“Barış süreci” veya “Çözüm süreci” adı altında terör örgütü ve bebek katili ile sürdürülen görüşmeler bilmem kaçıncı defadır yine tıkandı.
İmralı, AKP’nin kendilerini oyaladığını biliyor ve bunu da artık dile getiriyor.
Kandil, durmadan tehditler yağdırıyor, talimatlar veriyor.
Hükümet ise ne “ne veririm ne inkâr ederim” tarzındaki borçlu esnaf mantığı ile sürekli uzatarak zaman kazanıyor.
Yaklaşan seçimleri tekrar kazanıp, Anayasayı değiştirecek çoğunluktaki Milletvekili sayısını yakalamak isteyen AKP için süreç devam etmeli. Başkanlık sistemi için de bu gerekli.
AKP’nin bu zaafını bilen PKK’da koparabildiği kadar taviz koparma peşinde.
Silahların bırakılması bir yana artık “Öcalan özgür olmadan süreç başarılı olmaz” diyecek kadar çıtayı yükselttiler.
“İmralı Heyeti” diye oluşturdukları heyet İmralı’ya gidiş için izin alamayınca Kandil’e gidip yeni talimatlar ile dönüyor ve savaş kazanmış kahramanlar edası ile basın toplantısı yapıyor.
Kandil dediğimiz bağımsız bir Devlet değil, terörist kampı ve 30 yıldır Türk Askerini ve halkını katleden katillerin barındığı yer.
Bu acizlik ve teslimiyeti bir yana bırakıp sürecin taraflarına bakalım:
AKP, Kandil ve Bebek katilinden oluşan bir projenin başarılı olma şansı zaten mümkün değildir.
AKP 13 yıllık iktidarına komşularımız ile sıfır sorun diye başlayıp, savaşın eşiğine kadar gelmiştir.
Dış politikada hiçbir başarı sağlamamış, kardeşim dediği liderleri haçlılara boğdurmuştur.
Desteği ile iktidara geldiği cemmati 12 yıl boyunca önce kutsayıp sonra hain ve İslam dışı ilan etmiştir.
AKP hem içeride, hem dışarıda gerginlik, kamplaşma ve nefreti körüklemiştir.
Yani AKP iyi bir müttefik değildir ve AKP ile yapılan bir projenin başarılı olma şansı yoktur.
PKK ile onun siyasi uzantısı ve Öcalan arasında da fikir birliği, ittifak yoktur.
En büyük yanılgı da PKK’yı bir özgürlük hareketi olarak görmektir. PKK bir Narko-Terör örgütüdür.
Yani Kürtler PKK’nın umurunda değil.
Yönettiği milyar dolarlarla ifade edilen bir bütçeyi kolay kolay bırakacağını sanmak saflık olur.
Bir birine güvenmeyen, menfaatleri ve hedefleri farklı olanların böylesi önemli bir süreci başarı ile yürütmeleri mümkün değildir.
Süreç için belirlenen bir takvim ve hedef de yoktur.
Öcalan’ın serbest bırakılmasını ve özerklik veya federasyon olarak dayatılan nihai hedefin gerçekleştiğini var saysak bile bu bir barış süreci değil, yeni bir savaş süreci olacaktır.
Türkiye’nin toprak bütünlüğünün korunması siyasilerin masa başında aldığı kararlar ile değil, Askerin ve Millet’ in gayreti ile mümkündür.
Böyle bir durumda da 80 milyon nüfusun 65 milyonunun Asker olacağını unutmamak lazım!
Ayrıca,
Bir özerk bölge veya federasyonun bölgede sağlıklı ve uzun ömürlü yaşaması imkânsızdır.
PKK Marksist-Leninist bir örgüttür. Bölgede Hizbullah ve İslamcı Kürtler ile daha şimdiden hâkimiyet kavgası başlamıştır.
Kürtlerin Sokak hâkimiyeti bölgenin tamamen Kürtlerden oluştuğu kanısı oluştursa da bu ayrışmaya karşı olan Kürtler, korucular, Türkler ve İslamcı Kürtler ile sağlıklı bir yapı oluşturmak ne kadar mümkün olur?
Bir terör örgütünün yönetiminde ki özerk bölge de onlarca terör örgütü çıkacaktır ve süresiz bir bölgesel iç savaş başlayacaktır.
Süreç ne Türkiye için, ne Türkler ne de Kürtler için hayırlı ve sağlıklı bir netice sağlamayacaktır.
Tıkanan süreç değil Türkiye’nin geleceğidir.
Türkiye’nin önünü tıkayan ve geleceğini tehdit eden bu süreçten, pompayı basıp sifonu çekerek kurtulmak en akılcı yoldur…
Evet.. Tıkanan süreç için tek çare: Klozet pompası