Loş odaya girdiğinde heyecandan ayaklarının titrediğini hissetti. İlk gözüne çarpan, odanın ortasında yerde oturan ve Kuran okuyan hoca oldu. Tam Hoca’nın karşısına oturdu. Kuran sesi kulaklarında çınlarken, kendisine öğretildiği gibi elindeki Süleyman Hilmi Tunahan’ın negatif baskı fotoğrafına gözünü ayırmadan bakmaya başladı. Gözleri yavaş yavaş karanlığa alıştı. Fotoğrafı ayrımsamaya başlamıştı ki Hoca aniden Kuran’ı kesip bağırmasıyla irkildi: ‘Kaldır başını ışığa bak...’ Süleyman Hilmi Tunahan’ın yüz hatlarını bellemiş göz bebeklerini birden hocanın başının üzerine düşen ışığa çevirdi. Evet.. İşte Süleyman Hilmi Tunahan’ın silüeti karşısındaydı. Hayretle nefesini tuttu. Hoca’nın Kuran sesi yeniden loş karanlığa yayılırken, O, Süleyman’a ermenin huzuru içindeydi. Artık bir Süleymancı’ydı.
Bu satırlar Nokta dergisinin 06 Ekim 1985 sayısının 12. sayfasından alıntıdır. ‘İrtica yeniden faaliyette’ başlığı altında verilen bu haber, Süleymancıların nasıl bir Rabıta İlizyonu yaptıklarını gösteriyor. Cemaate bağlamaya çalıştıkları insanlara Rabıta yaptırırken şeytani bir oyun oynuyorlar. O yıllarda bunun nasıl bir oyun olduğunu anlayacak insan sayısı çok azdı. Bir insanın portesinin negatif haline uzun süre odaklandıktan sonra başka bir yere bakınca, o resmin renkli hali gözde belirir. Bu çok doğal bir zihin yanılsamasıdır. Bu yanılsamayı Süleyman Hilmi Tunahan’ın kerameti gibi göstererek cahil insanları cemaatlerine bağladılar yıllarca.
Rabıta Nedir?
Birçok tarikatta olduğu gibi Süleymancılarda da ‘Rabıta’ yapma geleneği vardır. Türkiye Diyanet Vakfı Ansiklopedisi Rabıta başlığı şöyle tarif ediliyor: Sözlükte ‘bağlamak’ manasındaki rabt kökünden türeyen ve ‘iki şeyi birbirine bağlayan ip; alaka, bağ, münasebet' anlamlarına gelen râbıta kelimesi tasavvufta sâlikin kâmil bir mürşide gönlünü bağlaması, onun sûret ve sîretini (hem yüzünü hem ahlâk ve davranışlarını) düşünmesini ifade eder. Tasavvuf tarihinde önceleri şeyhi sevmek, kalbini ona bağlamak, bu sayede ondan feyiz almak ve davranışlarını taklit etmek gibi uygulamalar bulunurken zamanla bunlar şeyhin sûretini düşünme şeklini almıştır.
Resim Haram Derler Ama…
Modern çağ ile beraber artık şeyhi düşünmek yetmez, şeyhin bir vesikalık fotoğrafına bakarak rabıta yapma geleneği başlar. Bazı müritler şeyhlerinin resmini cüzdanında taşır, bazıları büyük boy yaptırıp evinin duvarına asarlar. Resim yapmanın haram olduğuna inanmalarına rağmen, kendi şeyhleri olunca evlerinin duvarına asmaktan geri durmazlar. Resim olan yerde namaz kılınmadığını düşünseler bile, konu şeyhleri olduğunda taviz verirler. Cevaben ‘Bizi Allah’a yaklaştırıyor’ derler. Biraz Kuran meallerine hakim olan herkes bu cevabın Mekke Müşriklerinin tapındıkları putlar için verdikleri cevap ile aynı cevap olduğunu anlarlar.
‘Dikkat et, hâlis din yalnız Allah'ındır. O'nu bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler: Onlara, bizi sadece Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz, derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve inkârcı kimseyi doğru yola iletmez’ (Zumer 3)
Negatif Fotoğraf İllüzyonu
Bu yazıyı yazmama sebep olan şey, yazının girişinde anlattığım olayı yeni öğrenmiş olmamdır. Yazıya ‘illüzyon’ başlığını eklemiş olma sebebim de, insanların gözlerini boyayarak, hem bilimi hem dini kullanarak nasıl kandırdıklarını göstermektir.
İllüzyon Nasıl Gerçekleştirilir?
Negatif bir fotoğrafın ortasına 30 saniyeden bir dakikaya kadar odaklanarak bakın. Sonra hemen gözlerinizi başka bir yere (beyaz duvar) çevirin. Ne görüyorsunuz? Talimatları doğru takip ettiyseniz, o fotoğrafın aslını tam renkli görmelisiniz. Efekti görmekte sorun yaşıyorsanız, negatif görüntüye biraz daha uzun süre bakmayı ya da bilgisayar monitörünüzden ne kadar uzağa oturduğunuzu ayarlamayı deneyin. Bu büyüleyici görsel yanılsama nasıl çalışır?
Yaşadığınız şey olumsuz bir görüntü olarak bilinir. Bu, fotoreseptörler, başta koni hücreleri olmak üzere, gözlerinizdeki aşırı uyarılma ve yorgunluk hissetmelerine neden olur. Normal günlük yaşamda bunu farketmezsiniz, çünkü gözlerinizin küçük hareketleri gözlerin arkasında bulunan koni hücrelerinin aşırı uyarılmasını önler.
Bununla birlikte, büyük bir görüntüye bakarsanız, gözlerinizdeki küçük hareketler aşırı uyarmayı azaltmak için yeterli değildir. Sonuç olarak, olumsuz bir görüntü olarak bilinen şeyi deneyimliyorsunuz. Gözlerinizi görüntünün beyaz tarafına kaydırdığınızda, aşırı uyarılmış hücreler yalnızca zayıf bir sinyal göndermeye devam eder, böylece etkilenen renkler sessiz kalır. Bununla birlikte, çevresindeki foto alıcılar hala tazedir ve bu nedenle karşıt renklere bakıyormuşuz gibi güçlü sinyaller gönderirler. Beyin daha sonra bu sinyalleri zıt renkler olarak yorumlar, temel olarak negatif bir fotoğraftan tam renkli bir görüntü oluşturur.
Keramet Değil Bilim
Gördüğünüz gibi ortada bir keramet falan yok. Herhangi bir insan resmine aynı şeyi uyguladığınızda aynı sonucu elde edebilirsiniz. Olayın anlatıldığı tarih 1980’li yıllar. O yıllarda bu bilgiye birçok insan sahip değildi. Yıllarca bu göz yanılsamasını bir keramet olarak anlattılar insanlara. Bugün aynı oyunu oynadıklarını sanmıyorum. Özellikle 1970 ve 1980’li yıllarda birçok insanı böyle kandırdılar. Zaman değiştikçe, millet bilgilenip bilinçlendikçe daha yeni yol ve yöntemler geliştiriliyor.
28 Şubat sürecinde Ali Kalkancı diye biri vardı. Şeyh gibi zikirler çektiren, etrafına saf ve cahil insanlar toplamış, sonradan yasa dışı işlere karıştığı için hapis yatan birisiydi. Ali Kalkancı’nın foyası ortaya çıktıktan yıllar sonra, olaya tanık insanlar bildiklerini anlattılar. Ali Kalkancı, müritlerine zikir çektirirken bir post üzerine otururmuş. Zikir esnasında post hareket etmeye, titremeye başlarmış. Özellikle ön tarafta oturan müritler postun titrediğini görünce tekbir getirir, şeyhlerinin kerametini her yerde anlatırmışlar. Sonradan medyaya yansıdı ki, Ali Kalkancı için, üzerine oturduğu postu Çin’den özel olarak getirtmişler. Zikir esnasında bir düğmeye basınca altındaki post titremeye ve hareket etmeye başlarmış. Cahil müritler şeyhlerinin uçtuğunu sanıyormuş.
Bilmezseniz Kullanılırsınız.
Aklını kullanmayan, dinini bilmeyen, keramet yalanlarına inanan herkesi kandırır ve kullanırlar. Yazıyı Prof. İhsan Fazlıoğlu’nun bir sözüyle bitireyim; Allah ile kandırmak ve Allah ile kandırılmak eşit seviyede iki büyük günahtır. Allah ile kandırmayacaksınız ve Allah ile kandırılmayacaksınız. Bilmemek suçtur! Unutmayalım ki, Akıl var iken kendini İblis'in kandırdığını söylemek, kişinin kendine yaptığı en büyük saygısızlıktır.