MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Mahkeme kararına rağmen 19 Haziran’da gerçekleşecek Olağanüstü Tüzük Kurultayı’nı tanımadığını ve MHP’nin Kurultay’a gitmeyeceğini söylüyor. Hatta bazı iftar yemeklerinde, “4 tane deliyi salarım oraya, önlerine katar sürerler hepsini” gibi laflar da ediyor. Ben MHP’yim diyor ısrarla Devlet Bahçeli.
Kendisine yakın MHP’liler de Devlet Bahçeli’nin bu duruşuna karşın; “Baraj altı kalmak önemli değil, MHP arınacak, sonra yolumuza yeniden devam edeceğiz” düşüncesindeler ve maalesef bu kendi içine çöken, kendini bitiren siyasi ifadelerin yarın ne gibi sonuçları olacağını idrak edemiyorlar.
Kimden "arınıyor" MHP?
Bahçeli ve ekibine göre, paralelden, ülkücü olmayanlardan, Türk Milliyetçisi olmayanlardan.
Peki, öyle mi gerçekten?
MHP’nin en üst organı MHP Üst Kurul Delegasyonudur. Meşruiyeti o temsil eder. Parti Merkez Yönetim Kurulu’nu o belirler. Sonra MYK da Parti Başkanlık Divanını oluşturur.
MHP Tüzüğüne göre Genel Başkan ancak bu yapıyı “temsil” etmekle mükelleftir.
Bu meşruiyet silsilesine göre Devlet Bahçeli kendisini haklı görmektedir. Ancak; kendisine “temsil” yetkisini veren Üst Kurul Delegeleri, Parti tüzüğünü değiştirmek için 543 imza vererek meşruiyet hakkını kullanmış ve bu meşru talepleri, Devlet Bahçeli tarafından yerine getirilmemiş, mahkeme kapısı gösterilmiştir.
12. Sulh Hukuk Mahkemesi MHP Üst Kurul Delegelerinin meşru taleplerini haklı görmüş, bir “Çağrı Heyeti” atayarak, Olağanüstü Tüzük Kurultayı’nın yapılması gerektiğini karara bağlamıştır.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 12. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin kararının Yargıtay’da onanmasının ardından, daha önce 18 Mart 2018 yapılacağını ilan ettiği Olağan Genel Kurulu kararından çark ederek, 10 Temmuz’da Seçimli Olağanüstü Genel Kurulu ilan etmiştir.
Bugün; MHP Çağrı Heyeti’nin çok yoğun ve çetrefilli bir süreç sonucunda Mahkeme Kararıyla ilan ettiği 19 Haziran’daki Olağanüstü Tüzük Kurultayı’nı geçersiz kılmaya yönelik pek çok argümanın Devlet Bahçeli ve ekibi tarafından hazırlandığı haberleri geliyor.
Görünen o ki, Devlet Bahçeli ve ekibi tarafından 19 Haziranın ardından hemen Mahkeme kapılarına koşulup, bin bir türlü itirazlar ile MHP’deki süreç sulandırılmaya, uzatılmaya, zaman kazanılmaya çalışılacak.
Türk siyasetinin ufkunu açacak, Türkiye’yi yeniden şekillendirecek, prangalarından kurtaracak bir gelecek; doğmadan boğulmak, yok edilmek isteniyor.
Niçin?
Bugüne kadar kendi oynadıkları oyunun bozulmasını engellemek için.
Mesele, “oyunu bozmak” değil. Onların yerleri kaim kalsın. Makamları, mevkileri ellerinden gitmesin. Dükkânları açık kalsın.
İsterse MHP baraj altında kalsın ne önemi var. Bugüne kadar zaten arıtma tesisi gibi çalışmış olanlar için önemli olan tek konu dükkânlarının ellerinden gitmesi korkusu.
Peki, ömrünü bu davaya adamış, ülkenin geleceğinde karar sahibi olmak isteyen milyonların umutları ne olacak?
Onların haklarını kim savunacak?
İşte bu yüzden 19 Haziran sadece MHP için değil, ülkemiz için de, Türk siyaseti için de bir dönüm noktası ve mihenk taşıdır.
MHP Üst Kurul Delegelerinin üzerinde tarihi bir misyon var.
7 Haziran Genel Seçimlerinin gecesinden itibaren tüm aktörleriyle ortaya çıkmış, ifşa olmuş bir “oyunu” bozma misyonu bu.
Ya tarih olunacak. Ya tarih yazılacak.
Bütün mesele budur ve bu mesele; tüm ihtirasların, beklentilerin, pazarlıkların, dostlukların, muhabbetlerin, çekememezlik ve düşmanlıkların üzerindedir.
Kimsenin adamı, elemanı olmak için değil.
Yeniden büyük Türkiye’yi inşa etmek, çürüyen yargısından, ötekileştirilmekten bitap düşmüş vatandaşlarına, dış politikasından, iç politikasına kadar bir kişinin gündemiyle yatıp kalkan ülkemizi, prangalarından kurtarmak, gerçek oyunu bozmak, varlığımızı Türk varlığına armağan etmek için MHP Üst Kurul Delegeleri’ne düşen tarihi bir görevdir bu.
Fildişi kulelerinden arınma çağrısı yapanlara inat, 19 Haziran’da bir olmanın, diri olmanın, iri olmanın destanını MHP Delegeleri yazacak.
Şimdiden kutlu olsun. İnşaallah…
Hakan Sönmez siyasetcafe.com