Türkiye, sanki ilk defa oluyormuş gibi 2 gündür sapık şeyhin tacizini konuşuyor. Uşşaki tarikatı şeyhi tarafından Sakarya’daki dergahta taciz edilen 12 yaşındaki kızın şikayeti ile gündeme gelen bu rezil hadise ile ilgili herkes kınama mesajları yayınlıyor ve ahkam keserek şeyhin ahlaksızlığından bahsediyor.
Yani bu olay ortaya çıkmasaydı sorun yoktu. Sahtekar şeyh rezilliklerine devam edecekti, dergah dedikleri istismar yuvası kapanmayacaktı.
Ülkede böyle bir olay ilk defa yaşanıyormuş gibi ağzı açık şekilde hayret nidaları ile “şaşırmış” gibi görünmek en büyük kepazeliktir. İkiyüzlülüktür.
Bakın beyler, bu olay ne ilktir ne de son olacaktır. Bugüne kadar yüzlerce taciz vakası yaşandı. Günümüzdeki tarikat ve cemaatlerin izlediği yol, Allah’a değil, kendi yarattıkları dinin kurallarına göre yaşamaktır. Onun da üç temel yasası vardır. Para, cinsellik ve makam. Bu üç hedef için uydurulmuş hadisleri, sözde evliyaların kitaplarını kaynak gösteren deliller sunarlar. Ve bu amaçları için her yolun mubah olduğuna inanırlar. Müritlerini de böyle yetiştirir, köle yaparlar.
Fatih Nurullah takma adlı Uşşaki şeyhi de böyle yaşadı ve ne zaman ki, bir olay ortaya çıktı kıyamet koptu. Bu tarikatların nasıl yozlaştığını bilenler bile büyük bir sahtekarlıkla olayı eleştiren konuşmalar yapmaya başladı.
Peki, dün neredeydiniz?
Daha birkaç hafta önce bu sahtekar şeyh “Devleti ele geçireceğiz” dediği zaman neden sesiniz çıkmadı? “Elimi öpen cennete gider” dediğinde neden tepki göstermediniz?
Yalnız Fatih Nurullah mı bu zihniyette olan?
“Ben Halidi kolundanım diyen cennete gider” diyen Cübbeli, Kadınları bir köle olarak gören, araba kullanmalarının haram olduğunu söyleyen Mahmut Ustaosmanoğlu ve diğerleri farklı mı sanki?
“Badeleme” dedikleri rezilliği din adına savunanları ve uygulayanları bilmiyor musunuz?
Ali Kalkancı’lar, Adnan Oktarlar, FETÖ’nün katalogla sattığı kadınlar, Menzil’in depremi durdurduğunu iddia eden şeyhi, Nurcuların ayet diye tanıttıkları Said’in saçmalıkları, Süleymancıların yurtlar imparatorluğu, Cübbeli’nin yanmaz kefeni ile peygamber terliği ve yüzlerce örnekleri olan din istismarları…
Bunları eleştirmiyorsunuz, çünkü onlar sizin mahalleden!
Bu yaraya ne zaman neşter vurulacak?
Türk gençliğinin cehalet ve ihanet yuvalarında heba edilmesi, onların devlete, millete karşı düşman olarak yetiştirilmesi, tarikatların insafına terk edilmesi kabul edilemez.
“Aklı bir kenara koymadan cennete gidemezsiniz”, “İyi ki, okumamışım” gibi akıldan ve ilimden kopartılarak heba edilen bir gençlikten söz ediyoruz.
Tarikatların veya yurtların müfredatı tamamen anayasaya aykırıdır. Hurafelerden ve hadis dedikleri düzmece rivayetlerden oluşan beyin yıkama, köleleştirme üzerine kurulu bir eğitim sistemi var.
Bu şekilde gençliği istismar etmek anayasal suçtur. Bunu yapanlar da izin verenler de suç işliyor.
Bakın, Anayasa’nın 58. Maddesi bu konuda ne diyor.
58. Madde
A. Gençliğin Korunması
Devlet, İstiklal ve Cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müsbet ilmin ışığında, Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda ve Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirleri alır.
Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır.
Görüldüğü gibi, devletin görevi gençleri cehaletten korumak ve müspet ilim ışığında eğitmektir.
Şimdi soralım, Atatürk’ün resmine bile tahammül edilmeyen, müspet ilimin yasak olduğu bu cehalet yuvalarına neden gençlerin gitmesine izin veriyorsunuz?
Gençlik ve Spor Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı bu sorumluluklarını yerine getirmek için ne yapıyor?
Hiçbir denetime tabi olmayan, kapalı kapılar ardında uyuşturulan gençlerin gittiği cehalet yuvaları için ne gibi tedbirler alıyorsunuz?
Dahası, Türk gençliğini neden tarikatların insafına terk ediyorsunuz?
“Din ve vicdan hürriyeti var diyerek “ Anayasa’nın 24. Maddesini öne sürenler ve bu madde ile istismarlarına yasal kılıf arayanlara, yine aynı maddenin son paragrafında şunlar yazıyor:
Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.
24. Maddenin son paragrafındaki “istismar” için yüzlerce örmek verilebilir. Bunu için öyle geniş bir araştırmaya da gerek yok. Yıllardır basında çıkan binlerce yazı ve videoyu görmek yeterli. Üstelik bu yayınları yapanlar, açıktan açığa din istismarı yaptıkları halde bir yetkili de çıkıp haklarında tek kelime konuşmuyor. Soruşturma açılmıyor.
Para, cinsellik ve makam için tarikatların yaptığı din istismarını görmezden gelmek de anayasa suçudur.
Türkiye 4 bir yandan ateş çemberine alınmış bir halde iken, milli birliğimizi, vatan bütünlüğümüzü korumak için yapılan mücadelede başarılı olmanın bir yolu da iç düşmanlardan kurtulmaktır.
Devlet, İstiklal ve Cumhuriyetimizin emanet edildiği Türk gençliğini, üç beş sahtekarın şehvetine, para ve makam hırsına kurban etmemeli...