Kral`ın bir ölmüş…
Bu Kral nasıl ölmüş?
Nasıl olacak, eceli gelmiş de ölmüş.
Ecel onu ziyaret etmeyi 91 yaşına kadar düşünmemiş.
Bu duruma bazıları diyebilir ki; ecel bile ona torpil geçmiş…
Torpil geçmiş mi, geçmemiş mi? Artık münker ve menkir`e sormak lazım.
Hayatı boyunca ne bir savaşa girmiş, ne bir onurlu iş yapmış bu Kral aileden kalma saltanatı ile ülkeyi 20 yıl yönetmiş.
Bu yönetimi sonunda özel serveti 20 Milyar dolar olmuş.
Çok iyi bir lidermiş bu Kral.
Neden mi?
Ayrıyeten 35 `de kadını aynı anda yönetmişte ondan.
Devlet yönetipte bir kadına meftun olan okadar liderimiz varken, onun bu yönünü takdir etmek lazım.
Bu kadınları nasıl yönetmiş, nasıl iadere etmiş? Bu konu sadece sosylogların değil, biyologlarında araştırması lazımdır.
Bir ipucu vereyim; zenginler uzun ve sağlam ömür için servet harcamayı çok severler.
Ama mukadderat değişmez, herkes azrail ile mutlak karşılaşır.
Ve Kral`ın kaç çocuğu var herkes merak etmiş.
Niye merak etiklerini ben de merak ediyorum.
Ve Kral`ın kendiside 37 çocuklu bir babanın 13 çocuğuymuş.
Kral ölünce en başta cenazesine krallara savaş açmış cumhuriyetçiler koşmuş…
Onlarıda `gayri müslim ` diye cenazeye almamışlar.
Bu Kral`ın devlet büyüğü dostları bir bir ortaya çıkara taziyeler yayınlamışlar.
Dün birbirine düşman olan, darbeci diyen bu devlet büyükleri Kral`ın cenazesine gidip birlikte saf tutmuşlar.
Bu Kral öye iyi bir adammış ki, birlikte saf tutan devlet büyükleri olaya bir ölünün ardından `safça` halklarına demişler ki; `milli yas` var!
Diyeceksiniz ki sen görüldüğü kadarı ile inanmış bir insansın ve dinimiz , `ölülerin arkasından hayırla anın` diyor.
Niye bu kadar sertsin?
Tamam da, nice zalimlere de ÖLÜ demediler mi?
Bu noktada size bir tarihi hikaye anlatayım!
Yıl: 30 Ekim 1918
Osmanlı devleti, Mondros Ateşkes Anlaşması’nı İngiltere, Fransa ve İtalya bloğuna karşı yenik taraf olarak imzalamıştır.
Bütün cephelerde savaş durmuş, Osmanlı birlikleri anlaşma şartları gereği gibi silah, cephane ve teçhizatlarıyla Anadolu’ya nakledilmeye başlanmıştır.
Bu maddeye, koca Osmanlı Ordularından büyük büyük paşalar arasından Yalnızca iki komutan uymamış ve ordusunu dağıtmayarak Mondros’a karşı çıkmış, direnişe devam etmiştir..
Bu komutanlar, “15. Kolordu kumandanı büyük asker Kazım Karabekir Paşa” ile “Mekke- Medine Kahramanı nam-ı diğer “Çöl Kaplanı” Fahrettin Paşa`dır…
İngiliz oyunlarıyla, bedevilerin isyanlarıyla, açlıkla, susuzlukla, 50 dereceyi aşan kavurucu sıcakla, hastalıklı ve ağır çöl koşullarıyla canla başla mücadele ederek Medine-i Münevvere’yi, Hz. Peygamber’in kabrini son ana kadar savunan, teslim çağrılarını geri çeviren Fahrettin Paşa’nın bu dik duruşunu ancak ve ancak Türk Milletinin, Peygamber ve İslam sevgisi ile tanımlayabiliriz.
O Fahrettin paşa açlıktan ölmek üzere olan askerlerine, Hz. Peygamber’in “İki ölünün ve iki kanlının yenmesi bize helal oldu.” şeklindeki hadisini hatırlatarak; “iki ölü balık ve çekirge, iki kanlı dalak ve karaciğerdir.” diyerek çölde tek bulunan yiyecek olan çekirgeyi yemenin sünnet olduğu fetvasını verermiş ve bir süre askerlerini çekirge ile besleyerek hayatta kalmalarını sağlamıştır.
Bu ne müthiş bir peygamber sevgisi ve ne müthiş bir iman değil mi?
Peki ölen Kral Kim?
İngilizlerle anlaşıp, ecdadı şehit eden İngilizlerin Kral`ığı teslim ettiği Abdulvahap torunlarından biri…
Şimdi bana bir daha sorun, ` her ölü hayırla yad edilir mi `diye
Buraya kadar ne mi anlatmaya çalıştım?
Youtube`de Azerbaycan dilinde bir video vardır `Sabahın Xeyir Kral` diye!
Ha işte o video da Kral`a seslen halk gibi bu olaya bakış açımı net sunmak için.
Niye mi anlattım?
Fahrettin Paşa ve şehitleri aziz hatırası için anlattım.
Zira biz onlara biz ölü de demeyiz, yasta tutmayız…
Çünkü onlar şahedetin en büyük zirvesindedirler.
Ruhları Şad Olsun!