ŞARLATAN ve ŞALVAR DAVASI!

Selçuk DÜZGÜN

Rıza Sarraf`ı siz nasıl görürsünüz bilmem ama bana göre büyük bir istihbarat savaşının piyonuydu.

Bu savaşı Türkiye ABD, İRAN ve İSRAİL`e karşı verdi ve kaybetti.

Zira üçü zaten aynı çıkar ilişkisinin oyuncularıydı.

Türkiye`ye karşı bir satranç oyunu kurdular Sarraf`ta piyonlarıydı.

 

Bugün ABD`de görülen Sarraf davası hiç tereddütsüz Türkiye`yi idare edenlere karşı kurulmuş uzun soluklu bir senaryodur.

Senaryonun nihai hedefi Türkiye`yenin yeniden dizayn edilmesini, ABD ve İsrail`in orta doğudaki planlarına hizmet edecek hale getirilmesidir.

Olay çok nettir Rıza Sarraf artık sanık değil, tanıktır.

Kirli ilişkileri ise jandarmanın ekonomisine zarar vermiş gibi gösterilmekte ve sorumluları aranmaktadır.

Davanın hâkimi Richard Berman net olarak açıkladı.

Davanın tek sanığı Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla`dır dedi.

 

Adı geçen 3 bankanın ikisi devlet bankasıdır, dolayısı ile orada yargılanan Türk devleti`nin ta kendisidir.

 

ABD devlet olarak kullanacağı davaları genellikle “New York Eyalet Güney Bölge Mahkemesi”nde açar. Zamanın da Sarraf davasının da aynı mahkemede açılması davanın Türkiye’ye karşı kullanılacağının işaretiydi ve bu konuda kimse uyanmadı.

Uyandı gibi görünenler ise suçluluk psikolojisi içerisinde ne yapacaklarını şaşırdılar.

Bakınız devleti yöneten erkte bazı satkınlar çıkar ve şahsi menfaatleri uğruna, şeref haysiyet, onur tanımadan kirli ilişkiler içerisine girebilirler.

Nitekim Sarraf olayı bu durumun ta kendisidir.

AKP`li bazı bakan ve bürokratların bu işin içinde olması AKP`nin tamamını bağlamaz, AKP üzerinde hiçbir güç Türkiye`yi tehdit edemez. Biz bu olaya böyle bakmalıyız.

Burada en önemli tavır işin sorumlusu AKP ve kadrolarına döşüyor;

  1. Bu dava AKP`nin davası olmaktan çıkmış, Türkiye`nin davası olmuştur. Bu açıdan olaya bakmalı ve pisliğe bulaşan kim olursa olsun gözyaşına bakmadan, bağırsaklarımızı temizliyoruz diyerek Türk adaletine çıkarmalıdır.
  2. Kesinlikle Cumhurbaşkanının yanın da durmalıdırlar ki, bu konu Cumhurbaşkanı üzerinden Türkiye`yi tasarım olayın dönmüştür ve bu sebepten ısrarla yanında durulmalıdır.

 

ABD`nin bu taktiği Milattan önce Çinlilerin Türk obalarına yaptıkları istihbarat savaşları ile birebir aynıdır. Yolsuzluk, arsızlık olaylarını obaya sokar, sonra bundan sorumlu olarak oba başkanının kellesini isterler. Mesele oba başkanının kellesi değil, obanın Çin`e hizmetini sağlamaktır.

 

Peki bu olayların hiç mi sorumlusu yok, suçlusu yok?

Elbette var.

Bence en büyük sorumlusu MİT ve korkak siyasi irade temsilcileridir.

-MİT Sarraf’ın uluslarası bir sorun olduğunu bile FBI’la temasa geçmesini seyretmiştir. Sarraf resmen ABD’ye kaçırılırken istihbaratı birimlerimiz uyumadan önce aptalca hareket etmişlerdir.

- MİT ve siyasi irade bu konuda uyansaydı, Ülke dışına çıkmasına izin vermez, onu uyduruktan bir davadan Türkiye`de esir alırlardı. AKP’de Sarraf`ın ABD`ye girmesine olaya sevinenler, hatta destek verenler bu durumdan dolayı görevlerinden alınmalıdır.

Siyasi irade bu hatalardan dolayı Sarraf`ın ABD`de yazılanmasında gösterdiği tepkilerle sınıfta kalmıştır.

İktidarımız “ABD ambargosuna uymak zorunda değilim” diyemedi. Bunu demediği gibi ABD’yle Sarraf pazarlığına girişti.

Taviz vererek takas yolunu seçti. Sarraf konusundaki zaafını hissettirdi. Bu tavrı ABD’nin elini güçlendirdi.

Oysa biz kaç kez uyarmıştık!

Gelin rüşvet verenle, alanları Türk adaletine çıkartın. Rüşvet olayı üzerinden darbe planlayanlara da kumpas davaları açın dedik.

15 Temmuz`a geldiğimizde gördük ki, boğazımıza kadar işgal edilmişiz de haberimiz yok.

15 Temmuz bitti mi?

Hayır, Sarraf olayı devam ettiğinin net halidir.

 

Hatırlayın!

Devlet Bahçeli “İran’dan bir şarlatan gelmiş. Ne olduğu belirsiz. Bu İran’dan gelen şarlatan 4 bakan çocuğunu içine almış, bakanları da rüşvete alıştırmış. Türkiye’yi soyup duruyor. İran’ın ambargosunu kaldırmaya çalışan bu şarlatan, bakanlarla sürekli iş takip eden bir şarlatan. Bu İranlı şarlatan 43 gün sürdü dışarı çıktı hemen. Ne olduğu belirsiz şarlatan, ‘Ya beni çıkartırsınız, buradan kurtarırsınız ya da alayınızı bildiklerimle yakarım’ diyor galiba” demiş ve bu sözlerden dolayı Sarraf Devlet Bey`e dava açmıştı.

Peki, ŞARLATAN NE DEMEKTİ?

Şarlatan’ Türk Dil Kurumu’na göre, Fransızca ‘Charlatan’ kelimesinden dilimize girmiş. “Kendi bilgi ve niteliklerini veya mallarını överek karşısındakini kandıran, dolandıran kimse” anlamına geliyor.

Bir şarlatanın kos koca bir ülkeyi nasıl bu hale getirdiğinin şifrelerine inmediğimiz sürece, işimiz çok zordur.

Şarlatan davasına şalvar davası olarak `bakan`ların Türk Adaletine hesap vermesi gerekir.

Tüyü bitmemiş yetimin bunda hakkı vardır.

 

Sonuç mu?

“Kahrolsun ABD emperyalizm mi?” diyeceğiz ve bunu gerçekten namus borcu yapacağız.

4 Temmuz`da Mehmetçiğimizin başına geçirilen çuvaldan dolayı hepimizin namusu sorgudadır.

Namusumuz kurtarmak için biz; benzinin 10 Tl`ye çıkmasına razıyız, yağ ve şeker kuyruğuna da girmeye razıyız.

Yeter ki siz gemi(cik)lerinizi yakmaya karar verin.

Sizin Rıza`nız ve onun yol arkadaşları bizim umurumuzda değil,

Biz ALLAH rızası için bu ülkeyi iki ajan, iki satılmış yüzünden 15 Temmuz`un gayrimeşru çocuklarınla ve onların sahibi ABD ‘ye yine kurban etmeyeceğiz… Vesselam

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.