Öncelikle şizofreni beyinde birden fazla semptomun bir araya gelmesiyle ortaya çıkan klinik bir hastalıktır.
Şizofreni; kişide birtakım düşünce değişiklikleri, çarpık düşünceler, halüsinasyonlar, korku ve paranoya, davranış bozuklukları, kişiler arası iletişim, sosyal çevre gibi alanları olumsuz etkileyen, normal yaşantının giderek bozulmasına neden olan kronik belirtileri işaret eden genellikle şiddetli ve uzun süre seyrini gösteren klinik bir hastalık olarak adlandırabiliriz.
Şizofreni hastalığı kişinin yaşam kalitesini oldukça olumsuz yönde etkiler. Kişinin gündelik yapmış olduğu işleri aksatmasına ve bu durum sonucunda yaşam kalitesini ve yaşam doyumunu düşürmesine neden olur.
Şizofreni beyinde olanların yanı sıra birçok psikolojik hastalıkta olduğu gibi kişinin öyküsü de büyük önem gösterir.
Genetik yatkınlık, çevresel ve sosyal faktörler bu hastalığın seyrinde çok büyük rol oynar.
Şizofreni tüm dünyada tanınmış ve en ağır ruhsal hastalık olarak kabul edilir fakat şöyle bir detaya değinmek istiyorum; medyanın, sosyal dünyanın, televizyon dizi ve filmlerinde görüldüğü kadar toplumda şizofreni hastaları o kadar saldırgan ve tehlikeli değildir.
Şizofreni hastalığında çoklu kişilik bozukluğu durumu yoktur.
Hastaların şiddete eğilimi gözler önüne serildiğini gibi değildir.
Hastaların tedavi ve desteklenme konusunda yeterli özeni alabildikleri takdirde toplum içerisinde, arkadaşlarıyla aileleriyle ve ya öğretildiği takdirde tek başlarına yaşamlarına devam edebilir. Önemli nokta şizofreni hangi evresinde olduğu ve erken tanıdır.
Şizofreni alt başlıkları detaylı bir şekilde tespit edip yoğun bir tedavi süreci başlatılır.
Geçen günlerde bir danışanımın annesi şöyle söyledi;
'Bende çeker gidersem kim bakar...'
Duygu yüklü, çaresizlik duygusuyla ne yapacağını bilemeyen bir anne…
Evet, bizim görevimiz ise şizofreni tanısı ve diğer rahatsızlıkları olan kişileri toplumdan ve aileden dışlamamak…
Topluma yeniden kazandırmak…
Şizofreni tedavisi yukarıda bahsettiğim gibi erken tanıyı yakalamak ve tespit etmek bunun yanında bir önceki yazımda belirttiğim gibi psikiyatri ile koordinasyon, ilaçlar yardımıyla semptomları büyük ölçüde ortadan kalksana ömür boyu tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır.
Peki, şizofrenin görülme olasılığı nedir derseniz; dünya genelinde bir farklılık göstermez. Her hastalıkta olduğu gibi şizofreninin de görülme sıklığı kadın ve erkeklerde değişiklik göstermektedir.
Erkeklerde kadınlara nispeten yaklaşık 1,5 kat daha fazla görülür.
2009 yılında yapılan çalışmalarda derlenen Türkiye’de şizofreninin yaşam boyu yaygınlığı 1000 kişide 8,9 olarak belirtmiştir.'
Yazımı bitirmeden değinmek istediğim bir ayrıntıda şudur; erken dönem şizofreni semptomları ile karıştırılabilen birtakım hastalıkları mevcuttur.
Bunlardan birini örnek verecek olursam depresyon ve en ağır olanı majör depresyon. Burada önemli nokta iyi bir gözlemdir peki neden derseniz depresyon tedavisinde antidepresan ilaçları kullanılır fakat şizofreni gibi beyin hastalıklarında antipsikotik grubu dediğimiz ilaçlar kullanır.
Hastalığa göre ilaç uyumu çok önemlidir.
Erken dönem şizofreni hastalığına depresyon deyip antidepresan başlatılırsa hastalığın seyri çok ciddi değiştirebilir.
Hep söylediğim yazılarımda ifade ettiğim gibi çok dikkat etmek lazım sevgili okurlarım…
Doktorunuzu araştırarak gitmeyi ihmal etmeyin hasta yakınları çok daha dikkatli gözlem yapması gerektirdiği söyleyerek siz okuyucularıma iletmek istediğim şudur ki;
Şizofreni hastalığı mevcut bir yakınınız vs. varsa sağlık kuruluşlarında psikiyatri kliniğine başvurarak düzenli kontrollerinizi yaptırabilirsiniz, hastalığı kontrol altına alarak sağlıklı bir yaşam sürebilirsiniz ek olarak şizofreni tanılı hastalar Toplum Ruh Sağlığı Merkezlerinde (TRSM) tedavi, rehabilitasyon hizmetlerinden yararlanabilir.
Sosyal iletişim, grup terapi başta olmak üzere bir çok hizmet sunmaktadır.
Lütfen bu kuruluşları değerlendirin…
Sevgiler...
Merve ALKAN
Uzman Klinik Psikolog