Etkin Soğuk Savaş 1990 yılında bitmişti ama pasif soğuk savaş hala devam ediyor.
Yani kısacası: iki güç arasında 1943-1947 yılları arasında cereyan eden döneme geri dönüldü.
Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Maria Zakharova:
"Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya üyeliğinin Rusya'dan yeterli bir yanıt gerektirecek ciddi askeri ve siyasi sonuçları olacağı oldukça açıktır."
Hani eski bir şarkı vardı gençlikte özellikle terk edilmişliğin ve ayrılığın hafif acımsı yanını yansıtan “maziye bir bakıver” diye başlayan. Özellikle bizim kuşak arabeskten sanat müziğine yumuşak bir geçiş yaparak, içimizdeki romantizmi çevremize birazda bu şekilde aktarmış olmanın rehavetini yaşamıştık.
Konumuza dönecek olursak, dünya siyasetinde öyle şeyler yaşanıyor ki, yakın tarihi gözden geçirdiğimizde birbirine yakın olaylarla karşılaşıyor ve geçmişte yaşanan sıkıntıların daha güncel halinin içinde buluyoruz kendimizi. Stalin yönetimde bulunduğu süre içinde bir tirandı.
Bu yapısı dış politikaya da yansımış, özellikle 2. Dünya savaşında Almanya’yı yenme arzusu içinde sulh halinde bulunduğu ABD ile, savaşın ortalarına doğru mızıkçılık yaparak huzursuzluk çıkarmaya başlamıştı.
Onun bu tavrından en çok Türkiye siyaseti etkilenmiş, İNÖNÜ’nün diplomasi zayıflığı savaşın başından sonuna kadar belirsiz, ne şiş yansın ne kebap politikası ve illa bir yere yaslanalım politikası izlemiş olması sonrasında Stalin’in Boğazlarda ve Kars Ardahan bölgesinde hak iddia etmesine neden olmuştu.
Takvim 1945 yılını gösterdiğinde Amerika ve SSCB birlikte işgal ettikleri İran’dan yine birlikte çekilmeleri gerekirken, Sovyet yönetimi karar değiştirerek kendi kontrolünde Kuzey Batı İran’da yani, Türkiye sınırında bir Kürt Devleti ve Kuzey İran’da bir Türk devleti kurdurmuştu. Her ne kadar konu aynı yıl gerçekleştirilen Yalta ve Potsdam konferanslarında görüşülmüş olsa da SSCB İran’dan vazgeçmiyordu.
Taaki Amerika ve Birleşik krallık üç gün arayla nota verene kadar askerlerini İran topraklarında konuşlandırdı. Sonrasında dünyada iki devlet arasında 1947 Marshall yardımlarına kadar sakin ve derinden bir alan kapma ve taraftar toplama yarışı başladı.
Amerika kendi liberal demokrasisini yaymaya çalışırken, Sovyetlerde kendi sosyalizm yönetim Blokunu oluşturmuştu. 1947’nin sonunda soğuk savaş hız kazanmış şiddetlenmiş ve taraflar iyiden iyiye belli olmuştu.
BM başkanlığı ve birazcık kişisel maddi yatırım karşılığı Amerika’yı 2.Dünya Savaşı’na sokan Roosevelt gibi 1953’te de Stalin dünyasını değişmişti. O’ndan sonra gelen Kruşçev Kendisinden hiç iyi söz etmemiş, ilk konuşmasında Stalin’i bir daha gömmüş: “ondan önce güney batı sınırımızda komşumuz Türkiye idi, şimdi ABD ve İngiltere ile komşuyuz.”
Açılaması yapmıştı. Şimdi gelelim günümüze. Bay Putin, 2020 yılının Nisan ayında Rusya’da yapılan referandum sonrası anayasadaki kanun değişikliği ile günümüzün modern Çar’ı olmuş, o zaman kadar görevde bulunduğu süre sıfırlanıp Başkanlık süre sayacı tekrar başlamıştı.
Tam 2036’ya kadar ömrü yeterse, Amerika başkanları Bay Putin’le teşviki mesaide bulunacak. Hal böyle olunca da iç ve dış politikada süreklilik oluyor ve Putin ülkede ÇAR gibi görülüyor haliyle. Şimdilerde soğuk savaş en sükut haliyle Ukrayna üzerinde devam ediyor.
İki süper güç Ukrayna’nın NATO üyeliğini bahane ederek bilek güreşi yapıyorlardı ki, Finlandiya ve İsveç’ten gelen “Kuzey Atlanta Paktına Üye olmayı düşünüyoruz.”
Açıklaması ile Bizim vatandaşlarımızın bu mücadeleye sokakta ve sosyal medyada yaklaşımı daha romantik bir hal almaya başladı. Suriye ve diğer Ortadoğu ülkelerinden gelen kesimden biran önce kurtulup, olası bir savaş halinde Ukrayna ve Baltık ülkelerinden gelecek göçmenlere insani yardım için yer açmaya çalışıyorlar. Her zaman söylerim Dünyanın en yardım sever ulusu Türkiye’de yaşıyor diye.
Sevgili okurlarım, son günlerde peydah olan ve her konuda bilgiliymiş gibi ahkam kesen çokbilmiş tayfanın verdiği sağlık tavsiyelerini dikkate almamanız. Mutlaka hekiminize danışmanız ümidi ile..
KALIN SAĞLICAKLA!..