Elindeki cep telefonu ile Twitter hesaplarında giren gençler, o gün veya o saatlerde hangi konuların gündem olduğunu görebiliyorlar. 2022 yılının temmuz ayının ortalarında gündem olan iki tane isim ve birkaç konu gördüler. İsim olarak Saadeddin Ustaosmanoğlu ve Cübbeli Ahmet karşılarına çıktı. Konu olarak ise kaset ve şantaj isimleri dikkatlerini çekmiştir.
Sosyal medyada "trending topic" anlamına gelen tt kısaltmasından hareketle, "yükselen, trend haline gelen başlık olmak" anlamına gelmektedir. Atılan tweetlerin içinde çokça kullanılan kalıpların ulaştığı twitter mertebesi olarak tanımlanabilir.
TT olan yani gündem olan konuların ayrıntılarına baktıkları zaman görecekleri başlıkların bir kısmı şöyle;
İsmailağa cemaatinden liderlik kavgası.
Ölen Şeyh Mahmut Ustaosmanoğlu’nun yeğeni Cübbeli Ahmet’i kasetle tehdit etti.
Cübbeli'ye tehdit: Erkeksen şeyhliğini ilan et!
İsmailağa cemaatinde iç hesaplaşma. Kasetlerle tehdit edilmesi iğrenç bir olay...
Şeyhlik derdim yok kasetleri çıkarmayan melundur.
Tüm bu yazılanları, yazılanların altına yapılan yorumları, yayınlanan videoları izleyen bir genç ne düşünmüştür?
Dava Değil Post Kavgası
Makam ve mevki sahibi kişilerin üstünde oturdukları postu kaybetmemek amacıyla tutuştukları kavgaya post kavgası deniliyor. Eskiden mevki sahibi kişiler, ceylan derisi koltuklara oturmanın verdiği yüksek hazzı tatmamış olduklarından, böyle bir makama oturunca, yumuşak postlarını ve mevkilerini kaybetmek istememişler.
Cemaat ve tarikatlarda post ve pasta kavgası her zaman yaşanmıştır. Bu tartışmalar bazen cinayetlerin işlenmesine kadar gitmiştir. Ancak insanlık ve İslam tarihinde ilk defa sosyal medya aracılığıyla post kavgasına şahit oluyoruz. Bu kavgada atılan yumrukları (Twitleri) gören gençler ne düşünüyordur?
Sosyal medyanın olmadığı yıllarda yaşanan post kavgaları genelde çok küçük bir grup tarafından bilinmiştir. Cemaat veya tarikata bağlı insanların %99’unun bu tartışmalardan pek haberi olmamıştır. Sonradan duyanlar ise genelde post kavgasını kazanan kişilerin anlattıkları kadarını bilirler.
İkisi de sarıklı, cübbeli, sakallı ve aynı tarikat içerisinde yetişmiş insanlar, birbirlerine bel altından vuruyorlar. Piyasada hoca diye bilinen kişilerin sosyal medyaya yansıyan iğrenç tartışmalarını, dindar ailelerin dindar çocukları da izliyor. Taraf olan küçük bir kesimden bahsetmiyorum. Samimi bir Müslüman olan, dinini seven, dindarları önemseyen ve bu cemaat ve tarikatlarla hiç ilişkisi olmayan gençlerden bahsediyorum.
Yaşlanılan olayın tek sebebi post kavgasıdır. Post, yani makam kavgasını seyrediyoruz hep beraber. Post kavgası, iktidarı veya bir makamı ele geçirme çekişmesi, yorgan kavgası olarak tarif edilir. Daha modern ifadelerle anlatmak gerekirse koltuk kavgası, makam kavgası, para kavgası yaşanıyor. Değil bir Müslüman’a, insana bile yakışmayacak kadar iğrenç bir dil ve üslup ile neden yapılıyor bu kavga?
Alışılan Saltanat!
Sadece gündeme gelen İsmailağa tarikatı için söylemiyorum bunları, tüm tarikat liderleri ve aileleri çok büyük bir ekonomik güç yönetiyor. O ailenin fertleri, çocukluklarından itibaren bu gücün keyfi ile yaşıyorlar.
Çocukluklarında şeyhin oğlu, kızı, torunu veya yeğeni oldukları için koca koca adamlar bu insanların ellerini öpüyor. Yaşları ilerlediğinde şeyhin akrabası olmanın verdiği avantajları birçok alanda kullanıyorlar. İş hayatına başladıklarında birçok ihale almalarını sağlıyor, o şeyhe akraba olmak. Bir makama gelineceği zaman, soyadları onlara hak etmedikleri birçok kapı açıyor. Birazcık ağzı laf yapanlar, hemen kendi derneklerini kurup o dernek üzerinden kendi reklamlarını yapıyorlar. “Soyadı tüccarı” diyorum ben bu grupta olanlara. Özellikle sosyal medya üzerinden kendilerine birçok takipçi buluyorlar.
Tüm bunları şu gerçeğe vurgu yapmak için yazdım; siz böyle bir şeyhin oğlu, kızı, torunu veya yeğeni olmuş olsanız, orta yaşlarınıza kadar bu saltanatın keyfiyle gelmiş olsanız, kendi istek ve iradenizle, akrabanız olmayan birisinin şeyhlik postuna oturmasına göz yumar mısınız? Türkiye’de güçlü olan cemaat ve tarikatların tamamı aile arasında bölüşülüyor. Babadan oğula geçen bir bakkal gibi işliyor sistem. Mahmut Ustaosmanoğlu ailesi ile Cübbeli Ahmet arasında yaşanan iğrenç kavgayı bu bilgiler eşliğinde takip edin.
Sadece İsmailağa cemaati değil, diğerleri de benzer süreçler yaşıyor.
Süleymancıların tüm liderleri aile arasından oldu. Süleyman Hilmi Tunahan’ın oğlu olmadığı için yerine damadı geçti. Damat kadrosundan şeyh olanlardan birisi de İskenderpaşa cemaatinin eski lideri Mahmut Esat Coşan’dır. Esat Coşan ölünce yerine oğlu Muharrem Nureddin Coşan geçmiştir.
Bir Lokma Bir Hırka
Kulağa ne kadar hoş gelen bir söz değil mi? Mütevazi bir hayat yaşamayı hatırlatan, genelde tasavvuf kültürü içerisinde kullanılan bir sözdür bir lokma bir hırka sözü. Karnınız tok, üstünüz çıplak değilse şükretmemiz gerektiğine vurgu yapıyor. Peki Türkiye’de bu sözü uygulayan bir tarikat şeyhi var mı? Tam aksine, neredeyse tamamı, villalarda şatafat içerisinde yaşıyorlar. Son model araçlarla sosyete hayatı yaşıyor ama bir lokma bir hırka sözünü dillerinden düşürmüyorlar.
Son yıllarda yaşanan FETÖ tartışmalarında hep Pensilvanya’da ki villa gündeme geldi. Bu villa muhabbeti ne zaman açılsa, arkadaş çevreme “Villada yaşamayan şeyh mi var?” diye soruyorum. Hatırlarsanız Fethullah Gülen sürekli “Hiç iki ceketim olmadı” diyerek mütevazi bir hayat yaşadığını ima etti. Bu sözleri hizmetinde ve emrinde yüzlerce insanın olduğu villasında kameralara söyledi!
Servet ve Güç Sinsiliği
Hem villada yaşayıp hem fakir edebiyatı yapan şeyhlerin, resmi olarak üzerlerine kayıtlı mal varlıkları var mı? Bu sorunun cevabı araştırılsa, önemli bir kısmının üzerine kayıtlı büyük bir mal varlıklarının olmadığı görülür. Bu da onların ve onlara akıl verenlerin şeytanlığıdır. Evet yanlış okumadınız. Bu çok şeytanca bir mantıkla işleyen bir sistemdir. Yaşadığı villa, özel şoförünün kullandığı milyonluk araba, resmi olarak kendi üzerine kayıtlı olmayabilir. O villa ve araba, ya kendisine köpek gibi bağlı olan bir müridinin üzerine kayıtlıdır veya kendisine son derce sadık insanların yönettiği bir vakıf üzerine kayıtlıdır.
“Hem tevazudan bahsedip hem şeyhinizi şu villada ziyaret ediyorsunuz” diye gelen eleştirilere hep aynı cevabı verirler; O villa şeyhimize ait değil vakfa ait bir villadır. Bunların nasıl bir sinsilikle çalıştıklarını bilmeyenler bu tür cevaplara inanıyorlar.
Zina, Kaset, Şantaj ve Ahlâk
İslam denilince akla gelmesi gereken ilk şey ahlâktır. “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim” diyen bir peygamberimiz var. Hatta lakabı “Muhammed-ül Emin” olan bir peygambere ümmetiz. Bu post kavgasına şahit olan, iğrenç kasetlerle tehditleri gören gençler “Tasavvuf terbiyesi ile yetişen insanların ahlâkı bu mu?” diye düşünmezler mi?
İş hayatında, özellikle siyasette bel altı kasetlerle şantaj meselesi uzun yıllardır konuşulan ve tartışılan meselelerden birisidir. Rüşvet alırken veya verirken çekilen videolar ile yapılan şantajlar da var, kadın gönderilerek yapılan şantajlar da var. Özellikle siyaset dünyasında bu ve benzeri şantajlar hep gündeme gelmiştir. Bu tuzaklara düşen insanlar makamını, itibarını bazen de hayatını kaybetmiştir. Belki de ilk defa sufî bir hayat yaşadıklarını iddia eden bir tarikatın liderliği için kaset ve şantaj meselesi gündeme geldi.
Bir Müslüman olarak bu konudaki fikrim hiç değişmemiştir. Zina yapmanın günah olduğunu herkes bilir. Ancak zina yapmaktan çok daha büyük bir günahtır, bir insanın zina videosunu çekmek ve yayımlamak. Özellikle de bu tür kasetleri şantaj amaçlı kullanmak, çok daha büyük bir ahlâksızlıktır.
Gençler Ne Düşünür?
Tüm bu tartışmaların sonunda nelerin olacağını, ömrümüz olursa, hep beraber göreceğiz. Mide bulandıracak kadar itici olan bu ve benzeri tartışmalara bundan sonra da şahit olmaya devam edeceğiz gibi görünüyor. Hayatımızda sosyal medya gibi bir araç varken bundan kurtulamayız.
Bu tartışmalara şahit olan gençlere tek tavsiyem bu adamlardan uzak durmalarıdır. Post kavgasını din davası diye anlatan adamlara kızıp, Allah’ın dininden uzaklaşmasınlar. Dinimizin kaynağı Kur’an örneği Hz. Muhammed’dir. Dinimizin kaynağı İsmailağa değildir. Tarikatlarda anlatılan din ile Kur’an’da anlatılan din arasında uçurum vardır.
Düşünme melekesini kaybettirdikleri müritlerini kandırmaya devam ederler. Tarikata aklını teslim etmiş olan kişiler, şu soruyu sormayı bile akıl edemezler; “Mezardan bile dünyada tasarrufu devam ediyor” dedikleri Mahmut Ustaosmanoğlu, daha akrabalarıyla talebelerinin kavga etmesine bile engel olamıyor! Bu nasıl bir Müceddid, bu nasıl bir Şeyh?
Ancak aklını bir şahsa veya tarikata teslim etmemiş olan gençler, bu yapıların iğrenç tartışmalarını gördükçe, onlardan daha çok uzaklaşacaklar. Onlardan uzaklaşın ama Allah’ın dininden uzaklaşmayın.