Tarım alanında, ülkemizde, zamanın bakanlık yetkililerinin de izinleriyle, uzunca bir zamandır, gayri milli dış odaklı çok ciddi hatalar ve ihanetler, yapıla gelmektedir.
Bir kaç tanesini arz edelim:
1- Yaşı müsait olanlarımızın hatırlayacağı gibi, 1970’li yıllarda, “topraklar taşlaşıyor” başlıklı inceleme yazılarında, tabii gübre yerine, pek çok reklamı yapılan, yabancı kaynaklı ve adına da “fenni gübre” denen fosfat ithaliyle, tabii gübrenin yerine, tarımımızda kullandırılmış ve bu uzun süreli uygulamanın sonucu olarak, topraklarımız verimsiz hale getirilip, adeta taşlaştırılmış olup bu, özel bir ihanet projesidir.
2- Bir merhum profesörümüzün de dediği gibi, büyük reklamlarla, yabancı tohumlar ithal edilmiş, bu tohumlar, böcekleri çeken bir özellikle geliştirildiğinden, ekilmesiyle birlikte böcekler tarlaları sarmış, bu böcekleri yok etmek için de, ilaçlar ithal edilmiştir.
Bu ilaçlar, ürünleri zehirlemiş ve insanlarımıza zehirli ürünler yedirilerek, sağlıkları bozulmuştur.
Sağlıkları bozulan insanlarımıza ise, ilaç ithal edilerek, yan tesiri ciddi oranda zararlı ilaçlar, bu tedavide kullanılmıştır.
Bu serüven incelendiğinde, tarlaya atılan tohum, böcek ilacı ve insanlara verilen ilaçların aynı siyonist firmanın proje ürünü olduğu, çok acı olarak görülmüştür.
3- Yakın zamanda ciddi bir ihanet daha yaşanmıştır. Şöyle ki:
Etken maddesi, “imidacloprid” olan bir tarımsal ilaç, 2008 yıllarında, özellikle Trakya’da ayçiçeği tarlalarında kullandırılmıştır.
Bu ilacın özelliği, ürünün neresine atarsanız atınız, köklerine varana kadar, tüm gövdeye de nüfuz ederek, menfi etkisini uzun yıllar devam ettiriyor olmasıdır.
Bu ilaç, şu anda ayçiçek dahil, 30 civarında meyve ve sebzede kullanılmaktadır.
Tarım Bakanlığına bu ilaç kullanıldıktan sonra, şöyle bir şikayet geliyor. Kovandan çıkan arılar, yönünü şaşırıyor ve bir daha kovana geri dönemediğinden, yolda kayboluyor ve ölüyor. Böylece binlerce arı telef oluyor, yüzlerce kovan boşalıyor. Bakanlığın ilgili birimleri, kovandan çıkış anından itibaren olmak üzere arıların akıbetini araştırıyor. Arıların bu ilaçların kullanıldığı çiçeklere konup, o çiçeklerden gerekli maddeleri aldıktan sonra, yollarını şaşırarak kovanlarına dönmedikleri, beyinleride harabiyat vuku bulduğu, yollardan toplanan ölü arılardan görülüyor.
Bu harabiyyata sebep olan ilacın, yukarıdaki ana etken maddeyi taşıyan ilaç olduğu, zamanla bunun, insan beyinlerini de kalıtımsal olarak etkileyeceği, bilimsel incelemeler sonucu ortaya çıkıyor.
Sonra ne mi oluyor? İşte işin acı tarafı da, budur.
İlgili incelemelerin tümünü içeren bir dosya, genel müdürlükçe hazırlanıp, ithalinin ve kullanımının yasaklanması için, zamanın bakanı, Saygıdeğer, Mehdi Eker’in önüne koyuluyor.
Biz milli duygularla bu yasaklamayı beklerken, Sayın Bakan bizzat kendisi, üst yazının üzerine Kocaman bir çarpı atıp, altına, “tekrar istenene kadar bu dosyanın saklanmasına” notunu koyup, iade ediyor.
Ya sonra!.. Tabii kendisi de bakanlıktan ayrılıyor ve o dosya, işlemden kalkıyor.
4- 2016 yılını hatırlayalım.
Çiftçilerimizin yaptığı, (ki, 45 yıl evvel biz bu tehlikeyi görüp, ilgili teknik raporu, yukarıda da arz edilen başlıkla yayınlamıştık) fenni gübrelerin kullanılması sonucu, tarlaların çok verimsizleştiği, adeta taşlaştığı şikayetleri karşısında, zamanın Tarım Bakanı Faruk Çelik Bey, kimyasal (fenni/fosfat) gübrenin ithalinin ve kullanımının yasaklanacağını söylemiş ve zamanın iktidarınca da, bu çok benimsenmişti.
Yasaklandı mı?..Hayır!..
Ne mi oldu?..
Bürokrasimize odaklanmış hain ve ajan zihniyetlerce, bu verilen ve yazılı ve görsel basına da yansıyan bu konu unutturulmuş ve halen ithale devam ediliyor!..
5- Şimdilerde de, bütün bunların üzerine tüy dikilecek elim bir yasa hazırlığının yapıldığı haberlerini alıyoruz, basından.
Eğer bu doğruysa, milletimize Tarım Bakanlığı kanalıyla, çok tehlikeli ve öldürücü bir zehir daha sunulmuş olacak.
SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ!
Lütfen bu yazımızın ihbar olarak kabulüyle, sıradan değil (zira bu kirli eller, bu dosyaları da allak bullak edebilir), çok güvendiğiniz, milli duygu ve düşüncelerle dopdolu, alanında milli ve milletler arası tecrübeye sahip uzmanlarınıza, yukarıdaki hususları inceleterek, gereğinin yapılmasını, ma’şeri vicdan adına, size ve makamınıza saygı duyan bir vatandaş olarak, saygılarımızla, arz ederiz.