Bu memlekette gazetecilik zor iştir, aşık olmadan yapamazsın…
Gün gelir en en lüks otellerin balo salonlarında önceden ayrılmış protokol içerisindeki masanı gösterirler sana ve o salonda bir parti başkanına soru sorarsın, ertesi gün ise bir gecekondu mahallesinde çamurlar içerisinde asfaltı olmayan yollar üzerinde çamura bulanarak oradaki insanların haberini yaparsın…
Zor iştir bizimkisi kimi zaman cepheden bildirirsin kurşunlar kulağının üzerinde vızıldarken, kimi zaman daha 5 dakika olmamıştır deprem olalı ama sen haber peşine düşmüşsündür çoktan…
Uyku düzenin falan yoktur senin…
Kağıt üzerinde yazar işe geliş çıkış saatlerin oysa defalarca gecenin kör vaktinde kanala, gazeteye koşmuşluğun vardır gazeteciysen ve günlerce aralıksız eve gitmeden haber merkezinde sabahladığın…
***
Uyku falan ne ki can güvenliğin yoktur bizim meslekte… Kimi zaman yaptığın bir haber,kimi zaman yazdığın bir köşe yazısıdır hayatını sonlandıracak kurşunu faili meçhul silahlara süren….
Mesleğe yeni başladığında sömürülürsün hem de iliklerine kadar sömürülürsün bu meslekte… “STAJ” adı altında yıllarını geçirenler vardır bizim meslekte kadroya geçeceği günün hayaliyle bekleyerek…
“STAJ “biter bu kez “SARI BASIN KARTI” almak için süründürülürsün zira patronun işine gelmez aslında “SARI BASIN KARTI” sahibi olman…
Ha öyle hiçbir zaman yatların katların olmaz bu mesleği alnının teri ve mesleğinin namusu ile yaptığın sürece…Kendi yağın ile kavrulur gidersin…
***
Ama tabii bir de bu meslekte “TÜCCAR” olanlar vardır benim memleketimde…
Onlar için “Kalemini kır ama satma” sözü hiç söylenmemiştir zira onlar kalemlerini her daim “parasını en çok” ve “peşin” verene satmak için hazır ve de nazır beklerler…
Kartvizitlerinin üzerinde “Gazeteci” yazar yazmasına ama ticaret sicil gazetesindeki sicilleri kendilerinin şirket üzerine şirket açtığı sayfalarla doludur bu “TÜCCAR GAZETECİLERİN”…
Bu “Kiralık” kalemler zümresi yalılarda yaşar,ticaretini yapar, kamu kurumlarından bolca ihale alır kurdukları şirketlerden… Ha bu ”kiralık” beyler- hanımlar arada bir de “parasını peşin ödeyen” efendisi için yağlama-yıkama yazıları yazarlar…
Hayat onlara güzeldir…
Bakmayın siz; çoğunun mesleki en ufak bir başarısı hatta bu meslekte geçmişi dahi yoktur ama onları “Kiralayan” efendilerine yakınlıkları ve yağdanlıkta kendilerini her geçen gün geliştirmeleri sayesinde gökten zembille inivermişlerdir gazetelerin köşelerine,ekranlarda yayınlanan programlara…
***
Dedik ya “TÜCCARDIR” bunlar nereden kar,nereden zarar edecekler iyi bilirler… O nedenle “Rüzgarın nereden estiğini” ve “Gücün zeminin nereye kaydığını” hissetme konusunda Meteorolojiden de Kandilli Rasathanesinden de daha hassas alıcıları vardır…
Baktılar ki işin ucunda “zarar” hanesine yazılacak bol sıfırlı rakamlar var anında “Yeni efendi “ aramaya başlarlar ve işin garibi çok da zorlanmazlar…Bir de bakmışsınız ki daha 2-3 ay önce hakkında yazmadığını bırakmadıkları birilerini güzellemeye başlamışlar… İşte biliniz ki o aralar bu “Tüccarlar” yeni efendilerine sunmuş,onlara kiralamışlardır kendilerini…
Birde bunların birbirlerini parlatmaları tiyatrosunu izler bu memleket sıklıkla…Köşelerinde programlarında birbirlerini yağlar,yıkar,parlatır dururlar…
“Üstatlar,duayenler,hocalar” havalarda uçuşur…
Bu adı gazeteci kendisi tüccar,”parasını peşin verenin” her isteğini yerine getirmeye hazır ve nazır tiplerin “Omurgası” da yoktur…Yani röntgen çektirseniz omurgayı bulamazsınız…
ANA AKIM dedikleri medya bu arkadaşların kendileri için ANA BAKIM merkezinden başka bir şey değildir Türkiye’de,oralarda piyasalarını arttırır,kaşelerine zam yaparlar…
***
Ha bir de yazının başında saydığımız tüm zorlukları göze alarak gerçekten bu mesleği hakkı ile yapanlar vardır…
Onlar bu memlekette iş yerlerinden daha çok mahkeme koridorlarında vakit geçirir,bolca Silivri ziyareti yaparlar ama sadece ziyaret için gitmezler Silivri’ye “uzun süreli” kalırlar orada…
Yetmez kimisi darp edilir,kimisi yaralanır,kimisi ise öldürülür ve ardından yakılan ağıtlar ile bir avuç kara toprağa karışır gider....
Bu tıpkı Şahin görünümlü Doğan misali “Gazeteci” görünümlü “Tüccar” takımı yalılarında viski yudumlayıp yağdanlık yazıları ile güzellemeler kaleme alırken ,onların mail adreslerine girilir,sosyal medya hesapları kapatılır…
Velhasılı kelam bu memlekette “Gerçekten” gazetecilik yapmak zor iştir…
İşte bu memlekette “Gerçek” gazetecilerin en temel özelliklerinden biri de “Yılmıyor” olmalarıdır… Tehdit edersiniz olmaz,rüşvet teklif edersiniz olmaz,hapse atarsınız susmaz…
Ama sayıları azdır onların ve onları da bu halkın feraset sahibi fertleri görmekte ve her gün göğüslerine bir başka onur nişanesi takmaktadır…
Ve bu ülkenin gerçek gazetecilerine en çok “YALI BAĞIMLISI,TÜCCAR” sonradan türedi “Kiralık kalemler” kızar…
Efendim o zaman beklesinler…
Zira değil kızmak SİNİR KRİZLERİ geçirecekleri günler çok yakındır…
Kim bilir belki yarın,belki yarından da yakın…