Savaş meydanlarından sonra masada Türkiye’nin görkemli zaferi: Lozan Antlaşması 97. yıldönümü

Lozan Barış Antlaşması nedir? Lozan Antlaşması'nın etkisi ve önemine dair bilgiler neler? Lozan Antlaşması’ndan önce Türkiye ne durumdaydı? Lozan Antlaşması Dünya basınında nasıl yer bulmuştur?

Etkileri günümüze kadar devam eden Lozan Barış Antlaşması, 1. Dünya Savaşı sonucunda 24 Temmuz 1923'te İsviçre'nin Lozan şehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) temsilcileriyle Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika ve Yugoslavya temsilcileri tarafından, Leman Gölü kıyısındaki Beau-Rivage Palace'ta imzalandı.

İsviçre'nin Lozan şehrinde 97 yıl önce imzalanan antlaşma, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu belgesi kabul edildi.

SINIRLARI BELİRLEYEN KARARLAR ALINMASINA GİDEN SÜREÇTE NELER YAŞANDI?

20 Kasım 1922'de Lozan'da başlayan görüşmelerde ilk olarak Osmanlı borçları, Türk-Yunan sınırı, boğazlar, Musul, azınlıklar ve kapitülasyonlar üzerinde uzun görüşmeler yapıldı.

23 Nisan 1923'te yeniden başlayan görüşmeler sonunda varılan anlaşmaya göre, Suriye sınırı 20 Ekim 1921'de imzalanan Ankara Antlaşması ile belirlendiği şekilde kabul edildi.

 

23 Nisan 1923'te yeniden başlayan görüşmeler sonunda varılan anlaşmaya göre, Suriye sınırı 20 Ekim 1921'de imzalanan Ankara Antlaşması ile belirlendiği şekilde kabul edildi.

Irak sınırının ileride İngiltere ve TBMM arasında yapılacak bir görüşme ile belirlenmesine karar verilirken, Yunanistan sınırı, Mudanya Antlaşması'nda olduğu gibi kabul edilmiş ancak savaş tazminatı olarak Yunanistan Karaağaç'ı Türkiye'ye bırakmıştı.

Antlaşmayla Sovyet sınırı, Gümrü, Moskova ve Kars Antlaşması ile belirlendiği gibi kaldı, Doğu Anadolu'da bir Ermeni Devleti kurulmasından vazgeçildi.

Kapitülasyonlar ise Lozan Antlaşması ile kesin olarak kaldırıldı. Bozcaada ve Gökçeada Türkiye'ye, On İki Ada İtalyanlara, diğer adalar ise Yunanistan'a bırakıldı. Ancak 2. Dünya Savaşı’ndan sonra İtalya’nın On İki Ada’dan çekilmesiyle buralar Yunanistan’a bırakıldı.

 

Lozan Antlaşması'nın mühür ve metni yukarıdaki görselde

Lozan'da üzerinde en çok durulan başlıklardan biri olan Boğazlar konusu da 20 Temmuz 1936'da imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile çözüme kavuşturuldu.

EGEMEN VE BAĞIMSIZ TÜRK DEVLETİ İÇİN BÜYÜK ADIMLAR ATILDI

Lozan Antlaşması uyarınca Türk Devleti'nin sınırları içindeki yabancı okulların Türk kanunlarına uyması, okulların öğreniminin Türk Devleti tarafından düzenlenmesi kayıt altına alındı.
 

 


Fener Rum Patrikhanesi'nin yabancı kiliselerle ilişki kurmaması şartıyla Türkiye'de kalması kabul edilirken, azınlıklara verilen ayrıcalıklar kaldırılmış, tüm azınlıklar Türk vatandaşı kabul edilmişti.

Anlaşmayla İstanbul'daki Rumlar hariç diğer yerlerdeki Rumların Yunanistan'a, Batı Trakya hariç diğer illerdeki Türklerin ise Türkiye'ye gönderilmesi suretiyle iki ülke arasında nüfus mübadelesine karar verildi.

Milli Mücadele hareketi, bağımsızlık için uğraşan diğer dünya milletlerine örnek olurken Lozan Antlaşması dünyanın en uzun süreli barış antlaşmalarından biri olarak etkisini bugüne kadar sürdürmeye devam etti.

ANTLAŞMA'NIN YAPILDIĞI OTEL HALEN PEK ÇOK ANLAŞMAYA ŞAHİT OLUYOR

Dünyaca ünlü saat markaları ve çikolatalarıyla ünlü İsviçre, pek çok tarihi diplomatik görüşmelere ev sahipliği yapan, arabulucu ülke olarak da biliniyor.

Türkiye'nin sınırlarının çizildiği Lozan Barış Antlaşması'nın imzalandığı Beau Rivage Palace Oteli aradan geçen yıllar içerisinde pek çok önemli uluslararası görüşmelere ev sahipliği yapmaya devam etti.

Otel, İran nükleer müzakereleri ve en son 2016 Ekim ayında Suriye konulu toplantı gibi birçok diplomatik görüşmeye şahit oldu.

EN UZUN SÜRELİ BARIŞ ANTLAŞMALARINDAN BİRİ

TBMM tarafından imzalanan, II. TBMM tarafından onaylanan antlaşmayla, Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı ve Misak-ı Milli, itilaf devletleri tarafından resmen tanındı ve kabul edildi, Sevr Antlaşması geçersiz hale geldi.
 

 


Türkiye, savaş tazminatı ödemekten kurtuldu, ülke sınırları Irak sınırı hariç belli oldu ve Türkiye açısından I. Dünya Savaşı sona erdi.

Milli Mücadele hareketi, bağımsızlık için uğraşan diğer dünya milletlerine örnek olurken Lozan Antlaşması dünyanın en uzun süreli barış antlaşmalarından biri olarak etkisini bugüne kadar sürdürmeye devam etti.

LOZAN ÖNCESİ 1923 TÜRKİYE’SİNDE DURUM NASILDI?

Nüfus 13 milyondu, 11 milyonu köyde yaşıyordu.
40 bin köy vardı, 37 bininde okul yoktu.
30 bin köyde cami yoktu.
Traktör sayısı sıfırdı, biçerdöver sayısı sıfırdı.
Ayçiçeği üretim yoktu, şeker üretimi yoktu.
Ekmeklik un ithaldi, pirinç ithalde.
Bütün memlekette sadece beş bin hektar alan sulanabiliyordu.
Bit ile başa çıkılamıyordu.
Beş bin köyde sığır vebası vardı.
Hayvanlar kırılıyor, insanlar kırılıyordu…
bir milyon kişi frengiydi, iki milyon kişi sıtmaydı, üç milyon kişi trahomluydu.
Verem, tifüs, tifo salgını vardı.
Bebek ölüm oranı %40’ın üzerindeydi. Dünyaya gelen her iki bebekten birisi ölüyordu.
Anne ölüm oranı ise 18 idi, her beş anneden birisi ölüyordu.
Ortalama ömür 40 idi.
Memlekette sadece 337 doktor vardı.
Sadece 60 eczacı vardı ve sadece sekizi Türk idi.
Sadece dört hemşire vardı, ve sadece 136 ebe vardı.
Yanmış bina sayısı 115 bin, hasarlı bina sayısı 12 bin idi.
Komple kül edilmiş köy sayısı binin üzerindeydi.
Ülkeyi yeniden inşa etmek gerekiyordu ancak kiremit bile yoktu!
Limanlar, madenler yabancılara aitti.
Demiryollarının bir metresi bile bize ait değildi.
Toplam sermayenin sadece %15’i Türk idi.
Osmanlı’dan kala kala ayakta dört fabrika kalmıştı: Hereke ipek, Feshane yün, Bakırköy bez, Beykoz deri.
Sanayi denilen işletmelerin yüzde 96’sında motor yoktu.
10’dan fazla işçi çalıştıran sadece 280 işyeri vardı, bunların 250’si yabancıların idi.

Kişi başı milli gelir 45 dolardı.
Elektrik sadece İstanbul, İzmir ve Tarsus’ta vardı. Güya vardı demek daha doğru olur…
Çünkü elektrik üretimi sadece 50 kilovatsaat idi (kıyaslamanız açısından, Ayvalık’a kurulacak 3 rüzgar gülü ile 3 milyon kilovatsaat elektrik alınacak).
Dört mevsim kullanılabilen karayolu yoktu, 1.490 otomobil vardı.

Kadın insan değildi!
Eşit eğitim hakkı yoktu, meslek edinme hakkı yoktu, boşanma hakkı yoktu, velayet hakkı yoktu, kendisine miras kalan mallar üzerinde bile tasarruf hakkı yoktu, seçme seçilme hakkı yoktu, doğum izni yoktu, çalışma hayatında eşit hakkı yoktu, eşit işe eşit ücret hakkı yoktu, kürtaj hakkı yoktu, gebeliği önleme hakkı yoktu, kızlık soyadı kullanma hakkı yoktu.
Tiyatro yok, müzik yok, resim yok, heykel yok, spor yoktu.
Arkeolojik eserler yurdışına kaçırılmıştı.

 

 

Kimisi alaturka saat kullanıyor, güneşin battığı anı 12.00 kabul ediliyordu. Kimisi zevalli saati kullanıyor, güneşin en tepede olduğu anı 12.00 kabul ediyordu. Kimisi güneş batarken gurubi saati esas alıyordu. Kimisi güneşin tamamen battığı ezan saati esas alıyordu.
kimisi hicri takvim kullanıyordu, kimisi Rumi. Kimisinin Şubat’ı kimisinin Aralık’ına denk geliyordu. Herkes aynı zaman dilimindeydi ama farklı aylarda yaşıyordu.

Dirhem, okka, çeki vardı. Arşın, kulaç, fersah vardı. Ne ağırlığımız dünyaya ayak uyduruyordu ne de uzunluğumuz. Ölçülerimiz Ortaçağ idi.

600 yıl boyunca Arapça-Farsça harmanlamasına Osmanlıca denilmişti. Fransızca-İtalyanca kelimeler, Levanten terimler dilimizi istila etmişti. Karşılıklı sesli-sessiz harfleri olmayan Arapçayla Türkçe yazmaya çalışıyorduk.

Bu topraklara kitap gelene kadar, Avrupa’da 2,5 milyon farklı kitap basılmıştı, beş milyar adet satılmıştı. Gazete sadece İstanbul ve İzmir’de vardı. Erkeklerin sadece yüzde yedisi, kadınların sadece binde dördü okuma yazma biliyordu. Okuryazar erkeklerin ezici çoğunluğu subay veya gayrimüslim idi.

Okul yaşı gelen her dört çocuğumuzdan üçü okula gitmiyordu. Toplam 4 bin 894 ilkokul, sadece 72 ortaokul, sadece 23 lise vardı. Türkiye’nin tüm liselerinde sadece 230 kız öğrenci vardı.
Öğretmenlerin üçte birinin öğretmenlik eğitimi yoktu. Bütün memlekette tek üniversite vardı, darülfünun, medreseden halliceydi. Medreselerde de Türkçe yasaktı.

LOZAN ANTLAŞMASI DÜNYA BASININDA NASIL YER BULDU?

Lozan Hakkında Yabancıların Sözleri ve Yabancı Basın

Eski İngiliz Başbakanı Lloyd George, İngiliz Hükumetini suçluyor

Lozan Antlaşması ile, “Türkiye’ye topraklar bırakılmış ve Boğazlar’da eskiye göre Türklere daha fazla haklar verilmiştir”.

1939 yılında yayınladığı anılarında ise şöyle demiştir:

“Mondros Antlaşması’ndan Mudanya Ateşkes Antlaşması’na kadar geçen süre, Müttefikler için bir yenilgidir”.

“Mudanya Ateşkes Antlaşması’ndan Lozan Antlaşması’na kadar geçen dönem ise Müttefikler için bozgundur“

Hükumet yanlısı milletvekilinden yanıt

Hükumet yanlısı Ormsby-Gore’un George’a yanıtı şöyledir:

Son dört yılda çekilen sıkıntılar ve sonunda gelinen durum, eski Başbakan Lloyd George’un yürüttüğü dış politikadan kaynaklanmıştır. Kapütülasyonların kalkmaması için, Lozan Antlaşması’nı ilga edip, Türklerle yeniden savaşa mı başlayalım?

Dışişlerinden sorumlu Devlet Bakanı Mcneill ise şöyle diyor:

Asırlar boyunca dağınık bir imparatorluk olan Türkiye, şimdi ilk defa gerçek toprakları üzerinde, halkı tamamen Türk olan bir devlet olarak vücut bulmaktadır. Din ve ırk bakımından birlik arz eden yeni bir Türkiye Devleti kurulmuştur ve Türkiye Devleti barış antlaşmasını imzalamıştır. Bu şartlar altında, Lozan’da bir barış antlaşmasını dikte ettirecek durumda değildir ve Türklerle her madde üzerinde eşit şartlarda görüşmek zorunda bulunduk.

Gizli İngiliz Dışişleri Raporu: Türklerin Diplomatik Zaferi

Dışişleri Bakanlığı’nın raporlarında Lozan Konferansı, Mustafa Kemal ve İsmet Paşa ilgili şunlar söylenmiş:

“Lozan Konferansı’nın getirmiş olduğu saygınlık, uygulamış olduğu sabırlı diplomasiyle İsmet Paşa’ya ve Türk ulusal akımının yaratıcısı ve başarılı önder Mustafa Kemal’e aittir. Lozan Antlaşması, milliyetçi Türklerin en yüce diplomatik zaferi olmuştur.”

“Lozan görünürde parçalanmış olan ama yıkıntıları üzerinden yükselerek, dünyanın en güçlü uluslarına karşı koyan ve yaklaşık olarak tüm ulusal dileklerini sağlamış olan bir ulusun ölüm kalım savaşının son safhası olmuştur”

Lloyd George’un Bakanı: “İngiliz çıkarları teslim edildi”

Bakan Lord Birkenhead, Londra’da yayımlanan Evening Standart gazetesinde, Lozan Antlaşması’nın imzalanmasından 20 gün sonra yazdığı makalede şöyle diyor:

İngiliz tarihinde, yenilgiye uğratılmış bir düşman, hiçbir zaman bu denli olanaklar ve koşullar sağlamamıştır. Türkleri her savaşta yendik, savaşı büyük zaferlerle sona erdirdik; ama şimdi her şey yitirildi. Uğurunda savaştığımız her şey teslim edildi. Türkiye bizi fethetmiş olsa, Lozan Antlaşması bize zorla kabul ettirilecekti. Fethetmediğine göre, bu antlaşma, gerçekte gereksiz, çirkin bir komediden başka bir şey değildir.

Churchill: Lozan, Sevr’in karşıtı oldu

Winston Churchill… İçişleri, Donanma, Sömürge, Maliye Bakanlıklarını yapmış; İkinci Dünya Savaşı’nda Başbakanlık yapmıştır. Dünya Bunalımı adlı kitabında Lozan Antlaşması için şöyle diyor:

Lozan Antlaşması, Sevr Antlaşması’nın kesinlikle karşıtı oldu. Daha önce Türkiye’ye barış dikte etmekte kalmayıp, Türk devletini ölüme mahkûm etmeye de hazır olan büyük devletler, şimdi eşit koşullardaki görüşmelerde bulunmak zorunda kaldılar. Türkler, İstanbul’u yeniden ele geçirdi ve Doğu Trakya’nın önemli bir bölümünü geri aldı. Yabancı devletlerin her türlü yönetim ve denetimi yok edildi. Kapütülasyonlar kaldırıldı.

İzvestiya: Lozan Türk zaferidir

Sovyetler Birliği resmi yayın organı İzvestiya, Y. Steklov’un imzasıyla bir değerlendirmede bulunuyor ve şöyle diyor:

“Lozan, yalnız Türkler içn değil, Doğu’nun tüm halkları için bir zaferdir. Türk halkları, kendi haklarını emperyalist bağlaşıklara karşı savummayı başarmışsa, bunu Sovyet Cumuriyetlerinin varlığına borçludurlar”

Rus Dışişleri Bakanı : “Türkler dünya güçlerini dize getirdi”

SSCB içerisindeki Rusya SFSC (Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti) Dışişleri Bakanı Çiçerin, “Lozan Konferansı ve Dünya’nın durumu” başlıklı makalede şöyle diyor:

12 yıl süren savaşlardan sonra zayıf düşmüş kabul edilen Türkler, dünya güçlerini dize getirdi

Yunan Dışişleri: Lozan, boyun eğmemizi onaylayan belge

Yunanistan Dışişleri eski Bakanı G. Streict, Lozan konusunda şunları söylüyor:

“Yoksulluk, imkânsızlık, mahrumiyet, hatta ölümün yenemediği Türk azmi, Lozan’da başarıya ulaşmıştı”.

“Bütün devletlerin boyun eğmelerini onaylayan belge”

Venizelos….

Türk düşmanı ve Anadolu’yu 3,5 yıl işgal eden Yunanistan’ın Başbakanı Venizelos; Lozan görüşmelerinde, Anadolu’da kendini destekleyen devletlerin sırt çevirdiğini görünce, İnönü’ye şöyle demiştir:

Müttefik olarak, Müttefiklerin davası için vazife gördük. Felakete uğradık. Vazife görürken yardım etmediler. Şimdi de barış görüşmeleri zamanında bizi meydanda bırakıyorlar.

Daha sonra Fransız Başbakanı Poincare ile görüşmeleri de patlayınca, bu süreçte İnönü ile arkadaş olan (ki İnönü bu durumu kullanarak, Yunanistan ile sorunları kolayca çözmüş böylece Müttefik güçlerin kendi arasındaki çatışmalarını hızlandırmıştır), Venizelos, İnönü’ye şöyle demiştir:

Bir tek umudumuz kaldı, o da Türklerdir

Ne demek bu? İnönü sorunca şöyle yanıtlıyor:

Türkler konferansa zafer kazanmış olarak gelecekler. Talepleri aşırı olacak. Sonunda bu yüzden konferans kesilecek. Gerçi biz yenildik, şöyle oldu, böyle oldu. Ama yine hazır olan, elde bulunan ordu, bizim ordumuzdur. Yine biz varız. Konferans kesilince tekrar bize müracaat edecekler. O zaman şartlarımı bunlara birer birer dikte edeceğim. Tek ümidimiz Türklerde kaldı derken, kendilerine bunu anlatmak istedim.

İnönü sonra iğneliyor:

Peki neticede ne oldu?

Venizelos: “Olmadı… Siz Türkler konferansı başka türlü idare ettiniz. Tahmin ettiğimiz çıkmadı.

Yabancı Basın

Times:

Güç bir hamilelikten son başarılı sonuç elde edilmiştir. Bebek tatmin edici olmamakla birlikte… Türklerden başka hiç kimse o yavrunun onur verici olduğunu benimsemeyeceklerdir

Fransız L’temps:

Türkiye’nin büyük bir diplomatik zafer kazandı. Ulusal bir devlet haline geldi. İngiltere ve Fransa bu antlaşmadan zararlı çıktı.

Fransız Eclair

Çılgınca bir politikanın feci sonuçları… Hilal, Haç’a böylesine bir yenilgi darbesi indirmemiştir. Batı’nın saygınlığı toprak olmuştur ve uygarlık barbarlığın önünde eğilmektedir. Fransa, bu aşağılayıcı duruma getirilmiştir.

Echo de National

Lozan Antlaşması, Batı dünyası için “yenilgi sembolü”.

Le Figaro

Lozan antlaşması dünya tarihinde çok önemli bir olayı ortaya çıkartmaktadır. Türkiye, bu antlaşma ile Batılı bir güç sayılmaktadır. Oysa savaşın asıl amacı Türkleri Avrupa’dan tamamen kovalamaktı. Şimdi ise tam aksine Türkiye sonuç olarak Avrupalılaşmış oldu.

Victoire:

Yunanlarla Ermenilerin matem tuttuğunu, ancak antlaşmanın İngilizler açısından da çok parlak olmadığını, Türkiye’nin Boğazların efendisi olarak kaldığını vurguluyordu.

Daily Telegraph

28 Temmuz tarihli sayısında, eski Başbakan Lloyd Georg’un değerlendirmelerine yer veriyor:

Lozan, uygarlığın başarısızlığıdır… Her şey sona erince, İsmet’in gülümsemesine şaşmamalıdır. Ankara’dan alınan haberlere göre, barış orada büyük bir Türk zaferi olarak karşılanmıştır ve gerçekten öyledir.. Mudanya Paktı Sevr değildi, ama kesinlikle Lozan’dan daha iyidi (İngilizler için). Sevr’den Mudanya’ya bir gerileme idi ama Mudanya’dan Lozan’a bir bozgundur.

Eleftheros Logos:

Estia, “Barış, Yunanistan’dan çok Müttefikler için büyük yenilgidir”,
Hronos, “Lozan’da yenilmiş olan yalnız Yunanistan değil, Müttefiklerdir”

Patris

Lozan’ın manzarasının Avrupa diplomasisinde eşi yoktur. Türkiye, Müttefikleri yenilgiye uğratarak onları moral açısından aşağılamıştır… Lozan barışı Avrupa’nın moral çöküntüsünün yazılı belgesi olacaktır.

Politia

Lozan konferansların en üzücüsü olarak tarihe geçecektir… Yunanistan, Türkiye ile olan anlaşmazlıklarını çözümledikten sonra ortaya çıkan anlaşmazlıklar kendisine pahalıya mâl olmuştur. Sevr’den hemen sonra, Yunanistan, küçük halkları koruma sözü vermiş, onlar tarafından terk edilmişti… Ancak bu küçük halklar, Müttefik Devletleri’nin çıkarları için satranç taşı gibi oynatılmıştır.

Avrupa Basını

Haagsche Post:

Ulusalcılar, Türkiye’yi Batı Hegemonyasından kurtarmıştır. Bugün yeni bir yaşam kazanmış olan Türkiye, eskiye oranla, şimdi Boğazlar’da daha güçlü bir duruma gelecektir.

Niuwe Rotterdamsche Currant:

Türkiye, yeni bir deniz ve kara gücü olarak ve Sovyet Rusya ile birlikte, Levant’ta ve İngiltere’nin Hindistan yolu üzerinde güçlü bir duruma gelecektir.

Het Volk:

Lozan Antlaşması, Avrupalı diplomatlara uykusuz geceler geçirmeyi sürdürecektir

Vanderland:

Mağlubiyetten galibiyete geçen bir Türkiye’yi boyundurluk altındaki veya mağlup halklar, zafer getirici bir örnek olarak alabilirler.

İtalyan Corriera Della Sera:

Türkiye, başlıca amacı olan egemenliğe sahip yönetim elde etmeyi başarmıştır… Ankara’nın ulusal gururu tatmin edilmiştir. Barış Antlaşması mali ve ekonomik sorunları tümüyle çözümlemiyor. Lozan Antlaşması her ne kadar eksikse de, Avrupa’nın iyileştirilmesi için herhalde bir adım oluşturur. Doğu sorunu yeni bir safhaya girmiştir.

Jirnala:

Batı devletleri, az çok Türkiye’nin önünde geri çekildiler. Avrupa daha doğrusu Avrupa ile Batı’yı temsil eden İngiltere, Yunan bozgununu kendisine mâl etmekle büyük bir hata yapmış oldu. Çünkü bu suretle Türklerin başarısı karşısında Dünya Savaşı’nın başarısı eridi. Ve bu surette Ankara’nın Misak-ı Millisine onay verme zorunluluğu doğdu.

ABD BASINI

New York Times (28 Temmuz 1923), İstanbul Büyükelçisi Henry Morgenthau analizi:

Kemalistlerin, Avrupa’nın içinde bulunduğu durumdan yararlandıkları ve Lozan’ın tam bir fiyasko ile sonuçlandığını söylüyordu.

Türkler, kendi güçlerinden çok, Müttefiklerin aralarındaki anlaşmazlıklardan yararlanarak öne sürdükleri koşulları onlara kabul ettirmeyi başarmışlardır. Türkiye gibi huzur bozucu küçük devletleri bir bir önümüze alarak onlarla uğraşacağımıza, büyük devletlerle yakın işbirliği kurarak ilişkilerimizi geliştirmemiz ve bu çerçevede önderliği kabul ederek soyutlanma politikasını rafa kaldırmamız uygun olacaktır.

Asya

Asiatic Review, Hintli Müslüman önderlerden Abbas Ali Baig:

Lozan Antlaşması, Asya için oldukça önemli olan diplomatik bir zaferdir. Ölü olarak doğmuş olan Sevr Antlaşması’nı mezara koymuş ve Venizelos’la Lloyd Georg’un saldırgan politikalarını sonuçta çökertmiştir. Bütün Avrupa, İsmet Paşa’yı, yeteneklerini, dürüstlüğü, içetenliği ve ağırbaşlılığından ötürü takdirle anmaktadır.

Modern Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Paşa’nın da, İslam dünyasının her yanında saygınlığı büyüktür. Tanrı’nın kılıcı adı verilmiştir… Barış, Hindistan’ın her yanında sevinçle karşılanmıştır.

Önemli Kişilerin Görüşleri

Önemli diplomat, tarihçi ve askerlerin görüşlerine biraz bakalım

Lozan Konferansı’nda ABD adına konferasnı baştan sona izleyen Joseph C. Grew, 1952 yılında anılarını “Turbulent Era” (Çalkantalı Dönem) adıyla iki cilt olarak yayımladı. Grew, Lozan Konferansı ve İsmet İnönü hakkında şöyle yazmıştır:

Ülkemizin yayımlanan gazetelerin başyazılarına baktığımızda İsmet Paşa’nın Lozan’da büyük bir diplomatik zafer kazanmış olduğundan, bütün Müttefik diplomatlarını baş aşağı ettiğinden söz eden yorumları görüyoruz. Bu konuyu inkâr etmenin bir faydası yoktur… Bu olay, belki tarihteki en büyük diplomatik zaferdir.

Abartı gibi mi geliyor? Gelmesin. Sömürgeci güçler, tarihlerinde ilk kez böyle bir “şamar” yemiştir. Eşi benzeri yoktur! Atatürk’ün Çanakkale’den başlayarak 1938’e kadar yaptıklarına bakarsanız, dünyada eşi benzeri olmayan mucizelere(!) tanıklık edersiniz. Lozan’da yaşananlar da bu açıdan çok büyük bir başarıdır.

Ünlü tarihçi Prof. Dr. Bernad Lewis:

“The Emergence of Modern Turkey” adlı bilimsel kitabında Lozan’ın sonuçlarını şöyle özetliyor:

Aylarca diplomatik çekişmeler oldu. Onun Türkiye için baş önemi, bugünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin içine aldığı bütün topraklarda egemenliğin tam olarak kurulmasıdır.

Aynı zamanda uzun yıllar boyunca bir aşağılama ve boyunduruk sembolü olarak öfke kaynağı olan kapitülasyonlar kaldırıldı. Böylece Türkiye, Birinci Dünya Savaşı’nın yenilmiş devletleri arasında kendi yıkıntısı içinden yeniden ayağa kalkmayı başarbilen tek ülke oldu. Galip güçlerin kendisine dayattığı barış şartlarını reddetmiş ve kendi şartlarını kabul ettirmişti. Lozan Antlaşması özünde Türk Milli Misakı’nca öngörülen isteklerin uluslararsı ölçekte tanınması anlamına geliyordu.

Askeri mücadele kazanılmıştı; milliyetçilerin siyasi programı başarıya ulaşmıştı ve uluslararası bir antlaşmayla bütün dünyaca tanınmış ve kabul edilmişti.

Lord Curzon: 

İşin Sevr gibi olabileceğini düşünen, İsmet İnönü’yü altedebileceğini düşünen; egosit Curzon, İsmet İnönüyle kapitülasyonlar meselesini tartışırken, sert kayaya çatmıştı. “Tam bağımsızlık”, ekonomik alanda da şarttı. İnönü diretiyordu. Kabul ettiremediler. Lord Curzon, ABD delegesi Childs’in de olduğu toplantıda İnönü’ye şöyle diyor, İnönü hatıralarından dinleyelim:

Konferanstan bir sonuca varacağız. Ama memnun ayrılmayacağız. Hiçbir işte bizi memnun etmiyorsunuz. Hiçbir dediğimizi akla uygun olduğuna, haklı olduğuna bakmaksızın kabul etmiyorsunuz. Hepsini reddediyorsunuz. En sonunda şu kanıya vardık ki ne reddederseniz hepsini cebimize atıyoruz. Memleketiniz haraptır. İmar etmeyecek misiniz? Bunun için paraya ihtiyacınız olacaktır. Parayı nereden bulacaksınız? Para bugün dünyada bir bende var, bir de bu yanımdakinde (ABD)… Unutmayın, ne redderseniz hepsi cebimizdedir. Nereden para bulacaksınız? Fransızlardan mı? (ben de evet dedim).

Para kimsede yok. Ancak biz verebiliriz. Memnun olmazsak kimden alacaksınız? Harap bir memleketi nasıl kurtaracaksınız? İhtiyaç sebebiyle yarın para istemek için karşımıza gelip diz çöktüğünüz zaman, bugün reddettiklerinizi birer birer çıkarıp size göstereceğiz.

 

YOUTUBE KANALIMIZA ABONE OLMAYI UNUTMAYIN!

 

Siyasetcafe.com

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

İlgili Haberler

Türkiye tarihinde yaşanan salgınlar
Ali Hikmet İnce yazdı: On İki Ada’yı - maalesef! - Osmanlı verdi
Kanal İstanbul ile gündeme gelen Montrö Boğazlar Sözleşmesi nedir? İşte maddeleri

Tarih Haberleri