Dün akşam saatlerinden beri Türkiye Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın “Instagram üzerinden” istifasını konuşuyor…
Albayrak’ın hesabından yapılan paylaşımın ardından önce “Hesabı ele geçirildi” denilse de aradan geçen saatler boyunca gerek Berat Albayrak’ın kendisinden gerekse Cumhurbaşkanlığı’ndan yalanlamanın yapılmaması ile birlikte istifanın doğruluğu da tescillenmiş oldu.
Bu istifanın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onayı, bilgisi ama daha da önemlisi “İSTEĞİ” olmadan gerçekleşme ihtimali bulunmadığı içindir ki bazı çevrelerin “Albayrak ikna edilmeye çalışıyor” söylemleri de hükümsüzdür.
Cam vazo devrilmiş ve kırılmıştır, bundan sonra eskisi gibi olma şansı da yoktur.
O nedenle bu saatten sonra odaklanılması gereken nokta bundan sonra neler olacağıdır…
***
“Bundan sonra ne olur?” sorusunu 2 ayağı var: Siyasi ve ekonomik ayak.
İlk olarak ekonomik ayağına bakalım isterseniz…
Berat Albayrak, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en liyakatsiz ve açık ara en kötü Hazine ve Maliye Bakanı olarak tarihteki yerini aldı.
Albayrak’a sadece Türkiye’deki değil, yurt dışındaki küresel piyasalarda da güven hiçbir zaman olmadı. Albayrak yabancı basında pek çok kez alay konusu olan bir figürdü.
Zaten Albayrak’ın istifası sonrasında belki de ekonomi tarihinde ilk kez yaşanan bir şeyin gerçekleşerek Hazine ve Maliye Bakanı istifa etmiş bir ülkede dövizin düşüşe geçmesi de bunun en büyük kanıtı oldu.
Şimdi asıl önemli nokta Berat Albayrak’tan boşalacak koltuğa kimin oturacağı…
Erdoğan o koltuğa öyle birisini oturtmalı ki; hem Meclis’te zaten kritik olan vekil sayısı düşmesin (Biliyorsunuz yeni sistemde Meclis’ten seçilip bakan yapılan isimlerin vekilliği düşüyor), hem kriz yönetmeyi iyi bilsin, hem sıkıntıya girmiş olan bankacılık sektörüne hakim olsun, hem ulusal ama daha da önemlisi küresel piyasalarda kredisi ve saygınlığı olsun…
“Sen de amma çok şey istedin. Nerde öyle bir isim?” diyorsanız hiç demeyin öyle bir isim var.
O isim İş Bankası’nın eski Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı olan Ersin Özince…
Özince aynı zamanda uzun zaman Bankalar Birliği Başkanlığı görevini de yürütmüş olan ve finans piyasalarına hakim olduğu kadar, bu piyasalarda çok ciddi bir prestije ve krediye sahip bir isim.
Özince İş Bankası’nda en üst düzeyde görev yaptığı yıllar boyunca pek çok yönetsel ve finansal krizle de son derece başarılı biçimde başa çıkabilmiş, kriz yönetiminde uzman bir isim.
Özince’nin uluslar arası finans piyasalarında çok ciddi bir kredibilitesi ve güvenilirliği mevcut. Kolay değil Harvard Üniversitesi’nde özel olarak öğretim görevlisi olarak konuk edilmiş bir isimden bahsediyoruz.
Özince uzun yıllar bu ülkenin en büyük bankasının zirvesindeki isim olarak büyük sermaye ile de çok yakın ilişkilere sahip bir isim olarak ön plana çıkıyor.
“Peki Özince bu görev i kabul eder mi, bu topa girer mi?” derseniz güvenilir bir kaynaklardan gelen bilgiler Özince’nin yeni ekonomi bakanı olarak önümüzdeki günlerde ekonominin başına geçeceği yönünde…
Özince dışında kulislerde 2 isim daha konuşuluyor ancak Özince’nin ismi çok daha ağır basıyor…
Peki Özince’yi ekonomiden sorumlu bakan olarak kabineye dahil etmek tüm sorunları çözer mi?
Bu sorunun cevabı hem evet, hem hayır…
“Evet” çünkü AKP şu an “NEFES DAHİ ALAMAYACAK” durumda finansal tablolar açısından adeta felç olmuş durumda.
Özince'nin ismi özellikle küresel finans piyasalarında ve bankacılık sektörü üzerinde çok olumlu bir etki yaratacak ve bir güven telkin edecek bunun
“Kısa vadeli” olumlu sonuçlarının yansıması da olacaktır.
Ancak Türkiye’nin ekonomik problemleri finansal temelli değil yapısal sorunlardır.
Başta üretim ekonomisine geçiş stratejisi olmak üzere ana stratejinin değişmemesi halinde sorunlar çözülmeyecektir.
Ama her şeyden önemlisi ülkenin finansal anlamda yeniden yabancı sermaye çekebilmesi ve borçlanabilir olabilmesi açısından ülkede ortadan kaldırılan hukukun yeniden tesis edilmesi, sermayenin güveneceği bir yatırım ikliminin oluşturulması gereklidir.
Ancak ortada duran enkaz tablosunda bu bahsettiklerimiz Özince’yi çok çok aşan konulardır.
Özince ismi AKP içim zaman kazanacağı bir “Oksijen maskesi” olacaktır.
Ha AKP bir başka ismi hele hele kendi kadroları içerisinden bir ismi ekonmi bakanı yaparsa emin olun o “Oksijen maskesi” çalışmayacak hasta giderek nefessiz kalacaktır.
***
Şimdi gelelim siyasi ayağa…
Bu saatten sonra AKP’nin seçimleri normal zamanı olan 2023’te yapma şansı kalmamıştır…
AKP erken seçime gitmek durumdadır ve öyle de yapacaktır.
Ama biraz “Zamana ihtiyacı “vardır zira %50+1 sistemi ile gireceği ilk seçim AKP’nin siyaseten tasfiyesi ile sonuçlanacaktır.
Bu nedenle AKP “Oksijen maskesi” ile kazanacağı zamanı muhalefete “Gelin haydi yeniden Parlamenter sisteme dönelim” teklifini sunup muhalefeti buna ikna etmekle harcayacaktır.
Zira AKP eski sisteme dönüldüğü ve dolayısı ile ittifaklarında yeniden yasaklandığı bir sistemde her halükarda konsolide ettiği %32-34 bandındaki oy oranı ile karşısındaki parçalı muhalefet yapısı karşısında tıpkı 2002 ve 2007’deki gibi TBMM’nin büyük çoğunluğunu alarak en az 10 sene daha iktidarda kalma şansına ve MHP prangasından kurtulma imkanına sahip olacaktır.
AKP eğer muhalefeti bu “Parlamenter sisteme dönme” tuzağına çekemezse bu kez seçim sistemini değiştirerek dar yahut daraltılmış bölge sistemi ile iktidarını korumak isteyecektir.
Bu çalışmanın yapılması ve uygun takvimin belirlenebilmesi de 4-6 ay arası (minimum) zaman gerektirecektir.
AKP kendince en uygun şartları hazırladığını düşündüğü an ise erken seçim kararını açıklayacaktır.
Ancak AKP’nin hesaba katmadığı şey artık yeni şeyler söyleyemediği ve halk yığınlarının ilk kez durdurulamaz biçimde kitlesel olarak kendisinden kopmaya başlaması ve toplumda biriken öfkenin, korku duvarlarından daha büyük olduğudur…
İşte o korku duvarlarında çok büyük gedikler açılmaya başlamıştır ve şurası kesinlikle unutulmamalıdır ki, gazeteleri, radyoları, televizyon kanallarını susturabilirsiniz ama meydanlar asla susmaz ve gerçeği de son sözü de meydanlar söyler…
Ve görünen o ki AKP’nin o meydanlarda artık hükmü yok…