TRT 1'de başlayan ve büyük ilgi uyandıran Uyanış: Büyük Selçuklu dizisinde yer alan Haşhaşiler ve Hasan Sabbah, dikkatli izleyiciler tarafından internette en çok aranılan kelimelerden oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da başbakanlık günlerinden beri konuşmalarında sık sık dile getirdiği Haşhaşiler nedir?
Hasan Sabbah kimdir, tarihteki yeri nedir? Alamut Kalesi nerededir? Haşhaşilerin kurucusu Hasan Sabbah ne zaman öldü?
Neden “Haşhaşi” ? Haşhaşi Nedir?
“Haşhaşi” kelimesinin anlamı 19. yy. ‘a kadar tartışma konusu olmuştur. Silvestre de Sacy’in 19 Mayıs 1809 tarihinde yayınladığı Institut de France bildirisinde, ilk kez Haçlı Seferleri’nde kullanılan “suikastçı, kiralık katil” anlamına gelen “assasini, assissini, heyssisini” kelimelerinin Arapça kökeninin “haşhaş” olduğunu dile getirmiştir.
Stacy, tarikatın, Arapça’da “kuru ot” ve “hayvan yemi” anlamına gelen, fakat zamanla uyuşturucu etkisi olan hint keneviriyle özdeşleşmiş olan “haşhaş” alışkanlığı olduğundan değil; haşhaşın farklı amaçlarla (cennet vaadi gibi) kullanıldığı için tarikatın bu ismi aldığını düşündüğünü söylemiştir. Bazı kaynaklar, aslında Haşhaşi tarikatı olarak bilinen tarikatın müritlerine “bekçiler, sır bekçileri” anlamına gelen “Fedayin” de denildiğini söylüyor.,
Haşhaşi ya da haşişi görevini üstlenmiş olan kişilere “dai” denir. Bu, İsmaililer’de büyük fedakârlıklar yapan fedailerin ulaşabilecekleri rütbedir. Dailer, fedaileri eğitmekle görevlidirler.
Tarihteki ilk suikast timi: Haşhaşiler
Tarih kaynaklarına göre, Haşhaşiler, 1090 yılının eylül ayında İsmaili din adamı Hasan Sabbah tarafından kurulmuş bir dini tarikat ve siyasi bir örgüttür. Aslında Haşhaşiyun’dur. İnsanlık tarihinin en gizemli adamı Hasan Sabbah tarafından siyasi-askeri figürlere yönelik suikastlarıyla devlet yönetimlerini dizayn etmeye çalışmışlardı. Bugünkü İran, Irak ve Suriye topraklarında yaygındı.
Kuşatılması ve ele geçirilmesi güç kaleler temelinde örgütlenmiş olan Haşhaşin Tarikatı önemli kişilere yönelik suikastlere dayanan etkili bir askeri strateji geliştirerek Orta Çağ İslam dünyasında çok farklı bir güç olarak ortaya çıktı.
Topluluk, suikastleriyle tanınırken, iddialara göre suikastlerden önce kendilerinden geçmek için içtikleri haşhaştan isimlerini almışlardır. Topluluğun, Büyük Selçuklu Devleti zamanında terör estirip, pek çok üst düzey devlet adamını ve Abbasi soyunu öldürdüğü biliniyor.
Haşhaşilerin lideri Hasan Sabbah kimdir?
Hasan Sabbah (1034 – 1124), Büyük Selçuklu Devleti zamanında yaşamış olan, tarihin eski ezoterik ve Batıni örgütü Haşhaşileri kuran ve ölene kadar liderliğini yapan İranlıdır. Tarihteki en gizemli insanlardan biri olarak adı geçer.
Hasan Sabbah, 11. yüzyıl ortalarında On İki İmam Şiiliği’nin kalesi olan Kumm kentinde dünyaya geldiği rivayet edilir. Sabbah, hayatını anlattığı Sergüzeşt-i Seyyidina adlı otobiyografisinde, Himyeri Krallığı'nın soyundan geldiğini ve babasının Yemen'den Kufe'ye oradan da Kum şehrine göç ettiğini belirtmektedir. Babası Ali bin Muhammed Oniki İmam Şiiliğinin önemli isimlerinden birisiydi. Oğlu Hasan'ın felsefe, kelam, mantık, fıkıh ve riyaziyyat alanlarında iyi eğitim almasını sağladı..
Sabbah tahsilini devam ettirmek için Rey şehrine gitti, on yedi yaşına kadar bağlı kaldığı Oniki İmam Şiiliğinden, karşılaştığı Fatımî daisinin etkisiyle İsmaililik mezhebine geçiş yaptı. Sabbah'taki yeteneği fark eden Irak bölgesi başdaisi İbn Attaş kendisine Fatımî Halifesi Müstansır'ın yanına gitmesini ve Darülhikme'de İsmaili mezhebi hakkında eğitim almasını tavsiye etti. İsfahan civarında iki yıl İbn Attaş'ın vekili olarak kaldıktan sonra Azerbaycan, Musul, Sincar, Rahbe, Şam, Sayda, Sur ve Akka üzerinden 1078 yılında Kahire'ye vardı. Burada Ebu Davud tarafından karşılandı ve Halife Müstansır-Billah ile görüştü. Halife, kendisini vekil olarak seçti ve ileride Horasan bölgesinde dailik yapmasını istedi.
Hasan Sabbah, Halife Müstansır'dan sonra hilafet makamına veliaht Nizar'ın geçmesini isterken vezir ve başkumandan Bedr el-Cemali ise Ahmed el-Müsta'li'nin geçmesini istiyordu. Sabbah'ın muhalefetiyle karşılaşan el-Cemali, Sabbah'ı önce hapse attı ardından da ülkeden sürdü veya diğer bir rivayete göre Sabbah, Mısır'dan kaçtı ve 1081 yılında İsfahan'a ulaştı.
NİZAMÜLMÜLK'TEN KAÇTI
9 yıl boyunca İran'ı baştan sona dolaşarak Batıniliğin propagandasını yapan Sabbah, İran'ın kuzeyine gitmeye karar verdi. Özellikle Deylem bölgesi ile ilgilendi. Bu propagandadan çok etkilenen Gilan, Mazenderan bölgelerinde 3 yıl boyunca çalışarak dağlardaki savaşçıları ve gönderdiği dailer sayesinde bölge halkını yanına çekmeyi başardı.
Sabbah'ın faaliyetlerini izleyen Selçuklu Veziri Nizâmülmülk yakalanması için emir verdi. Bunun üzerine Hasan, Kazvin'e kaçtı. Burada müstahkem Alamut Kalesi'ni karargahı olarak seçerek Nizârî-İsmaili Devleti'ni 4 Eylül 1090 tarihinde kurdu.
Alamut Kalesi'ne yerleşmesinin ardından kaleyi ele geçirilemez ve kuşatmalara dayanacak şekilde düzenledi. Bundan sonra Alamut askeri ve idari merkezi oldu. Halife Müstansır'ın ölümünün ardından yerine Sabbah'ın muhalif olduğu diğer oğlu Müsta'li-Billah geçti. Sabbah bu durumu kabul etmeyerek Nizar'ı destekledi ve adına hutbe okuttu. İsmaililer'in Müstaliyye ve Nizariyye olarak ikiye ayrılmasıyla Sabbah Alamut'ta Nizariler'in lideri konumuna geldi ve Fatımîler'le ilişkilerini kesti.
Nizariler'i Fatımiler'den ayıran en önemli fark Nizariler'e düşman olanların fedailer tarafından öldürülmesinin dini bir vazife olarak kabul edilmesidir. Müritlerinin eğitim almasını yasaklayarak cahil kalmalarını sağlamıştır. Onların eğitim almasına gerek yok, çünkü Allah'ı tanımak akıl ve fikirle değil masum imamın yol göstermesiyle mümkündür. Ayrıca müritlerine cenneti vadediyor ve cennetteki mutluluğu dünyada hissetmeleri için onlara esrar içiriyordu ve bu şekilde emirlerini koşulsuz yerine getiren fedai haline geliyorlardı.
Sonunda Hasan Sabbah Elburz Dağları'ndaki Elemut Kalesi'nde karar kıldı. Kale geniş bir vadiye egemen konumdaki büyük bir kayalık üzerine inşa edilmişti. İki bin metre yükseklikteki kale kayanın tabanının yüzlerce metre üzerinde, yalnızca sarp ve dolambaçlı bir patikadan çıkılabilen bir yerde bulunmaktaydı. Rivayete göre kale Deylem krallarından biri tarafından inşa edilmişti. Kral kartalını salmış, kartal ise bu kayalığa konmuş, böylece kalenin yapımına başlanmıştı. Ve kaleye "kartalın öğretisi" anlamında "Aluh Amut" ismi verilmişti.
Şiliğin İmamiye-i İsna'aşer'iyye Mezhebi'nin gayba halindeki On İkinci İmamı Muhammed Mehdi ile karıştırılmaması gereken Zeydi-Aleviler Hanedanlığı mensubu En-Nasır'ul-Alevi Li'l-Hakk soyundan gelen Alevi Mehdi, Elemut Bölgesi'nde bulunan Elemut Kalesi'nin son Büyük Selçuklu komutanı idi.
Büyük Selçuklu Veziri Nizamülmülk daha 1090 yılına gelmeden Hasan bin Sabbah'ın tevkif edilmesi için gerekli emirleri çıkartmıştı. Bu nedenle de Hasan bin Sabbah Elemut Kalesi'nden yaklaşık 60 Km uzaklıktaki Kazvin'de gizlenmekteydi. Buradan kalenin zaptı ile alakalı bir takım planlar hazırlamaktaydı. Hasan bin Sabbah özel olarak daha önceden görevlendirdiği Hasan el-Ka'ini adındaki casusu aracılığıyla kaledeki muhafızların çoğunu İsmail'iyye mezhebine döndürmeyi başarmıştı.
Bu mühtedilerin tamamını ortadan kaldırmayı planlayan Mehdi önce kendisini Hasan Sabbah'ın Davah hareketini kabullenir ve destekler gösterdi. Bu arada Kazvin'den gönderdiği bir başka Da'i aracılığı ile Hasan Sabbah kaledeki taraftarlarının sayısını iyice arttırmayı başarmıştı. 4 Eylul 1090 tarihinde gizlice kaleye giren Hasan Sabbah, kendisini Dihkhuda ismiyle tanıtarak bir süre burada yaşadı. Mehdi durumu anladığında ise kaledeki muhafızların tamamına yakını İsma'il'iyye mezhebi'ni kabullenmişler ve Mehdi'yi tamamen kendisini savunamayacak bir duruma düşürmüşlerdi..
Nizam’ül-Mülk’e Suikast
Nizam’ül-Mülk seneler sonra Alamut Kalesi’ni 4 ay kadar kuşatmış ama başarısız olmuştur. Sonrasında Nizam’ül-Mülk’ün, çadırında, bir Alamut fedaisi tarafından öldürüldüğü söylenmiştir. Bunun, Hasan Sabbah’ın emriyle gerçekleşen bir suikast olduğu düşünülmüş ve bu yüzden “Dağın Şeyhi Hasan Sabbah” kitabında, “tarihin ilk siyasi cinayet azmettiricisi” olduğu dile getirilmiştir.
Haşhaşiler'in yaşadığı Alamut Kalesi nerede?
Haşhaşiler, sarp bir kayalığın tepesinde, ulaşılmaz Alamut Kalesi'nde yaşamışlardır. Alamut kalesi, İran’ın kuzey taraflarında yer alan Kazvin’deki Elbruz Dağları’ndadır. Bu kalenin önemi, orada 34 yıl boyunca yaşayan ve kaleden hiç ayrılmadan Abbasiler ve Büyük Selçuklu gibi devlet adamlarına ve hükümdarlara veya din adamlarına suikast düzenleyen bir sapık mezhep uydurucusu Hassan Sabbah’tan kaynaklanmaktadır.
Kale ziyaretçilerine intihar gösterileri , sahte düzeneklerle mürit tavlama
Rivayete göre; Hasan Sabbah, kalesini ziyarete misafirlerine hem gösteri olsun diye hem de müritlerinin ona bağlılığını göstermek amacıyla, tepede bulunan fedailerinden 3’üne işaret ederek atlamalarını söylemiş; onlar da tereddüt dahi etmeden atlayınca misafirleri çok etkilenmişlerdir. Tarikatta haşhaş kullanıldığına dair kanıt niteliğinde en çok verilen örneklerden biri budur. Çünkü böyle bir şeyi ayık olan kimsenin yapamayacağı düşünülmüştür.
Rivayete göre; Hasan Sabbah’ın kabul odasının zemininde dar ve derin bir kuyu vardır. Fedailerden biri, yalnızca boynu ve başı gözükecek şekilde oraya dikilir ve inandırıcı olması için üstüne kan dökülürdü. Acemi mürit, odaya girdiğinde kesik gözüken baş dile gelir, “cennet”e gittiğini ve oranın güzelliklerini anlatır ve sonrasında fedainin başı gerçekten kesilirdi. Aslında onun öncesinde de ölü olduğu, istediklerinde onu canlandırabildiklerini söylerler ve yeni müritler hayretler içerisinde kalır, bir an önce Haşhaşi fedailerinden biri olabilmek için can atarlardı.
Cennete gidip geldiğini sanan fedailer
“Haşhaşiler” dendiğinde akla ilk gelen “sahte cennet vaadi” olur. Birçok cemaat ya da tarikat, üyelerini “bizimle olursan, öldükten sonra cennete gideceksin” vaatleriyle yoğursa da, rivayetlere göre Haşhaşiler’de bu durum “dünyada” da gerçekleşmiş durumda.
Haşhaşla uyuşturulan fedailer daha sonra upuzun taş bir yolda (yolun her iki tarafı sütle basılmış ve kurutulmuş haşhaş tütsüleri ile bezenmiş bir hâlde) ilerliyorlar. Bu yolculuk sayesinde, hem psikolojik hem nörolojik açıdan birazdan göreceklerine hazırlanıyorlar. Gözlerini açtıklarında kendilerini, her çeşit güzel kızların, rengârenk çiçeklerin, dünyanın dört bir yanından getirilmiş hayvanların ve mis gibi kokuların olduğu bir yerde açıyorlar. Burayı “cennet” sanıyorlar. Tekrar haşhaşla uyutularak odalarına götürülüyorlar. Ve tekrar o ”cennet”e gidebilmek için Hasan Sabbah ne derse, ne isterse yapmaya hazır oluyorlar. Fakat o cennet, aslında çok yakınlarında, sadece Alamut’un arka bahçesindedir!
Suikastler zehirli hançerle olurdu
Fedailer kurbanlarını özellikle halk içerisinde, herkesin görebileceği yerde, boyunlarına zehirli hançer saplayarak öldürürlerdi. Ayrıca yakalanan hiçbir fedai olmamıştır; çünkü yakalanan kimse, hançeri önce karşısındakine, sonra kendine saplardı.
Bizimle uğraşmaktan vazgeç!
Melikşah’ın ölümünden sonra tahta geçen Sultan Sungur, İsmaililer’in üzerine ordu göndermeye hazırlandığı sırada, bir sabah yastığının başında saplanmış bir hançer bulur. Ertesi gün saraya gelen elçi Sungur’a bir mesaj verir. Mesajda şu yazmaktadır: “Ben istemez miydim ki o hançer sert taşa değil de, sultanın yumuşacık göğsüne saplansın! Bizimle uğraşmaktan vazgeç.” Hançeri saplayan, Hasan Sabbah’ın yetiştirip saraylara sattığı cariyelerden biridir. Hasan Sabbah’ın güzel kadınları, bir yandan saraylarda cariyelik yaparken, bir yandan da şeyhlerine hizmet ediyorlar, emirlerini uyguluyorlardı. Sultan Sungur, Hasan Sabbah’la baş edemeyeceğini anlayınca kendini geri çekiyor.
Cavlakiler (Kılsız adamlar) Haşhaşiler’in karşısına çıkıyor
Büyük Selçuklu Devleti Haşhaşiler’le başa çıkamayacağını anlayınca karşılarına Cavlakiler’i dikti. Bu örgüt; siyasi güç adına dini emellerine âlet etmekten çekinmeyen, bu uğurda suç işleyen ve son derece tehlikeli bir örgüttü. Saçı, sakalı, bıyığı, hatta kaşlarını bile kazıyarak ne vücudunda ne de kafasında en ufak bir kıl ya da tüy bırakmayan müritlerden oluşan bir tarikattı.
Dilimize “cascavlak” kelimesi de buradan girmiştir.
Yenilmezler ordusu
Müritler, yalnızca sadakatleri ile değil; aynı zamanda güçlü fedailer olmalarıyla da ün salmışlardır. Hasan Sabbah’ın da çok güçlü bir savaşçı olmasının yanında, müritleri de çok ağır eğitimlerden geçiyorlardı. Ancak o şekilde fedai olabiliyorlardı. Savaş taktikleri dışında İslam, güzel sanatlar, tarih, coğrafya gibi alanlarda da eğitimler gören fedailer, rivayete göre; Hasan Sabbah’ın emriyle, nefeslerini, bilinçlerini kaybedinceye dek tutarak dayanıklılıklarını güçlendirmiş, bedenlerine hakim olmayı öğrenmiş ve kapısına dayanan Büyük Selçuklu’yu savaşmadan dahi gönderebilecek bir seviyeye gelmiştir.
Tapınak Şövalyeleri Haşhaşiler’i örnek aldı
Alamut’a gelerek, burada Hasan Sabbah’ın kurduğu sistemi gözleriyle gören şövalyeler, ilk ağızdan duydukları bilgileri kendi organizasyonlarına uyguladılar. İsmaililik’i derinlemesine incelemeye başlayan ve Katolik kilisesinden uzaklaşan Templiyerler, zamanla güçlü bir örgüt kurarak tüm Avrupa’ya yayıldılar. Tıpkı İsmailiye gibi, beyaz dışında kırmızı rengi de kendilerini tanımlamak için kullandılar.
Marco Polo’nun anılarında Haşhaşiler
Alamut Kalesi ile ilgili “kafa karıştırıcı” tüm bu bilgilerin, aslında Marco Polo’nun anılarına dayandığı söylenir. 1273 yılında İran’dan geçmiş olan Marco Polo, seyahatnamesinde, Haşhaşiler’in “cennet hikâyesi”ni uzun uzadıya tasvir ederek anlatmıştır. Gerçekten bunlara şahit olmuş mudur, yoksa Haçlı Seferleri’nden dönenlerden duyarak mı aktarmıştır; bilinmemektedir.
Bazı kaynaklara göre Haşhaşilerin hüküm sürdüğü yıllarda ise Marco Polo daha henüz 2 yaşındadır.
Bir Devrin Bitişi: Hasan Sabbah’ın hastalığı ve ölümü
Hasan Sabbah Mayıs 1124’te hastalanarak yatağa düştüğünde halefi olması için Lemeser komutanı Kiya Buzrug Ummid’i seçmiş ve kendisini misyonerlik faaliyetlerinin başına getirmiştir.
Ebu Ali'yi,Kasranlı Adem'in Oğlu Hasan'ı ve ordularının komutanı Kiya Ebu Cafer'i de önüne oturtarak onlara imamın gelip devletin başına geçeceği güne dek Kiya Buzrug Ummid'in liderliğinde uyum içinde çalışmalarını emretti ve 23 Mayıs 1124 Cuma günü öldü.
Haşhaşiler'in önemli suikastları
Büyük Selçuklu Devleti Veziri Nizamülmülk (16 Ekim 1092)
İsfahan kadısı Ubeydullah el-Hatib (1108-1109)
Kerramiyye mezhebi lideri Muhammed bin Kerrâm (1101-1103)
Ahmed bin Nizamülmülk'e suikast girişimi
Kürt emir Ahmedil
Fatımi orduları başkomutanı El-Efdâl Şehinşâh (1121)
Büyük Selçuklu Devleti veziri Muineddin Kaşi (16 Mart 1127)
Abbasi Halifesi Mustarşid (1134)
Abbasi halifesi Râşid (6 Temmuz 1138)
Irak Selçuklu Devleti hükümdarı Davud
Humus hükümdarı Cenah-üd Devle (1 Mayıs 1103)
Fatımi Halifesi Amir (1130)
Trablus Kontu II. Raymond (1140)
Selahaddin Eyyubi'ye iki suikast girişimi (1174 ve 22 Mayıs 1176)
Kudüs Krallığı hükümdarı Montferratlı Conrad (28 Nisan 1192)
Halep hükümdarının veziri Şehabeddin ibn-ül Acemi
Antakyalı IV. Boemondon'un oğlu Raymond-Ruben (1213)
Popüler kültürde Haşhaşiler
Haşhaşiler, Ubisoft'un Assassin's Creed video oyunu serisine konu olmuştur. Oyun Üçüncü Haçlı Seferi yıllarında Altaïr Ibn-La'Ahad isimli suikastçının ustası Raşidüddin Sinan el-İsmaili'den aldığı görevlerle gerçekleştirdiği suikastları konu alır.
Oyun, Haçlı Seferleri yıllarındaki Kutsal Topraklar'ı betimlemesi yönünden de büyük ilgi çekmiştir.
Aynı zamanda Mike Newell'ın yönetmenliğindeki Pers Prensi: Zamanın Kumları filminde de Haşhaşiler'den yararlanılmıştır.
Haşhaşiler ve Hasan Sabbah hakkında yazılan kitaplar
Amin Maalouf - Semerkant
Faik Bulut- Hasan Sabbah Gerçeği
Bernard Lewis - Alamut Kalesi ve Hasan El Sabbah
Peter Willey - Alamut Kalesi, Haşhaşiler, Hasan Sabbah ve Fedaileri
Altındal, A - Gül ve Haç Kardeşliği: Avrupa Birliği'nin Gizli Masonik Kimliği.
James Waterson - Alamut'un Fedaileri
YOUTUBE KANALIMIZA ABONE OLMAYI UNUTMAYIN!
Siyasetcafe.com