`T` Tabipler Birliği Bize Ne masaj Veriyor!

Selçuk DÜZGÜN

Belki de dünyada terör denen illetten en fazla mağdur olan  devletiz.

Ama bu mağduriyetimiz karşısında hiçbir şekilde dünya kamuoyun da bir farkındalık yarata bilmiyoruz.

Ölüyoruz, yok oluyoruz, topraklarımıza, canımıza malımıza kast ediyorlar derdimizi kimseye anlatamıyoruz.

Dönüp yeter artık deyip savunma hakkımızı kullanınca da memleketin hücrelerine sızmış binlerce hain çıkıp hemen “savaşa hayır “ diye slogan atıyorlar.

En son AFRİN olayı işte buna en güzel örnektir.

Ön adına `TÜRK`  ibaresi koyarak Tabipler Birliği adına açıklama yapanlar da bu hücrelerin bir bölümüdür.

Tabipler birliği yaptığı o açıklamayı güneydoğuda şehit edilen hiçbir askerimiz bu birlik yapmamıştır.

Bırakın asker için yapmasını yolda sivil kıyafetle yürürken infaz edilen güvenlik güçlerimiz için, otobüste yakılan sivil vatandaşlarımız için yaşamı kutsal kılan bu `adamlar`  nedense en ufak bir açıklama dahi yapmamışlardır.

Hadi hepsini geçin insan yaşamının en kutsal görevi olan öğretmenlere bile kurşun sıkılırken bu `eğitimli` yaşam koçlarının hiç birinin vicdanı sızlamamıştır.

Acaba bunları hangi zihniyetin temsilcisi öğretmenler yetiştirmiştir.

 

Şimdi kalkmış savaşın insanlık suçu olduğunu anlatmaya çalışıyorlar.

Hem de barışın ta kendisi olan bu millete bunu anlatmaya çalışıyorlar.

 

Bire tabip bozmaları, o savaşa giden askerler zulüm gördüğü halde savaşmamak için hicret eden bir peygamberin ümmetidir,

Bire tabip bozuntuları, o savaşa giden askerler, “Savaş mecbur kalınmadıkça bir cinayettir” diyen başkomutanın ordusudur.

 

O Peygamber de, o komutan da mecbur kalmadıkları sürece savaşmamışlardır.

 

İşte AFRİN`e giren bu orduda o ruh ve imanla oraya girmiştir.

Ve “size yapılanı affedin ama vatanınıza yapılanları affetmeyin” diyen Hz. Ali`nin kısas anlayışı ile oraya girmiştir.

 

Size düşen görev eteklerin arkasına sığınıp kahbece Aybüke öğretmenlere kurşun sıkan bu soysuzlara “çıkın adam gibi savaşın, savaşa hayır sloganlarının arkasına saklanmayın” demektir.

Veya tarafınızı belli etmek için hümanist şeytanlığına bürünmeden önce  cepheye gidip pkk`lılara yardım etmenizdir.

 

Baksanıza haninler yakalanınca bile ” beni Türk askerine teslim edin” diyorlar.

Düşmanının bile sığındığı bu askere siz utanmadan  `savaşa hayır` diyorsunuz.

Vallahi Atatürk’ün “Beni Türk hekimlerine emanet edin” dediği hekimler sizler değilsiniz.

 

Sevgili okurlar aslında onlara ne kadar cümle kursak boşuna, zira asıl problem biz de.

Onlar işini yapıyor, onlar ülkemi de emelleri olanların gizli hücreleri, zaman zemin olunca ortaya çıkıp kan kusuyorlar.

İyi de biz savaştan yorgun, terörden binlerce mağduru olan bir ülke olarak bu konuda nasıl bir diaspora yürütüyoruz hiç merak ettiniz mi?

 

Ben ettim.

Bir araştırma yaptım.

Adalet bakanlığımızın ceza işleri müdürlüğü diye bir sitesi var.

Aynı bakanlığa bağlı Mağdur hakları daire başkalığı diye bir de kurum var.

 

Siteye baktım,

Terör Mağdurları diye bir bölüm var.

Dedim ki, biraz araştırma yapayım ülkemizin Terör Mağdurlarından birkaç örnek vereyim…

O örneklerden yola çıkarak AFRİN`in anlatayım.

 

Ama sitenin özeti şu;

Terör Mağdurlar. (iki resim var sadece, ikisi de ülkemizle alakalı değil)

-ANA SAYFA… Geri dönüp kurumu tanıtıyor

-MAVZUAT…. boş

-FAALİYETLER…boş

 

Yaa Allah aşkına aşağıdaki adrese girin de ne demek istediğimi bir anlayın.

http://www.magdur.adalet.gov.tr/teror-magdurlari-0147

 

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye’deki terör gruplarına yönelik Zeytin Dalı operasyonu devam ederken, Tabipler Birliği ve başka bir çok sürülü gurup “savaşa hayır” diyor… Yunanistan’ın Ege’deki provokasyonlara başlıyor, KKTC`de bile  uzantıları hem kaos yaratıyorlar hem de hükümet kurduruyorlar... savaş alanımız sadece cephe değil ... Cephe gerisi asıl sıkı durmamız gereken yer...

 

Şimdi bir kez daha kendinize sorun savaş cephede mi kazanılıyor sadece?

 

Askerimizi dünya da yenecek bir güç yok ama ya biz deki bu cehaleti.

Ülkenin bir an önce diaspora çalışmaları için özel bir çalışma yapması şart.

Başarı sadece savaşta kazanmaktan değil, savaş sonrası haklı ve kalıcı olmaktan geçer.

Bunun için tabipler birliğine küfür etmeden önce kendimize bir bakmalıyız, biz bu mücadelenin neresindeyiz.

Cepheye milletçe yemek taşımak ve dua etmekle bu iş bitmiyor, dünyaya haklılığımızı göstermek için çalışmalıyız.

 

Bunun için nerden başlanmalı bilmem ama ben buradan uyardım işte…

Neyse uzun lafın kısası böyle savaşa evet ve can kurban.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.