Şahmeran’dan Albastı’ya Türk Mitolojisindeki Doğaüstü Varlıklar
İşte Şahmeran’dan Albastı’ya, Gulyabani’den Tepegöz’e Türk Mitolojisi’ndeki birbirinden enteresan doğaüstü varlıklar;
131
Hollywood’un beslendiği başlıca konu kaynağı olan Mitoloji ; doğaüstü varlıklar ile ilgili hikayelerle doludur. Yılan saçlı Medusa, kanatlı at Pegasus, çok başlı canavar Hidra, yarı insan yarı at Sentorlar, yarı keçi Satirler…
Türk mitolojisinde ise durum biraz farklı…Türk mitolojisindeki doğaüstü yaratıklar; pantolonunun düğmelerini açan kişiye dokunmayan, şapkasını kapabileni zengin eden ve dahi gıdıklayarak öldüren, tarakla insan döven varlıklar, sidikten korkan gibi ilginç ve komik yaratıklardır.
İşte Şahmeran’dan Albastı’ya, Gulyabani’den Tepegöz’e Türk Mitolojisi’ndeki birbirinden enteresan doğaüstü varlıklar;
Albastı (Abasılar):
Yakut mitolojisinde; kötülükleri simgelediklerine inanılan ve korunmak için kendilerine kurbanlar sunulan, kötü ruhlara verilen varlık.
Alkarısı, Albız olarak da bilinir. Yeraltında yaşadıklarına inanılır. İnsanlara zarar verirler. Tek ayaklı (veya ayaksız), tek gözlü ve kel olarak betimlenirler.1 Dişleri demirdendir.2 Zararlı ve iğrenç görünümlü hangi canlı varsa bunların eseridir. İnsanları yoldan çıkartırlar, bazı kimseleri delirtirler. Leş yerler. İnsan ruhunu kaçırabilirler. Arka arkaya sıra halinde yürürler3 ve yeryüzünde görünmez olurlar. Kara ruhlar, insanoğlunu genelde yalnızken veya korumasız, çaresiz, sayrı (hasta) oldukları ve sıkıntılı dönemlerde yakalarlar. Görünmezdirler, onları ancak şamanlar görebilirler. Abasıların verdiği rahatsızlık sonucu hastalanmaya Tolaysı denir.
Yakut Türkleri, kötülüklerden korunmak için Albastı’ya kurbanlar sunarlar.
231
Şahmeran
Erbüke olarak da bilinen Maranlar, belden aşağısı yılan üstü insan doğaüstü yaratıklardır. Yeraltında yaşayan bu akıllı ve iyicil Maranların kraliçesi, hiç yaşlanmayan ve ölünce ruhunun kızına geçtiğine inanılan Şahmeran’dır.
Onun insanlarca öldürüldüğünü henüz bilmeyen, bu nedenle derde deva olma işine devam eden Meranların, Şahmaran’ın ölümünü duydukları an Meran Ülkesi’nden çıkıp şehirleri yerle bir edecekleri söylenir. Bu inanış en çok Cizre, Nusaybin ve Tarsus civarında yerleşiktir.
331
Ayıhılar
Yaradılışın ve iyiliğin başlangıcı olan meleklerin tamamına Ayıhı denirdi. Ayıhılar’ın en kıdemlisi “Ürüng Ay Toyon” dur. . Altay, Yakut ve Saka mitolojsinde çocukların doğmasını, toprağın bereketli, ürünlerin verimli olmasını ona borçlu olduklarına inanırlardı. Yine aynı varlıkların iyilik yapan insanları koruyorlar korumasına ama yoldan çıkanları inadına yalnız bıraktıklarına da inanılırdı.
431
Tepegöz
Özellikle Dede Korkut hikayelerinde adı geçen yerel kültürümüzün en meşhur canavarıdır. Annesi alageyik kılığına girebilen bir peri, babası da çobandır. Hem dişi, hem erkek Tepegöz’ler görülebilir.
Parmağında büyülü bir yüzük takılıdır. Kaf dağında yaşayan Tepegöz’ün kılıcın kesmediği, okun işlemediği bedeninin tek zayıf yanı tek gözüdür. En sonunda Basat adlı kahraman tarafından öldürülür.
531
Hüma
Kumay veya Umay kuşu da denirdi. Cennet kuşu olarak tasvir edilen Hüma, çok yükseklerden ve hiç dinlenmeksizin uçabilen, ayakları asla yere değmeyen efsanevi bir yaratıkır.
Eskiden hükümdar ölünce halk bir meydanda toplanır, Hüma’nın başına konduğu ya da gölgesinin düştüğü kişiyi tahta geçirirmiş. Hüma’ya “devlet kuşu” “talih kuşu”, hükümdara da “hümayun” denmesinin kaynağı budur.
631
Gulyabani
“Guleybanı” ve “Aleybanı” olarak da bilinirdi. Dağ yamaçlarında ve kimsenin olmadığı çöllerde akşamüstü ortaya çıktığına ve insan yediğine inanılırdı. Dış görünüşü çok büyük, uzun sakallı ve asalı olarak bilinirdi.
Bazı Türk halklarına göre de her zaman kadın kılığındadır. Araştırmacıların eski Arap rivayetlerine dayanarak, vücudu tüylerle kaplı, pis kokulu bu acayip varlığın ayakları ters olduğunu söylerler.
731
Öcü
Arapça ecinni kelimesinin Türkçe’deki karşılığıdır. Kalabalık yerlerde yaşadığına inanılır ve kısa boylu olarak tasvir edilir. Kocaman başları, tüyle kaplı bedenleri ve tersine duran ayakları vardır. Çarptığı iddia ediliyor. Cin çarpan insanın vücudunun önce morardığına, bir süre sonra da öldüğüne inanılır.
831
Bükrek
Bükre veya Bukra da denir. Altay mitolojisinde savaşan iki ejderhadan iyi olanıydı.
İnsanların yardımcısıydı, bin yılda bir yeryüzüne inerek dünyanın durumunu kontrol ederdi. Uçamayan bir kertenkeleye benzer. Uzun boynu, çok güçlü pençeleri ve dünyanın her yerinden duyulabilen billur gibi bir sesi olduğuna inanılırdı. Kötü ejderha Sangal ile dokuz yıl savaşmış ve en sonunda yenmeyi başarmıştı.
Sangal
Bükrek ile yaptığı savaşın sonunda yenildiğine inanılan ejderha.
931
Çarşamba Karısı
Çarşamba geceleri herhangi bir işe başlanır ve yarım bırakılırsa Çarşamba Karısı, evin çocuğunu herkesin gözü önünde alıp götürebilir!
İşsiz güçsüz gezenlere “Çarşamba karısı gibi gezip durma” deyiminin buradan geldiği bilinmekte.
1031
Çay Ninesi
Azeri halk kültüründe dere ve nehirlerde yaşlı kadın kılığında yaşadığına inanılan varlık.
Suya çok bakana kızar, başını döndürür ve akıbetini Narkisos gibi yapardı.
Bu yüzden Azeriler nehir kenarına gittiklerinde “su sahibi”ne selam vermemezlik etmezlerdi.
Çay Ninesi’ni kızdırmamak için suya çöp dökmek de yasaktı.
1131
Hıbılık
İnsanın göğsüne oturur ve nefesi kesilip ölene kadar boğazını sıkar. Hıbılık kimi basarsa, o insan yerinden kıpırdayamaz, dili tutulur. Enkebit’le benzer bir biçimde Hıbılık’ın da başında sihirli bir börk (şapka) vardır. O şapkayı çalabilen kişinin zengin olacağına inanılırdı.
1231
Hortlak
Gece mezardan kalkan, sırtında kefenle dolaşan yaşayan ölüler. Kızdıklarına sataşırlar, hızlı koşarlar, ata binebilirler, silah kullanabilirler, istediklerini döverler, sevdiklerini kaçırırlar, ev basarlar, yol keserler. Hortlak saldırısından korunmak için mezarlık yakınlarından geçerken dua okunur. Halk inancına göre birinin hortlaması uğursuzluktur, kesin ahiretten kovulmuştur. Yani Hollywood filmlerine ve dizilerine bolca malzeme olan Zombie benzeri yaratıklar.
1331
İtbaraklar
Oğuz Kağan destanlarına göre kuzey-batıya doğru uzanan karanlık ülkelerin içinde yaşayan “çok tüylü köpek” manasına gelen İtbaraklar, Türkler’in bolca savaştığı varlıklardı.
Oğuz Kaan destanına göre; Oğuz Han, İtbaraklara karşı bir akın yapmış fakat yenik düşüp, dağlardaki bir nehrin ortasında kalan küçük bir adacığa sığınmak zorunda kalmıştı.
1431
Şeşe
Azerilerin inanışına göre, bilinmezler aleminden gelen kötücül bir kuştur. Yalnızca geceleri uçan bu kuş, erkek çocukları boğazından vurur. Bu nedenle de çocuğun altı aya kadar gözetim altında tutulması gerekir. İnanışa göre, Şeşe’yi yakalayan biri, anında öldürmelidir. Öldüren kişi Şeşe’nin vurduğu herhangi bir çocuğun boğazına elini sürerse çocuk kurtulur.
1531
Yelbegen
Altay mitolojisinde bazan yedi başlı bir dev bazan da ejderha olarak anlatılır.
İnsan yiyen at düşmanı mitolojik canavardır. Üç, yedi veya 12 başı vardır. Siyah ya da sarı renklidir. Güneş ve Ay tutulması, Yelbegen’in bu gök cisimlerini yemesi olarak inanılırdı.
1631
Hırtık
Fırat Nehri’nde yaşadığı kabul edilir. Üst kısmı insan, alt kısmı hayvan, bedeni tüylerle kaplı, ayakları ters kötücül cindir. Karanlıkta ortaya çıktığına ve ateşten korktuğuna inanılırdı.
Yine inanışa göre kılığına girdiği kişinin yakınlarıyla konuşarak onları akarsu kıyısına götürür ve boğardı. Geceleri at çalıp, sabaha kadar onları yorardı. İnanışa göre ayrıca ; Hırtık!a sahip olabilmek için ata tutkal sürmek ve yapışan Hırtık’ın yakasına iğne takabilmek gerekirdi.
1731
Enkebit
İç Anadolu’ya özgü doğaüstü bir varlıktır. İnanışa göre; insanları uykudayken boğazlayarak öldürmeye kalkan Enkebit’in sağ elinin ortası deliktir ve başında da altın bir fesi vardır. Başındaki fesi alabilen kişiye zarar veremeyeceğine inanılır.
1831
Garmakoçi
Laz halkının vücudu kıllarla kaplı, uzun boylu, insanla maymun arası orman adamına verdikleri isim.
Gürcüler de ise Oçokoçi adıyla bilinirdi. Bu yamyam yaratık pek çok masal ve efsanenin baş kahramanı ve bir cadının kocasıdır.
1931
Emegenler
Çerkes efsanelerinde anlatılan çirkin, çok başlı dev varlıklar. Çerkeslerin üstün güçlere sahip mitolojik kahramanları Nartların baş düşmanı Emegenler, üç ayda bir yüzden fazla çocuk doğururlar. Nart kahramanları, Emegenleri her daim yenmeyi başarsa da, yakalandıklarında Emegenler tarafından yendikleri için onlardan çekinirler.
2031
Hınkır Munkur
İnanışa göre yakaladığı insanları önce boğarak öldüren sonra da yiyen bir canavar. İnsana benzer fakat karnında bulunan bir kesenin içinde yavrusunu taşır. Onu kaçırıp korkutabilen tek şey ise üzerine işenmesiydi.
2131
Karakoncolos
Karakoncolos, kara renkte, çok çirkin, maymun, kedi veya çocuk büyüklüğünde bir kötülük cinidir. Bulgar folkloründe de rastlanan bir yaratıktır. Zemheride sokaklarda dolaşır, rastladığına sorular sorar. Yanıtların içinde “kara” kelimesi geçmezse; elindeki kocaman tarakla adam döver.
2231
Demirkıynak
“Demirtırnak” da denen, kılıktan kılığa girip, korkunç sesler çıkartan bu kötücül yaratık ahalinin delirmesine sebep olurdu. Bu doğaüstü kötücül varlığın tek korkusu “su” idi.
Efsanenin çeşitli versiyonlarında Tepegöz’ün kızı ya da kız kardeşi olduğu da söylenir. Hikayenin kahramanı Basat, önce Demirtırnak’ı ardından da Tepegözü öldürür.
2331
İççi
Eski Türk inanışlarına göre her dağın, akarsuyun ve ormanın koruyucusu vardır. Bunlar iyilikseverdirler ve insanlara yardım ederler. Karşılığında da saygı beklerler. Bulundukları yerin temizlik ve güvenliğine çok önem verirler. Hatta insanlara örnek olmak için bu titiz ruhların temizlik yaptıkları bile görülmüştür.
2431
Merküt
Merküt veya Bürküt olarak bilinen Altay ve Moğol mitolojisindeki efsanevi kartaldır.
Kimi hikayelerde ise Anka kuşu ile özdeşleştirilmiş.
Bazen da bir tanrı veya tanrıça olarak görünür. Gök yolculuğuna çıkan şamanın ruhuna ilk üç gök katı boyunca kılavuzluk eder.
2531
Abra
Abura ve Apra olarak da tanınan timsah suratlı devasa büyüklükteki yeraltı yılanı. Gözleri parlak bakır renkli, ayakları kızıl, çenesi de çok güçlüdür..
Tengiz’ de (yeraltındaki büyük denizler) yaşarlardı. Üç ejderha bir arada yaşadığına inanılırdı. Ker Abra, Ker Yutpa ve Ker Doydu olarak bu üçünden hep birlikte bahsediliyor. Bu yüzden hepsinin aynı varlık olması da kuvvetle muhtemel.
2631
Kamos
Karakura da denir. Rüyalarda insanları korkutan ve ruhlarını alan kötücül ve biçimsiz bir varlıktır. İnsanları uykuda yakalayarak götürür. Üzerine çöktüğü insan nefes alamaz. Gün ışığından korkar. Güneş doğunca da donar kalır.
2731
Azmıç
Azıtkı veya Azıktı olarak da bilinir. Balkarların kayıp cini veya yol ciniydi.
Tek başına seyahat edenlerin başına musallat olurdu. En sevdiği kişi kılığında görünerek insanları peşine takar, dağdan, uçurumdan, ırmaktan düşürürdü.
2831
Karakorşak
Altay ve Türkmen kültüründe eşek, köpek, domuz, keçi kılığına girdiğine inanılan kötücül cindir.
Gece kapıları çalıp, ev sahibinin tanıdığı bir ses ve kılıkla çağırarak kaçırır. Bu cinden korunmak için pantolon düğmelerinin açık olarak tutulması gerektiğine inanılırdı.
2931
Arçura
Arçuri ve Arçuray da denirdi. Çuvaş’larda şeytani orman cini olarak bilinirdi.
Yerleri süpüren saçları, kıllarla kaplı vücuduyla kara görünümlü, ikisi önde ikisi arkada dört kızıl gözü, üç kolu ve üç bacağı vardı.
Çok çabuk bir şekilde kılık değiştirdiğine inanılırdı; bazen ak sakallı bir adam, yakışıklı bir genç, yayınbalığı, kuş, keçi vs. olabilir ve insanları gıdıklamak suretiyle gülmekten çatlatarak öldürdüğü söylenirdi.
Kahkahalar atarak ve tokat şaklaması gibi konuşarak kurbanlarını avlamayı severdi. Sese dönüp bakanları telef ederdi.
3031
Kayberen
Kırgızların iyiliksever ruhlar arasında saydıkları “kayıp eren” adıyla andıkları ruhlardır. Dağlarda yaşar ve geviş getiren hayvanları korurlar. Bu ruhlar, hayvanların artıp çoğalmasını sağlar. Ancak kızarlarsa hayvanları telef edebilirler.
3131
Kayış Baldır
Çocukları korkutmak için uydurulmuş kötücül varlıktır. Elsiz ve ayaksız bir ihtiyar görünümündedir. Yolda seyir halindeki insanları aldatıp, omzuna biner. Kim omuzuna alırsa, bir anda Kayış Baldır’ın karnından yılana benzer üç arşın uzunluğunda iki ayak çıkar ve yolcunun bedenine sarılır, yolu bitinceye kadar da bırakmaz.
Kuzu Kuzu Kuşu
Balıkesir’in Bigadiç ilçesinde ormanda yaşadığına inanılan bir kuştur. Hikaye o dur ki: Bir gün bir adam çobanın birini, kuzularına bakması için tutar. Çobanın bir an dalgınlığına gelir ve kuzuları kaybeder. Sahibinden de korktuğu için “Allah’ım beni kuş yap da buradan uçup gideyim” der. Çobanın dileği gerçekleşir. Bigadiçliler o zamandan beri “kuzu kuzu” diyen çobanın sesinin ormanlarda yankılandığını hikaye ederler.
KAYNAK: Türk Mitoloji Ansiklopedisi-Deniz Karakurt