“Ağacı balta ile tanıştırmadan önce içten oyarlar!”
Bir gurup çıkıp bu ülkede Cumhur reise karşı darbe hevesini dile getiriyor, bunlara karşı elimize kalemi alıp iki kelime yazalım derken, kendilerine “reisçi” diyen birileri ise çıkıp darbe özlemcilerine zemin hazırlarcasına cümleler kuruyorlar.
Şaşırıyor muyuz?
Elbette hayır, zira iki kesim de aslında aynı merkezden yönetiliyorlar.
Bu kesimlerin sloganlarına alet olanlar ise saflıklarını salaklıkları ile birleştiriyorlar.
Birisi güya “reisçilik” yapıyor, diğeri ise güya “diktatör” yıkıyor.
“Diktatör “ yıkmak isteyenleri hafife almadan ben bu yazımda “reisçilik “ yapanların üzerinde durmak istiyorum ve son söylemleri ile gündeme oturan “N-OYAN” soy isminin özeline girmek istiyorum.
Engin Noyan!
Artık herkes tanıyor,
Önemli dönüşlerin olan adam.
Dönerken vardığı noktayı İslam’la Şereflenmek olarak gördüğümüz için “hidayet” olarak nitelendirdik toplumsal olarak.
Oysa benim için dönüş hızındaki en büyük başarısı FETÖ’den sıyrılıp, onun en büyük düşmanı olmasıydı.
Öyle ki; hidayete ererken "beni Fetullah Müslüman yaptı" diyecek kadar sevda doluydu mürit olarak.
Geçelim bundan da, o hidayeti kendine kalsın diyelim.
Biz iman ölçme merkezi değiliz ama imam tanıyacak kadar Müslümanlığımız vardır elhamdülillah.
Mevzu bahis Noyan hanımefendi olduğu için ona gelelim!
Peki, bir TV programında sarf etiği düşmanlık sözleri ile güya “reisçilik” yapan eşi hanımefendi Sevda NOYAN kimdir?
Aslında kim olduğu umurumda değil, ben insanları bu şekilde ele alamam ama bazen insanın ne dediğini, niye dediğini anlamak için geçtiği hayat sürecini ve nereden geldiğini detaylıca incelemek lazımdır.
Sevda Noyan!
Yunanistan göçmeni,
İzmir’in sosyetesi. (Bu durum bana “sabataistleri” hatırlattı.)
Sevda Noyan çok genç yaşta İtalyan biri ile evlendi.
Reggio soy ismini aldı.
Eşinden bir oğlu varken boşandı.
Ama eski eşinin soy ismini kullanmaya devam etti.
Bir yeteneği vardı, güzellik uzmanıydı.
TV’lerde makyözlük olarak başladığı görevinde hızla ilerledi.
Kadın derneklerinde görevler aldı, 28 Şubatçılara destek verdi ve başörtülü kızlarımız için “haydi İran’a” sloganları attı.
Derken adı bir skandala karıştı.
Bir kadın Sevda Reggio’nu kocasının metresi olmakla suçladı ve olay gazetelere düştü.
Kimdi bu kadın?
Engin Noyan’ın ilk eşi.
Peki niye bu olay basına düştü?
Çünkü adam ENGİN NOYAN’dı ve meşhur biriydi, dolayısı ile magazin haberlerine düşmesi normaldi.
Sonra?
Sonrası Engin Noyan eski eşinden ayrıldı ve REGGİO soy ismi “hidayete” ererek NOYAN oldu.
NOYAN olan Sevda döndü bize tasavvuf öğretmeye başladı.
Ve herkes onu “Rabia sultan” gibi bağrına bastı
Bu da bizim saf yanımız işte.
Buraya kadar oyunculara bakınca Samanyolu dizileri geliyor aklınıza değil mi?
Harbi “sırlar dünyasıymış” bunlar.
Devam edelim…
Buraya kadar normal mi?
Ülkemiz kültür erozyonunun evlenme, magazin programları ile çıktığı noktayı hesaba katarsak normal.
Ama normal olmayan bir şey var!
Bu tiplerin ara sıra “reisçilik” adı altında medyaya düşürülmeleri ve halka kin ve nefret tohumları ektikten sonra ortaya çıkan gerçekleri.
Ne demişti N-OYAN hanımefendi!
“15 Temmuz kursağımızda kaldı, yapamadık istediklerimizi. Boş bulunduk… Yanlış anlaşılmasın, doğru anlaşılsın; bizim aile şöyle 50 kişiyi götürür. Biz bu konuda çok donanımlıyız maddi ve manevi olarak. Liderimizin yanındayız ve asla yedirmeyiz bu ülkede, onu söyleyeyim. Ayaklarını denk alsınlar. Bizim hâlâ sitede böyle 3-5 var, benim listem hazır”
Bu cümleler devleti küçük görme cümleleridir.
Kimse “benim ailem bu ülkede adalet sağlar” diyemez,
Hiçbir kimse (pkk’lı tipler dahil) listemde varlar deyip, kendini adalet mekanizması yerine koyamaz.
Bu cümleler haddini aşma cümleleridir.
Ayrıca 15 Temmuz bu milletin değil, darbeye kalkanların boğazında kalmıştır.
Devlet kazanmış, CIA’nin gayri meşru çocukları kaybetmiştir.
Kimse ne devleti küçümseye bilir, ne kendini devlet yerine koyabilir.
Ayrıca bu millet 15 Temmuz’da tüm dünyaya, halk iradesinin namusunu göstermiştir.
Şimdi soru şu; burada muhalif komşularını mı tehdit etti, yoksa sitesindeki FETÖ’cüleri mi?
Komşularını sırf muhalif olduğu için tehdit ettiyse savcılar göreve geçerek bu kadına organize suç örgütünden, halkı kin ve nefrete sürüklemekten dava açmalıdır.
Yok eğer bildiği FETÖ’cüler var ve onları tehdit ediyorsa; savcılar bu durumu saklamaktan ayrıca dava açmalıdırlar ve o komşular hakkında araştırma yapmalıdırlar.
Bunu konuyu artık savcılar açıklayacak ve süreci takip edeceğiz de, benim bu konu hakkında bu kadar cümle kurmamın saadetine geleyim!
-Sürekli “reisçilik” yaparak, aslında Cumhur reise tersten vuran bu tiplerin ilişkileri daha detaylı araştırılmalı.
Bu tipler asla “reisçi” değiller.
Kripto görevleri var ve devam ediyorlar.
Amaçları; İnsanların arasına nifak tohumları ekmek, birbirleriyle savaşmasını sağlamak ve ülkeye kargaşa-karışıklık getirerek darbeye dolaylı yolla hizmet etmektir.
Sizce bu tipler “reis sevicimi” , “reis vurucu” tipler mi?
İnanın bana o kadın oraya bir üst akılın temsilcisi olarak çıktı ve millete nifakı soktu çıktı.
Bu konuda haklılığıma çıktığı yayın kuruluşunun özür beyanı da delildir.
Kadın olaydan sonra yanlış anlaşıldım dese anlarım, aksine tehditlerine devam ederek durumu yeniden “reisçilik” olayına bağladı.
Unutmayın!
Ağacı balta kesmesi için, önce çürümesi lazım.
Çürümesi içinde içine kemirgen yerleşmesi lazımdır.
Şimdi soru şu!
Bu kemirgenler doğa ürünü mü, ağaca düşman olanların gizli aşısı mı?
Evet başa dönelim; “Ağacı balta ile tanıştırmadan önce içten oyarlar!”
Tekrar ediyorum “rejicilik” yaparak ağacın kovuğunu gizli N’OYAN’ bu tiplere dikkat.
Bunların doğa ürünümü, düşman aşışımı olduğunu görmemek için de akıldan yoksun olmak gerek.