Üniversiteler, özellikle devlet üniversiteleri, vatandaşların vergileri ile finanse edilmektedir.
O nedenle, hiç kuşkusuz, üniversitenin sahibi toplumdur.
Toplumun temsilcisi de, devlet ve seçimle gelen hükümetlerdir.
Dolayısıyla, hükümetlerin, üniversitelerin yönetimleriyle ilgilenmemesi söz konusu olamaz.
Üniversiteyi oluşturan başlıca öge, hiç kuşkusuz öğrencilerdir; üniversiteler öğrencilerin eğitimi için kurulur.
O halde, üniversite yönetiminde ve denetiminde öğrencilerin söz sahibi olmaması da düşünülemez. Bunlar, demokrasinin gereklerindendir.
Buraya kadar güzel de, Boğaziçi Üniversitesinde yaşananlar yukarıdaki öğrencin tipinin tarifi mi?
Evet!
Bugün yeni atanan rektör ile irtibata geçen öğrenciler bu tarife uyan öğrenciler.
Peki böyle güzel çocuklar varken, bu olay nasıl bu noktaya geldi?
Tabii ki, eğitim camialarımıza gençlik örgütlenmesi şeklinde giren terör örgütleri.
O örgütler Boğaziçi üniversitesinde yapılan demokratik tepkiyi almış yerle bir etmiştir.
Maksat?
Elbette yeni bir GEZİ KALKIŞMASI.
Her fırsatta boş durmuyorlar, her olaydan bir kargaşa yaratmak istiyorlar.
Rektör ataması şekli uzun uzadiye tartışılıyor, usule uygun bulan da var, bulmayanda.
Ben uygun bulanlardanım ama REKTÖRE bakış kriterim benim bu değil.
Benim bakış açım bir süre sonraki başarı kriterleri olacaktır.
Bir başka bakış açımda REKTÖR kavramının çıkışı ve günümüze gelişi.
Bugünkü çağdaş üniversitelerin temelleri 11. ve 12. yüzyıllarda Avrupa’da kurulan Bologna, Paris ve Oxford Üniversiteleri ile atılmıştır.
1088 yılında eğitime başlayan Bologna Üniversitesini öğrenciler kurmuştur.
Bu üniversitede öğretmenlerin maaşları öğrenciler tarafından ödenmekte ve öğretmenler, öğrenci denetimine tabi tutulmaktaydı.
Rektör, bir öğrenciydi ve öğrenciler tarafından seçiliyordu.
Böyle başlayan süreç zamanla REKTÖRÜN statüsünde değişiklik yapsa da, öğrencilerin üniversite yönetiminde ve rektörlerin seçimindeki rolleri, günümüze kadar süregelmiştir.
Bugün dünyada halen öğrencilerin rektörlerini seçtikleri birçok ülke vardır.
Sonuç;
Boğaziçi eylemlerine öğrenci- rektör- eğitim kurumu ve demokratik tepki olarak bakmak istemekte, PKK ve uzantılarının ortaya koydukları mutluluk tepkileri, destekler ve tutuklananların kimlikleri işin boyutunu ortaya sermektedir.
Tekrar ediyorum, GEZİYİ diriltmek.
Başaracaklar mı?
Asla.
Fakat bu durum bir yaramızı gözümüze sokmaktadır, üniversitelere REKTÖR atanırken okullun öğrencilerinin de görüşlerini almak.
Bunun yolu ise ilgili üniversitede seçilmiş öğrenci temsilcileridir.
Yani üniversitelerin ÖYK‘ları mutlak sürece dâhil edilmelidir.
Göreceksiniz o zaman hain örgütleri kendilerine asla kaygan bir zemin bulamayacaklar.