İstanbul Ekonomi Araştırma Genel Müdürü Can Selçuki geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklama ile “Huzursuz Muhafazakarlar” olduğunu ve AKP içerisindeki bu kitlenin artık AKP’yi sorgulayarak yeni partileri dinlemeye başladığını açıkladı.
“Peki Türk siyasetinde “Huzursuzlar” sadece muhafazakar kesimde mi kendisini göstermekte?” bu sorunun cevabı açık ve net biçimde “Hayır” olacaktır…
Cumhuriyet Halk Partisi seçmeni ve tabanının önemli bir bölümü başta partinin yönetim kadrosundan,partinin özünden kopartılmış,2.Cumhuriyetçiler ve merkez sağdan gelen isimler ile harmanlanarak ideolojik olarak içi boşaltılmış,partinin ulusalcı değerlerinin,sol kanadının tasfiye edilmesinden,etkin bir muhalif politik söylem üretilememesinden ve halka umut olunamamasından dolayı “Huzursuz”
***
İYİ PARTİ tabanı Cumhur İttifakı’ndan istediğini tam olarak alamamış olmaktan, ittifakın büyük ortağı CHP’nin HDP ile olan yakınlığından, “Merkez Partisi” olarak yola çıkılmasına rağmen kuşatıcı,her çevreye hitap eden bir parti olmak yerine,statükonun esiri olunmasından ve partinin giderek bir “Küçük MHP” halini almasından “Huzursuz”…
Milliyetçi Hareket Partisi tabanı devlet içerisinde belki de en güçlü dönemi yaşamalarına rağmen aslında AKP ile yapılan ittifaktan ilkesel olarak rahatsız,Bahçeli’nin MHP’nin geçmişini inkar eden siyasi tavır ve tutumlarından “Huzursuz”
***
HDP seçmeni sistem tarafından kabullenilmemekten de parti içerisindeki Şahinler-Güvercinler çekişmesinden de,bir bölge partisi olarak kalmaya zorlanılmasından da “Huzursuz”
***
Bir siyasal sistemde siyasal partilerin rakip siyasi partilerden,onların politikalarından,söylemlerinden,politik duruşlarından “Huzursuz” olması doğaldır…Ancak bir siyasal sistemde o sistemi oluşturan partilerin tabanları/seçmenleri diğer rakip siyasi partiler kadar kendi siyasi partilerinden de “Huzursuz” haldeyse bu o “Sistem” açısından alarm zillerinin çalıyor olduğunun göstergesidir.
Böylesi bir siyasi tablo; yani her partinin tabanının kendi partisinden “Huzursuz“ olduğu ama “Alternatif ya da yeni bir umut” bulamadığı için kitlesel oy kaması yaşanmadığı, daha açık söylemek gerekirse seçmenlerin partilerine “Kerhen” oy verdiği bir fotoğrafı önümüze koyar ki bu şekilde bir sistemin sürdürülebilir olması mümkün değildir.
***
Böylesi bir “Huzursuzluk” ana faktörü ile tıkanmış sistemler bir süre sonra halk adına siyaset kurumunun tamamen umut olması özelliğini kaybetmesine ve vatandaşların sandığı protesto etmesi sonucuna yol açar…
Sandıkta katılımın giderek düşmesi ise ülkede milli iradenin hem gerçek manada sandığa yansımamasına, hem de herhangi bir siyasi partinin var olan seçmen sayısının çok azının oyunu almış olmasına rağmen sistemi bu azınlık oyu ile tamamen kontrol altına alması gibi sıkıntılı sonuçlara yol açar.
Bu durum giderek “yerleşik” bir siyasal alışkanlık halini aldığında ise “Huzursuzluğun yarattığı demokratik yöntemler ile iktidara gelen tiranlar” ile karşı karşıya kalırsınız…
***
Siyaset sistemine hakim olan “Huzursuzluk ve umutsuzluk” atmosferini kırabilecek bir yeni siyasal organizasyon ortaya çıkmadığı taktirde bunu bir diğer tehlikesi insanların partileri yahut “Kurumsal” yapıları bırakıp çeşitli “Kişileri” kurtarıcı olarak görerek kitleler halinde bu kişilerin arkasından gitmeye başlamaları olacaktır.
Tarihte pek çok örneği olduğu üzere “Kişilerin” arkasından “Umut” olarak kitlesel bir yürüyüşe geçilmesi pek çok kez totaliter hatta faşist bir takım yönetim biçimlerinin siyasete hakim olması sonucunu doğurmuştur…
***
Peki nedir bu “Huzursuz” yoldan çıkışın yolu?
Türkiye’de artık gelecek için umut olmak adına her parti için konuşmak mümkündür ki “Eski” yüzlerin “Umut” olabilme şansı yoktur…
Dünya’daki siyaset paradigmaları değişirken hala 1990’ların siyaset yapma yöntemleri ile siyaset yaparak da halka umut olabilme,”Huzursuzluğun” giderilebilme şansı yoktur…
Türkiye’deki partilerin tamamı –yeni kurulan DEVA ve GELECEK PARTİSİ’ni yeni parti olarak saymıyorum zira AKP’nin tüm yanlışlarının ortağı olan eski yetkilileri yeni umut olamaz- kendi içlerinde geniş kapsamlı kadro ve politik program değişikliği gerçekleştirmek zorundadır.
Aksi takdirde siyasetteki “Huzursuzluk” giderek büyüyecek ve bu partilerin değişime direnen kadrolarını tamamen tasfiye edecektir.
Bu “Huzursuzluğu” ve “Değişim” talebini görmek istemeyerek,tabandan gelen seslere kulak tıkayarak kongre/kurultay oyunları,delege dizaynları ile koltuklarını koruma derdinde olan yöneticiler ise çoktan siyaseten bitmişlerdir.
Sadece malumun ilanı beklenmektedir,o ilan da çok uzun sürmeyecektir…