SÜLEYMAN DEMİREL’İN YEDİNCİ VE SON GİDİŞİ…
Türkiye’nin yönetiminde 1965 yılından beri bir şekilde (başbakan-cumhurbaşkanı) söz sahibi olan Sami Süleyman Gündoğdu DEMİREL, 17 Haziran 2015, saat:02.05’te, Ankara’da tedavi gördüğü Güven Hastanesi’nde hayatını kaybetmiş.
Türkiye’yi başbakan (yedi defa) ve cumhurbaşkanı olarak yöneten Süleyman DEMİREL, özellikle 1960-1980 yılları arasında ülkenin kaderinde büyük rol oynamış, önemli uygulamaları olmuş.
Isparta’nın İslâmköy ilçesinin Atabey köyünde, 1 Kasım 1924 tarihinde doğmuş, ilköğrenimini köyünde, orta ve liseyi ise Isparta ve Afyon’da tamamlamış.
Yüksek öğrenimini İstanbul’da tamamlamış. Yurtdışında, alanında yüksek lisans yapmış. Vatana döndükten sonra, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne kadar yükselmiş.
Türkiye’nin kalkınma planlarının mimarı olarak tanınmış. Baraj yapımına verdiği önemden dolayı, “Barajlar Kralı” olarak anılmış.
“Barajlar Kralı” ilk unvanı olmuş, en son “Baba” unvanı ile anılmış. Kendine has diliyle ve müthiş hafızasıyla Türk siyasetine damgasını vurmuş.
“Petrol vardı da biz mi içtük?, Yürümekle yollar eskimez., Binaenaleyh., Dün dündür, bugün bugündür., Gap’ı gaptırmam., Verdimse ben verdim., Kendim için bir şey istiyorsam namerdim.” ifadeleriyle hafızalarımızda yer edinmiş.
Türkeş, Ecevit, Erbakan ve kendisi olmak üzere ülkemizin en tanınmış dört siyasetçi, son kırk yılın mimarları, Demirel’in vefatıyla tarihin tozlu yaprakları arasına karışmış oldu.
Türkiye’nin son dört beş neslinin şahit olduğu bu siyaset adamları, iyisiyle kötüsüyle ülkeye hizmetleri, katkıları olmuş.
Demirel, altı kere gitmiş yedi kere gelmiş.
Benim gibi kırklı ellili yaşlarda olanlar ise en azından ben, Süleyman Demirel deyince yetmişli yıllarda yaşadığımız, kardeşin kardeşi vurduğu terör olaylarını, yokluğu, kıtlığı ve devamında davet edilen askerî darbeyi, Türkiye’nin kırk yıl geriye gitmesini hatırlıyorum.
Yasaklar sonrası tekrar siyasete girdiğinde ülkenin asker güdümüne girişini, hizmet ediyorum diye ülkenin yeni bir ekonomik krize sürüklenmesini, yolsuzluğun, adam kayırmanın normal hâle gelmesini hep birlikte yaşadık(Verdimse ben verdim.).
Hatta, işi biraz ileri götürüp hatırladığım bir olayı anlatayım. Seksen sonrası tekrar iktidara gelip başbakan olduğu yıl, çok sert bir kış yaşamıştık. Tarihinde hiç çığ olayı olmamış düz yerlerde bile çığ düşmüş, insanlar çığ altında kalıp hayatlarını kaybetmişti.
Bu ve buna benzer olaylar arttığı için “kısmetsizlik, uğursuzluk” ifadeleri Demirel’le ilgili olarak esprili olarak halk arasında söylenir olmuştu.
En son olay ise, cumhurbaşkanlığı döneminde yaptığı ayak oyunları ile ülkeyi garip bir koalisyon hükümetine teslim etmesi, “28 Şubat Darbesi” diye isimlendirilen darbe nedeniyle yüz binlerce insanın eziyet görmesi, bankaların içinin boşaltılması ve milyarlarca doların milletin omuzlarına yüklenmesi aklıma geliyor.
Neyse, ölenin arkasından kötü şey söylenmez ama milyonlarca insanın hayatını olumsuz etkileyen yaşanmış olayları da söylemeden geçemedim.
Fani dünyadan ebedi dünyaya göç eden Süleyman Demirel’in yakınlarına başsağlığı diliyor, asıl hesabın Allah indinde olduğunu bir kez daha hatırlatmış oluyorum.
Çok sevdiğim, değer verdiğim bir arkadaşımın dediği gibi “Allah bildiği gibi etsin.” diyerek Ramazan ayının ülkemize ve tüm İslâm âlemine hayırlara vesile olmasını diliyorum…