Kurtarıcı beklentisi birçok dini inançta temel karakter olduğundan günümüze kadar pek çok kişi kendileri veya müritleri tarafından beklenen kurtarıcı Mesih, Mehdi olduğu iddiasında bulunmuştur.
Hristiyan toplumunda en popüler mesih figürü, Nasıralı İsa’dır fakat müslüman toplumunda popüler bir mehdi figürü yoktur. Zerdüşlükte ise beklenen kurtarıcı yani zerdüşt birçok özellikleriyle İsa’ya benzer. Zerdüştlüğe göre herşey ölülerin dirilişi ve son yargılama ile bitecek, dördüncü devrede tıpkı İsa gibi temiz bir bakireceden Zedüşt doğacak ve onun tebliğinin tesiri on asır sürecektir. Daha sonra da zamanla dünyanın umumi ahlakı kötüleşecek, Zerdüşten sonra 2. Bin yılda Zerdüşt neslinden bir peygamber gelecek ve bu durum 3. Bin yılda devam edecektir.
Tarihin farklı zamanlarında mesih, Mehdi olduğu iddiasıyla ortaya çıkan figürlerin hiçbiri şu zamana kadar kabul görmemiştir. İzmir doğumlu bir yahudi olan Sebatay Sevi, mesih olduğu iddiasıyla yahudi toplumunu etrafında toplamayı denedi fakat şikayetler üzerine yargılandı.
Ölüme mahkum edileceğini anlayınca da çareyi müslüman olmakta buldu. Benzer şekilde yahudi toplumunda pek çok kişi mesih iddasıyla ortaya çıkmış ancak kabul görmemiştir. Hıristiyanlık inanışında ki mesih ise yahudiliğe göre cismen değil ruhanidir ve yalnız hıristiyan toplumunu değil tüm insanlığı kurtaracağına inanılmaktadır. İslam da ki kurtarıcı Mehdi’nin yanı sıra müslümanları saptıracak, aralarında bozgunculuk yapayacak Deccal, Süfyan gibi kötü karaketreler de vardır. Bu figürler aslında islam tarihinde iktidar olma savaşı veren Kûfe merkezli Ehhl-beyt (Alioğulları), Horasan’dan siyah sancaklı Abbasiler ile Ebu Süfyan soyundan gelen Şam merkezli Ümeyye oğulları (Emeviler) gibi gruplar arasında toplumda yer edinmek için verilen güç savaşından doğan dinsel /politik figürlerdir. Haklarında pek çok hadis uydurulan Mehdi, Deccal, Süfyan gibi figürler, islam toplumunda günümüze kadar gelmiştir. Kendilerini kurtarıcı (mehdi) ilan ederken rakiplerini de Deccal, Süfyan gibi aşağılayıcı sıfatlarla nitelendirmiş, karşı bir düşman yaratmışlardır.
Mesih figüründen yaratılan Mehdi
Mesih sözcüğü İncil’in Matta, Luka, Yuahanna gibi pek ayetin bölümlerinde geçer ancak kuran da Mehdi’den söz edilmediği gibi “İsa Mesih” kuran’ın bir çok ayetinde geçer. Örneğin Al-i İmran Suresi, 45.Ayette “Melekler şöyle demişlerdi:
‘Ey Meryem! Allah sana, kendinden bir sözü, adı Meryem oğlu İsa olan Mesih’i, dünya ve ahirette şerefli ve Allah’a yakın kılınanlardan olarak müjdeler” denilmektedir.
Hatta Kuran’da isa Mesih’in özelliklerinden tutun da mucizelerinden, tanrının oğlu olduğundan ayrıntılı olarak söz edilir ama müslümanların kurtarıcı olarak inandıkları Mehdi, kuran da yoktur. Gerçek adı Said Okur olan Said Nursi’de, İsa’nın ahir zamanda geri geleceği ama İslam’a tabi olacağı iddiasını ileri sürecek kadar paranoyak bir durum sergilemiştir. Mehdi, Deccal, Süfyan gibi ruhani figürler, bazı hadis ve ayetlerin yorumlarından uydurularak tarih boyunca devam etmiştir. İslam coğrafyasında en popüler isim, Ahmediliğin kurucusu Mirza Gulâm Ahmad’tir. Bu kişi hem mehdi hem de İsa’nın ikinci gelişi iddiasıyla ortaya çıkmıştır. Takipçileri onu islam /müslüman olarak görselerde müslüman çoğunluk tarafından kabul görmemiştir. Biraz daha güncele baktığımızda Fethullah Gülen ile Adnan Oktar gibi kendi iddiaları olmasa da müritleri tarafından mehdi olduğuna inanılan figürler karşımıza çıkmaktadır.
Mehdi aslında islam eskatolijisinde bir mesih figürüdür. M. Ali Ağca, Hasan Mezarcı gibi müslüman isimlerin mehdi değil de mesih olduklarını iddia etmelerinin gerçek nedeni de budur. Ağca ile Mezarcı arasında geçmişte kimin gerçek mesih olduğuna dair basın yoluyla tartışmalar da çıkmıştı. Mezarcı’nın akıl hastası olduğunu ileri süren Ağca, kendisinin “kıdemli mesih” olduğunu ve mesihliğinin de Vatikan tarafından onaylandığını ileri sürmüştü.
Hangisinin gerçek veya sahte olduğunun bir önemi yoktur çünkü Mesih, Mehdi, Deccal gibi varolduğuna inanan kişilere bilim teşhisi koymuştur. Delüzyon inançlara sahip kişilerin davranış, düşünme ve yaşam biçimlerinde köklü bir değişiklik olabileceğini, halüsinasyon görebildiklerini, hezeyana kapıldıklarını ve dış dünyanın gerçekliğinden kopuk olduğunu ortaya koymuştur. Bilimsel kanıt, patolojik/ psikonevrotik vaka olarak gördüğü bu kişilerin kanıtlar karşısında bile değiştirilemeyen yanlış ve sabit inançlara sahip olduklarının da altını çizer.
Kendini Mehdi veya Mesih ilan eden kişilerin önceki ve sonraki durumlarını karşılaştırdığınızda bu gerçeklik tüm çıplaklığıyla ortaya çıkar. Örneğin; mesih olduğunu iddia eden Hasan Mezarcı’nın eşi Esin Tatlı’da kendisinin “Fahişe Meryem” olduğunu iddia etmiş ve mesih sayesinde recm edilmekten kurtulduğunu söylemiştir.
Mesih’in fedarasyon hayali
Posta kutumun “gereksiz” bölümüne düşen bir e-postayı önce dikkate almamıştım fakat aralıklarla aynı posta gönderilince irdelemeye değer buldum. Çünkü mesih olduğunu idda eden Taner Ulusoy’dan gelen metnin içeriğinde aşina olduğumuz mesih figüründen çok daha farklı, şizofreniye varan psikonevrotik ruhsal bozukluklar var. Dilekçe formatında hazırlanan metnin altında Antalya yazıyor ve bu metinin aynı zamanda Antalya Valiliği’ne, Genel Kurmay Başkanlığı’na, Kara, Hava, Deniz ile Jandarma Komutanlığı’nın yanı sıra ABD, Almanya, Çin, Fransa, Hindistan, İngiltere, Japonya, Rusya büyükelçiliklerine “faks” olarak gönderildiği not edilmiş. Neden e-posta, mektup değil de faks? Ayrıca internette, sosyal medya da Taner Ulusoy adında bir mehdi veya mesih arayışlarım da sonuç vermedi.
Muhtemelen sahte isim kullanarak Türkiye Cumhuriyeti’ne “kerhane” diyen Mesih figürüne bürünmüş şizofren hasta, şayet yaşıyor olsalardı peygamberlerin de kendisine biat edeceklerini çünkü peygamberlerin as’ı yani olduğunu ileri sürerek Mehdi, Mesis, Deccal gibi figürlerden bambaşka bir profil çiziyor.
İç çatışmanın yarattığı ruhsal bozukluklar öylesine hada safhaya ulaşmış ki, mahşer günü Allah ile görüşmek isteyenlerin karşısına çıkacağından, cennetin yanı sıra yeryüzündeki tüm devletleri tek bir devlet olarak doğrudan yöneteceğine, herkesin kendisine biat edeceğinden, etmeyenlerin ise boynuna köpek tasması takacağına dair bir dizi paranoyak zırva sıralıyor.
Tabii bunlarla da kalmıyor, kendisine biat etmeleri için 30 gün süre veriyor, dolduktan sonra da biat kapısını kapatacağını söylüyor. Devlet kurumlarına, kamu görevlilerine emirler yağdırıyor, kendisine biat etmelerini emrediyor, emirlerini yerine getirmeyenleri de yaşadıkları bölgeyi için tehditler savuruyor.
Tehditlerini ve şiddeti genele yayarak tüm kamu görevlilerinin boynuna tasma takarak sorguya alacağını, dayak atacağını ve toplu idamlar yapacağını söylüyor. Mesih iddiasıyla ortaya çıkan bu zavallının amacı, kerhane dediği Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak, yerine “Anadolu Federal Devleti” kurmaktır ki metin içeriğinde bunu açıkça beyan ediyor zaten. Türkiye Cumhuriyeti’ne benzer argümanlarla küfür edenlerin dinci, arap milliyetçisi biatçı kültürle yoğrulmuş kitleler olduğunu biliyoruz.
Ayrıca emperyalist bir proje olan fedarasyon sistemininin Osmanlı’yı teslim alan Sevr ile dayatıldığını da biliyoruz. Bu gerçekten hareketle mesih iddasıyla ortaya çıkan bu zavallı meczup’un birileri tarafından kullanıldığını söylemek mümkün.
Ancak yanıtlanması gereken kritik bir soru var ki o da adı geçen devlet kurumlarına alenen tehdit, hakaret, küfür içerikli faks gönderen bu şahsın gerçekte kim olduğu hakkında herhangi bir araştırma yapılıp, yapılmadığıdır.