Amerikalı yazar Melvılle’nin “Moby Dıck” adlı ünlü bir eseri vardır. Eserin önemi çağımıza yeni bir “mythos” katmasından kaynaklanır. “Moby Dıck” ya da dilimize “Beyaz Balina” olarak çevrilen bu eserde romanın hayvan kahramanı olan balinaya her düşünür ayrı bir anlam yüklemiştir. Kimileri göre O, doğanın vahşi güçlerinin simgesi, kimileri de Evrenin çözülmez sırrıdır. Hatta onu; kader, Tanrı, para ve ağır sanayiye dayanan sömürücü sınıf, bilinç-altı, nefret edilen baba otoritesinin ve baskısının simgesi olarak niteleyenler bile olmuştur.
D.H. Lawrence, Moby Dıck’i beyaz ırkın psikolojik bakımdan kaybettiği cinsel gücün bir simgesi olarak nitelemiştir. Bu eşsiz denilebilecek eserin hayvan kahramanından ziyade insan kahramanının daha önemli olduğu kuşkusuzdur. Zira yazar aslında kendi yaşam, hırs, ihtiras, düşünce ve hayallerini eserde seslendirmiştir. Beyaz balina sahnenin bir dekoru, manayı tamamlayan bir ayrıntı, filmi cazip kılan bir figürandır. Romanda mihver faktör Kaptan Ahab’tır. Onu, “balinaya duyduğu kinden deliren, tek düşüncesi onu öldürmek olan bir monoman” olarak tarif edenler olmuştur.
Beyaz Balina, yaşlı bir kaptanın, Kaptan Ahab’ın bacağını koparmıştır. Kaptan Ahab da, uçsuz bucaksız okyanuslarda bu deniz canavarını bulmak, onu avlamak, onu öldürmek için yanıp tutuşmaktadır. Aslında kaptanın tutkusu, balinadan kişisel öç almak, sakat kalmanın acısını çıkartmak değildir. Beyaz Balina onun gözünde azgın bir deniz canavarından başka bir şey olmuştur. Dünyadaki, doğadaki, toplumdaki, insandaki bütün kötülüklerin simgesidir Beyaz Balina.
Ahap, balinaya kendisine kahredecek kin ve hırsla savaş açarken gerçekte bütün kötüler ve kötülüklerle savaştığını düşünmektedir. Aslında Kaptan Ahap, Beyaz Balina diye kendi yüreğiyle savaşmaktadır. Bütün bu hırs, kin, intikam ve yok etme duygusu sonuçta kendi kendisini mahvedecek sonucu sağlayacaktır.
Kaptan, “Beyaz Balina”yı yok etmeyi dava edinmiş ve davası uğruna genç karısını, yeni doğan çocuğunu terk etmiş; kendisini avutabilecek her şeyden sıyrılmış, Tanrı ile de insanlarla da ilişkisini kesmiştir. İnsan olduğunu da çok nadir hatırlar: “Bir insan gözüne baksın gözlerim. Denizi, gökleri seyretmekten daha güzel; Tanrıyı görmekten daha güzel bir insan gözüne bakmaktır” der. Ahap, insan sevgisini ve insanlık duygusunu bile kininin, intikamının bir aracı olarak kullanır. O yazarının dediği gibi “Tanrısız, Tanrı gibi bir adamdır.” Bir tek düşünceye saplanmış, bütün insanlara, doğaya, Tanrı’ya hatta kendi benliğine karşı savaşmaktadır. O tam anlamıyla bir monomandır.
Davasını Tanrı sanan bir deli, felaketini zafer sanan bir serseri, kinini heves, intikamını zevk edinen bir budala ve nihayet hayatı boyunca başkalarının acılarından güç alan gerçek bir zavallıdır.
Bütün monomanlar aynı duyguyla savaşırlar. Onların doğaya, insanlara ve kavramlara yükledikleri anlamlar kural dışıdır. Özgürlüğü esaret, ölümü zafer, savaşı barış, felaketi kurtuluş olarak nitelerler.
Kaptan Ahab’ın “Beyaz Balina”ya uçsuz bucaksız okyanuslarda açtığı savaş gibi Ukraynalı Anarşist de bozuk düzene ve onun temsilcilerine meclisin içinden savaş açmıştı. Ahab’ın “Beyaz Balina”ya sapladığı zıpkın sonrasında duyduğu hazzın aynısını mecliste milletvekillerinin tam ortasına fırlattığı bomba ile anarşist Matrena’nın duyduğuna hiçbir şüphe yoktur. Onların bombalarla, zıpkınlarla ya da tabancalarla sağladıkları ölüm birçoklarının dirilişi olacaktır! Meydana getirdikleri felaketler onlara göre; gerçekte toplumsal yönden bir zafer sağlayacaktır.
Ecinniler de Dostoyevski’nin terörist kahramanının yaptığı gibi terörist eylemi “insanoğlunun hayatında, açık seçik en küstah, en kaba canavarlıklarını ruh yüceliği, asil bir cesaret” olarak pazarlar.
Teröristler yok ettikleri insani değerler yanında var ettikleri devede kulaktır! Ve monoman tipler en sonunda şöyle diyecektir:
“Muzaffer olarak ölüyoruz/ Ölümümüz zaferimizdir!”
Hastalıklarını en büyük sağlık, felaketlerini zafer bilen terörist unsurlar zamanla etkin oldukları toplumsal zirvede kendileri ile birlikte bütün toplumun başına da bela olurlar. Bu bağlamda topluma “eksiğinizi bizi kullanarak kapatın, yitirdiğiniz bacağınız yerine beni, onu, hepimizi kullanın, üzerimize basarak yürüyün, bizi parçanız yapın” teklifleri de boşuna yapılmış olur. Kör bir zindan da intihar ile hayatı sona erecek olsa da, bedenine sardığı bombayla paramparça olsa da, bir ağaca cansız bedeni tepetaklak asılarak teşhir edilse de monomanın daha rafine deyişle teröristin sabitleri ve değişmezleri yerinden oynamaz.