Sürünüze Bereket
“Kendi kabul işaretlerimizin yargılama
metotlarına göre işaretlenecek olsak;
biz başkaları için hüküm verirken nasıl bir
yol izliyorsak...
Bizimle ilğili de aynı yöntemlerle hükümler
verilecek olsa...
Sonuçta nasıl karneler ortaya çıkardı?
Biz, bizsek.
Biz, olmayanlar kim?
Say babam say, bitmez.
O zaman saymaya da gerek yok.
İyi de sen istediğin kadar gerek yok de...
Sayan, saymaya devam ediyor...
Velhasıl kelam; garipliğin garabetinde bir
iştigaliyet devam edip gidiyor.
Bunlar...
Onlar...
Şunlar...
O, neden!
Bu, neden!
Şu, neden!
Hal böyle olunca, dogrusu var,hakikati yok.
Hakikati var, dogrusu yok.
Adına gerçeklik denilen,” işaretlemede”
kendince herkes bir kurgunun resmi ile
oyalanmakta...
Gereğinden fazla önemsenen işaretlemelerle...
Iskalananların özü bizi ne yapıyor?
Bunu düşünmeye de gerek yok.
Anlamın ve soyutun dinamizmi hepimizi hiç
farkında olmadan “soyut resim” sanatçısı yapıp
çıkmışta haberimiz yok.
Öyleyse modern zamanın bulaşıcı söylemiyle
retoriğe devam...
Topu taca atın ve kaçın.
Malum ki; “kem alatla kemalat olmaz.”
Sürünüze bereket.