Milli Saraylar İdaresine bağlı Topkapı Sarayında Hırka-i Saadet Dairesi ile Revan Köşkü'nün arasında kalan avluyu örten tonozlu tavanda, geçtiğimiz Temmuz ayında başlatılan restorasyonda 'Saz yolu' diye adlandırılan klasik dönem bezeme örneği tespit edildi.
Bezemenin bulunduğu alanda açıklamada bulunan Milli Saraylar İdaresi Restorasyon Dairesi Başkanı Cem Eriş, tonozun yapılmasıyla yüzyıllardır üzeri örtülü olarak duran bezemenin Temmuz ayında başlatılan çalışmalarla gün yüzüne çıkarıldığını söyledi.
Bulunan bezemenin 'Saz yolu' olarak tabir edilen ve Sarayın baş nakkaşı Şah Kulu'nun üslubuna ait olduğunu ifade eden Eriş, "Karakteristik özelliği, Zümrüd-ü Anka Kuşu, Simurg, ejderhalar, aslanlar, geyikler, bitkisel motiflerden oluşan çok renkli bir bezemedir. Bu bezeme çimento harçlı bir sıvanın altındaydı ve öncelikle onu kaldırdık. Alttan çıkan bezemenin bağlı bulunduğu sıvanın da güçlendirilmesi gerekiyordu, bunun için de enjeksiyon çalışması yapıldı. Sonrasında bezemenin güçlendirilmesi çalışması yapıldı. Şu an ise hassas raspa çalışması devam ediyor." dedi.
Milli Saraylar İdaresi Bilim Kurulunun, 500 yıllık 'saz yolu' bezemesine ilişkin müdahale planı oluşturduğunu dile getiren Eriş, 3 kalemkar ustanın yürüttüğü çalışma ile bezemenin özgün haliyle korunacağını aktardı.
Şah Kulu'nun, Çaldıran Seferi sonrası İstanbul'a gelerek Topkapı Sarayı'nda baş nakkaşlığa kadar yükseldiğini belirten Eriş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"16. yüzyılda Saray nakkaşhanesinde en güzel eserlerini meydana getiriyor. Bir ekol olarak da sarayda rağbet görüyor. Bunu çinilerin üzerinde de yer alan bu tip bezemelerden anlıyoruz. Çini karoları üzerinde stilize edilmiş figüratif desen ve bezemeler, simurglar, ejderhalar, aslanlar, kuşlar yer alıyor. Burada en önemli özellik şimdiye kadar çiniler üzerinde gördüğümüz bu bezemeleri, Topkapı Sarayında sıva üzerinde boyalı bir nakış olarak görüyor olmamız bizim için çok önemli."
Çalışmaların çok hassas şekilde bir süre daha devam edeceğini bildiren Eriş, rölevesinin alınmasının ardından bezemenin ziyaretçilere açılacağını bildirdi.
SİMURG NEDİR?
Simurg, Pers mitolojisinde ortaya çıkan ve zaman içerisinde doğudaki hikâye ve efsanelerde de yer almaya başlayan bir kuştur.Türk Mitolojisi'nde ise "Anka Kuşu" veya "Tuğrul Kuşu" olarak anılan bu kuş için bir de derler ki "Simurg", öldükçe küllerinden yeniden doğan Phoenix'e benzermiş. Yabancı kaynaklarda ise "Phoenix" olarak adı geçen Simurg, Pers edebiyatında Homa olarak tanımlanmış, Arapça kaynaklarda ise Rukh olarak yer almıştır.
SİMURG’UN HİKAYESİ
Rivayet olunur ki kuşların hükümdarı olan ve Kaf Dağı’nda yaşayan Simurg, Bilgi Ağacı’nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş. Kuşlar Simurg’a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürlermiş. Ama içlerinden onu gören olmamış. Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler. Simurg’un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı’nın tepesindeymiş. Bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg’un kanadından bir tüy bulmuş. Onun var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg’un huzuruna gidip, yolunda gitmeyen şeyler için yardım istemeye karar vermişler.
Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. İsteği ve sebatı az olanlar, dünyevi şeylere takılanlar yolda birer birer dökülmüşler. Yorulanlar ve düşenler olmuş. Önce ‘Aşk Denizi’nden geçmişler sonra ‘Ayrılık Vadisi’nden’ uçmuşlar. ‘Hırs Ovası’nı aşıp, ‘Kıskançlık Gölü’ne’ sapmışlar. Kuşların kimisi ‘Aşk Denizi’ne’ dalmış, kimisi ‘Ayrılık Vadisi’nde’ kopmuş sürüden. Kimi hırslanıp düşmüş ovaya, kimi kıskanıp batmış göle.
Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp; Papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş (oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış); Kartal yükseklerdeki krallığını bırakamamış; Baykuş yıkıntılarını; Balıkçıl kuşu bataklığını özlemiş…
Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi ‘Şaşkınlık’ ve sonuncusu Yedinci Vadi olan ‘Yok Oluş Vadisi’nde’ bütün kuşlar umutlarını yitirmiş. Kaf Dağı’na vardıklarında geriye sadece otuz kuş kalmış. Simurg’un yuvasını bulunca öğrenmişler ki ‘Simurg – otuz kuş’ demekmiş. Onların her biri birer Simurg’muş. 30 kuş anlar ki aradıkları kendileridir ve gerçek yolculuk, kendine yapılan yolculuktur.