Türkiye'de fiilen "saltanat" rejimi başlamıştır. Bu ciddi değişikliğin arkasında bir kurum olarak TSK ile bir hanedanın kurucusu olarak Erdoğan arasında 17 - 25 Aralık konjonktüründe oluşan siyasi ittifak vardır.
TSK, PKK hareketinin ancak ve ancak bu hareketi bitirmek için girişilecek uzun ve sosyal maliyeti ağır mücadelenin en az on, hatta on beş yirmi yıl istikrarlı siyasi destekle sürdürülebileceği kararına varmıştır. Erdoğan ise, PKK/HDP'nin kendini yanılttığını ve ABD, İngiltere derin devletlerinin bu ayrılıkçı kürt hareketini "contingency" durumunda kullanılabilecek bir alet olarak Türkiye'nin başında Demokles'in kılıcı gibi tutmak isteyen desteğinin bulunduğuna karar vermiştir. Hesabını vermekten korktuğu kendi yasa dışı ilişkilerini kapatabilmek için çok ciddi bir yeni siyasi güce ihtiyacı olduğunu görüp, özellikle dış politika ve güvenlik politikası konusunda iktidarı önemli ölçüde TSK'ye devretmeyi kabul etmiştir.
Türkiye'de ister parlamento ister başkanlık seçimlerinde değiştirilemeyecek uzun süreli bir seçmen bloğu oluşturulması işinde Türkiye derin devletinin sağ kilit isimlerinden biri olan Bahçeli'nin varlığı büyük bir imkan sağlamıştır. Erdoğan'ın yeni politikasının siyasi sosyolojik zemini MHP'nin siyasi sosyolojik zeminiyle aynıdır. Milliyetçi Müslüman, Avrupa ve Amerika düşmanı bir söylemle yabancı düşmanlığı vurgulayan, Büyük Türkiye masalına eroin bağımlılığı gibi bağımlı hale getirilmiş bir tabandır bu. Dindar ve kindar bir gençlik yetiştirme projesi Türkiye'yi faşizan popülist bir hezeyan kültürüyle yönetmek isteyenler için bulunmaz bir araçtır.
Türkiye, Avrupa Birliği tarafından hızla dışlanacaktır. Gümrük Birliğinin askıya alınması büyük bir olasılıktır. Türkiye'nin Nato üyeliği TSK'nın varlığının sağladığı "teminat" ile sürdürülecektir.
Bundan beş altı yıl önce katıldığım Türkiye'deki siyasi gelişmeleri tartıştığımız bir TV programında, programın sonundaki toparlama ifadesi olarak Erdoğan ve AKP yirmi yıl Türkiye'yi yönetir demiştim. Programcı peki ne olur diye sormuştu. Ben de Türkiye, Erdoğan ve AKP'nin elinde kırılır demiştim.
Uzun bir süreden beri Türkiye anayasasız bir şekilde yani keyfi olarak yönetilmekteydi. Bunu bugün Sadrazam ve Saray Partisinin Genel Başkanı olarak tayin edilen zat bu durumu tarihe geçecek şekilde açık açık itiraf etmiştir. Demiştir ki, de facto yani olgusal duruma kılıf olacak yeni anayasayı çıkartıp fiili durumu de jure hale getirmemiz gerekiyor.
Padişahım çok yaşa.
Saltanat ben dahil biz uyruklara, yani tebaya hayırlı olsun. Umarım bu padişahtan daha sonra tarih yazacak olanlar "iyi padişah" diye söz eder. Başta İstanbul'un bin kocadan arta kalan, Doğan gurubu dahil bakire burjuvazisin anlı şanlı isimleri, sülaleleri artık 'teba'dır.
Vatandaş değil. Teba tabi olanlar demektir.
Tebayım, Tebasın. Tebayız. Tebasınız. Tebalar.
Prof. Dr. Yahya Sezai Tezel