali kurumlara yaptırım uygulanması,
6-) Yaptırım kapsamına alınan kişi ve kurumlarla ABD mal ve hizmetlerine ilişkin sözleşme yapılmaması,
7-) Döviz üzerinden işlem yapılmasının yasaklanması,
8-) ABD'nin yetki alanına giren banka ödemeleri ve para transferlerinin yaptırım kapsamına alınması,
9-) Yaptırım kapsamına alınan kişi ya da kurumların ABD topraklarında gayrimenkul edinmesiyle ilgili işlemlerin yasaklanması,
10-) ABD'deki kişi ve kurumların yaptırım uygulanan kişi ve kurumlarla sermaye veya borç alışverişi ya da yatırım yapmasının yasaklanması,
11-) Yaptırım kapsamına alınan kişi ya da kurumlarla bağlantılı kurumsal yetkililere vize yasağı getirilmesi,
12-) Yaptırım kapsamına alınan kişi ya da kurumların üst düzey görevlilerine yaptırım uygulanması.
ABD Başkanı Trump’un bu 12 maddeden en az 5’ini seçerek uygulaması gerekiyordu…Zira bu karar Senato’dan 3’te 2 çoğunluk ile geçtiği için Trump’un veto şansı kalmamıştı.
Trump’un bir başka seçeneği ise 180 gün ertelemek üzere kararı yeniden Senato’ya göndermek olabilirdi ama bu kez karşı karşıya kalacağımız tablo dah ağır olabilirdi zira 180 gün sonra Senato aynı kararları görev süresi biten Trump yerine Joe Biden’ın önüne gönderecek ve 12 maddeden en az 5’ini Trump değil Biden seçecek ve hatta belki de 5 maddeden daha fazla kalemde yaptırım kararı ilan edecekti.
***
Şimdi Trump’un dün itibariyle imzaladığı bu 12 madde içerisindeki 5 yaptırım kalemine bakalım isterseniz:
1. Savunma Sanayii Başkanlığı’na mal ve teknoloji transferi için ihracat lisansı verilmesi yasağı,
2. Savunma Sanayii Başkanlığı’na 12 aylık bir süre içinde miktarı 10 milyon doları geçecek şekilde ABD mali kurumları tarafından kredi verilmesi yasağı,
3. Savunma Sanayii Başkanlığı’na ihracat konusunda ABD İhracat-İthalat Bankası desteğinin yasaklanması,
4. ABD'nin Savunma Sanayii Başkanlığı’na yarar sağlayacak kredilere karşı çıkma zorunluluğu,
5. Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, başkan yardımcısı Faruk Yiğit, SSB Hava Savunma ve Uzay Departmanı Başkanı Serhat Gençoğlu ve SSB Bölgesel Hava Savunma Sistemleri Direktörlüğü Program Müdürü Mustafa Alper Deniz’e vize yasağı getirilmesi.
ABD tarafından daha doğrusu 12 madde arasından Trump tarafından tercih edilen yaptırım kalemlerini de önümüze koyduktan sonra tabloyu daha sağlıklı biçimde okuma şansına sahip oluyoruz.
***
ABD’nin yaptırım kararları açık ve net biçimde ABD’nin sadece “ABD dışında başta Rusya olmak üzere savunma sistemlerine izin vermeme kararlığına” odaklandığını göstermekte.
Zira yaptırım kalemi olarak belirlenen 5 madde de Savunma Sanayi Başkanlığı direkt hedef alınmış durumda.
Bu maddeler ile Türk milli savunma sistemi ile ilgili finansman bulmak istediğinizde bir yıl içinde 10 milyon doları aşan bir finansman bulmanız engelleniyor, ordu envanterinin neredeyse %85’ini oluşturan ABD menşeili silahların modernizasyonu ve millileştirilmesi için gereken yazılım ve teknoloji transferi yasaklanıyor, küresel sistem içerisinde Savunma Sanayi Başkanlığı’nın yani TSK’nın yararına olacak kredileri alabilmenizin önü kesiliyor.
Az önce de ifade ettiğimiz üzere ABD yaptırımları tam olarak “Nokta atışı” yaptırımlar ve ABD’nin odaklandığı savunma sistemleri üzerinden Türkiye’ye yükleniliyor.
ABD, Türkiye gibi NATO’nun en önemli üyelerinden ve kendisinden sonra NATO’nun en büyük ve güçlü 2. Ordusunun Rus silahları kullanmasını küresel çıkarları açısından tehdit olarak görmekte. Zira Rus yapımı silahların kullanılması aynı zamanda ilerleyen süreçte NATO için büyük sıkıntı yaratabilecek bir konu…
Öyle ki Türkiye üzerinden Rusya’nın NATO’nun Güney kanadını komple düşürebilecek bir stratejik üstünlük elde edebilme potansiyeli var.
NATO’daki böylesi bir zayıflama ABD’nin küresel hegemon güç olma pozisyonuna ise doğrudan bir darbe olacaktır.
Yani iş sadece S-400 meselesi ile ABD’nin bize silah satamayıp, silah paralarının Rusya’ya gitmesinin çok ama çok ötesinde bir stratejik önem arz etmekte ABD için.
Ve ABD bu bağlamda son derece etkili biçimde ve tek bir odak noktası olarak savunma sanayine yönelik yaptırımlar uygulayarak açıkça “O iş öyle kolay değil, elini kolunu bağlarız.S-400’leri kullanmana hiçbir şekilde müsaade etmeyeceğim” mesajını verdi.
Zaten iş sadece ABD’den alınacak silah paralarının Rusya’ya akması olsaydı ABD daha krizin ilk günlerinde Hulusi Akar’ın dile getirdiği “Sizden de Patriot alalım” teklifini kabul eder ticaretine bakardı ama dediğimiz gibi konu para değil.
***
Yaptırımların bu kısmı bardağın boş tarafı…
Ancak bardağın dolu tarafı da yok değil. Zira ABD Türkiye için 12 maddelik seçenekler içinden sadece “Savunma sanayiine” yani aslında TSK’ya odaklanarak tercih yaptı ve Türkiye ekonomisini felç edebilecek, bununla da kalmayıp hayata geçirilmesi halinde Türkiye’yi küresel finans sisteminin tamamen dışında bırakıp 2. Bir İran olmasına sebebiyet verecek maddeleri tercih etmedi.
Örneğin Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi uluslararası mali kurumlardan kredilerin bloke edilmesi, ABD hükümeti fonlarına sahip olan ya da ABD'nin doğrudan iş yaptığı mali kurumlara yaptırım uygulanması, Döviz üzerinden işlem yapılmasının yasaklanması, ABD'nin yetki alanına giren banka ödemeleri ve para transferlerinin yaptırım kapsamına alınması maddeleri hayata geçirilseydi bu Türkiye’nin fiili olarak iflasına sebep olabilirdi.
Zira bu kararlar hayata geçirilmiş olsaydı dış borçlanma yapamayacak, mal alıp sattığında dolarla ödeme yapamayacak, kriz anında Dünya B ankası ve IMF kapıları tamamen kapanmış olacak ve bu kurumlardan kredi alamayacak hatta günlük hayatta sıradan vatandaşlarının dahi birbirine döviz hesabından transfer yapamadığı bir hale gelecekti Türkiye…
Bu durum yaşansaydı Türkiye adeta küresel sistemden izole olacak, parası konvertibilitesini tamamen kaybedecek en az 50 sene geriye gidecek ve resmen iflas süreci başlayabilecekti.
****
Gerçekçi olmak gerekirse ABD son derece akıllı bir şekilde yaptırım maddelerini seçti. Türkiye’nin zaten kırılgan olan ekonomisini tamamen perişan edecek ve Türkiye’yi tamamıyla Rusya-Çin bloğunun kucağına itecek maddeleri yaptırım kararı içerisine dahil etmedi.
Ama kendi ulusal çıkarları için stratejik önemde olan S-400 kullanımının önüne geçmek için de son derece kararlı olduğunu çok sağlam bir set çekerek gösterdi.
***
ABD savunma sanayiine ve tabii ki doğrudan TSK’ya yönelik buna benzer bir ambargoyu 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sonrasında da uygulamıştı.
İşte ABD ambargosu sebebi ile çeşitli silah ve mühimmatlar konusunda harekat esnasında ve sonrasında çok ciddi sıkıntılar yaşayan Türkiye’de milli savunma sanayi bu ambargo sonrasında başlamış, bugün gurur duyduğumuz ve pek çok önemli savunma projesine imza atan ASELSAN,HAVELSAN,ROKETSAN gibi kurumların temelleri işte bu ambargo sonrasında başlatılan milli savunma atılımı sayesinde atılmıştı.
Yani “Kötü komşu bizi ev sahibi yapmıştı”
***
İşte bu nedenle diyoruz ki sadece savunma sanayiini etkileyecek olan bu yaptırım kalemleri aslında Trump’un giderayak Türkiye’ye son “Kıyağıdır” ve bu yaptırımlar milli savunma sanayimizi sıkıntıya soksa da daha da güçlendirmesine vesile olacak ve uzun vadede Türkiye’nin ordu envanterindeki milli silah yüzdesini çok daha arttırmasını sağlayacaktır.
Öte yandan Trump’un 180 gün bu yaptırımları ertelese Biden yönetimi yukarıda bahsettiğimiz çok daha ağır maddeleri yaptırım kalemleri arasına alabileceğini de dikkate alırsak öyle hamasi nutuklar atmak yerine sağlıklı analiz yaparak ayağı yere basan politikalar üretmenin gerekliliğini de anlamış oluruz.