Karar gazetesi yazarı İbrahim Kahveci, bugünkü “Esrarengiz nüfus artışı” başlıklı yazısında, dikkat çeken bilgiler paylaştı.
“Bugün işimiz epey zor” diyen Kahveci şöyle devam etti: “İşin içinden nasıl çıkacağımız ben de bilemedim. O yüzden beraber bakalım diye bilgileri size de aktarıyorum. Gelin hep beraber bakalım...”
İbrahim Kahveci, “Nüfusumuz beklentilerin üzerinde artıyor” diyerek açıklamasını şöyle sürdürdü:
NÜFUSUMUZ 120 MİLYONU AŞACAK
“Daha eski nüfus senaryolarında ise Türkiye’nin nüfusu hiçbir şekilde 100 milyonun üzerine çıkamayacaktı. Ama o senaryolar tutmadı. Son senaryoya göre artık nüfusumuz bırakın 100 milyonu, 120 milyonu bile aşacak.
Lakin iyimser senaryoda dahi 2018 yılında nüfusumuz 81 milyon 990 bin kişi olacaktı. Oysa adrese dayalı nüfus sayımına göre daha 2018 yılı nüfusumuz 82 milyonu bile aştı.
İyi de bu hızlı nüfus artışı nereden geliyor? Birden daha fazla mı çocuk yapmaya karar verdik?
Doğum oranlarına göre böyle bir artış yok. Yıllık doğum sayısı 1 milyon civarında oynuyor. Hatta 2017 yılında 996 bin yeni doğum var. Ama ölüm sayısı istikrarlı bir şekilde artıyor. 2012 yılında 376 bin olan ölüm sayısı, 2017 yılında 426 bin kişiye çıkıyor.”
“YILLIK GÖÇ İSTATİSTİKLERİ BİLE BU NÜFUS ARTIŞINI AÇIKLAMIYOR”
“İsterseniz rakamları toplu verelim” diyen Kahveci şu bilgileri paylaştı:
“2012-2017 arasında toplam doğum sayısı: 6 milyon 086 bin kişi
2012-2017 arasında toplam ölüm sayısı: 2 milyon 395 bin kişi
Normalde doğumdan, ölüm sayısını çıkarınca nüfus artışının 3 milyon 692 bin kişi civarında olmasını bekleriz. Çünkü yurtdışına çıkan göç ve yurtdışından gelen göç bu sayıyı dengeler.
Ama bakıyorsunuz ki, 2012-2017 arasında toplam nüfus artışı 7 milyon 878 bin kişi olmuş. Yıllık göç istatistikleri bile bu nüfus artışını açıklamıyor.
Doğum-ölüm farkına göre 3 milyon 692 bin kişinin üzerinde 4 milyon 187 bin kişi daha nüfusumuz artış göstermiş.
İyi ama o zaman şu soru sorulmaz mı? Türkiye’de doğmayan bu 4 milyon 187 bin kişilik nüfus artışı nereden geliyor?
Göç istatistikleri 2016-2017 yıllarında var. O zaman son iki yıla bakalım:
Doğum: 2 milyon 069 bin
Ölüm: 849 bin
Doğum-ölüm sayısına göre artması gereken nüfus 1 milyon 221 bin.
Ama nüfus artışı 2 milyon 603 bin.
Hadi TÜİK’e göre ülkemize son iki yılda 416 bin net göç geldi diyelim. O zaman artması gereken nüfus 1 milyon 637 bin kişi oluyor ama nüfus 2 milyon 603 bin kişi artmış.
Acaba sadece 2016-17 yıllarında dahi 966 bin kişilik nüfus nerede artıyor? Bunlar ülkemizde doğmamış, ülkemize göç etmemiş ama ülke nüfusunda 966 bin kişi artış oluyor.”
“ANKARA ZAYIFLAMAZSA MİLLET ZAYIFLAYACAK”
“Kim bunlar?” diye soran İbrahim Kahveci, yazısını şöyle sonlandırdı:
“Son iki yılın tam rakamlarını tekrar vereyim:
Doğum sayısı: +2 milyon 069 bin 472 kişi
Ölüm sayısı: -848 bin 507 kişi
Ülkemize gelen net göç: +415 bin 654 kişi
Artması beklenen nüfus: +1 milyon 636 bin 619 kişi
Adrese dayalı nüfus artışı: +2 milyon 602 bin 950 kişi
Açıklanamayan nüfus artışı: +966 bin 331 kişi.
Gelelim yeniden reel tarafa.
Yani nüfusumuz beklentilerin üzerinde artıyor ama ekonomi ne durumda?
‘Dolar düşüyor, faiz düşüyor ve ekonomi düzeliyor’ mu? Kötü günler geride kaldı mı? Ya da, 22 Şubat Cuma günü Dünya Gazetesinin attığı şu başlık gerçek mi: ‘Ekonomiye cemre düştü faizler inecek’
Gerçekten cemre düştü mü?
Faizler bile düşse ekonomi canlanacak mı?
Mevsim etkilerinden arındırılmış imalat sanayi üretimi geçen yıl temmuz ayında 117,8 seviyesine ulaşmıştı. Sonraki aylarda sırası ile 115,5’e, oradan 112,5’e, sonrasında ise 109,6’ya ve kasım ayında 109,5’e düşmesinin ardından aralık ayında 107,8’e geriledi.
Yani üretim tarafında düşüş durmadı, devam ediyor.
İmalat sanayi kapasite kullanımı ise (yine mevsim etkilerinden arındırılmış) ocak ayında 74,3 seviyesinden şubat ayında 74,1’e geriledi. Diğer öncü göstergelerde de (ISO-PMI ve MÜSİAD-SAMEKS) düşüş durmuyor.
İhracatımız ise, eski stoklar kullanılırken 16 milyar dolar sınırına kadar dayanmıştı. Orada da artık yeniden 13 milyar dolar sınırına geri dönüş yaşanıyor.
Kısaca henüz bir işaret veya cemre görülmüyor. Sadece kamusal taraftan bakınca iyimserlik görmek isteyenlerin dileklerinden başka bir şey yok.
Peki, ne olacak?
Yeniden 2003 ruhuna dönülmez ise olacak bir şey yok. Ankara zayıflamazsa millet zayıflayacak. Formül bu kadar basit.”
SİYASETCAFE.COM