Oscar kazandıran filmin gerçek hikayesi; Sharon Tate Cinayeti

Dün akşam hayatında ilk kez Oscar ödülünü Brad Pitt’e kazandıran, 2 dalda Oscar alan ve 8 dalda da aday gösterilen Quentin Tarantino’nun yönetmenliğini yaptığı Once Upon A Time Hollywood (Bir Zamanlar Hollywood) filmi bu sene ödüllere doyamadı. Oscar öncesi de birçok alanda ödül almıştı film ve oyuncuları, bunlardan en dikkat çekenlerden birisi de Oscar’ın habercisi sayılan Golden Globe (Altın Küre) Ödülüydü.

Tüm dünyada beğeni kazanan Once Upon A Time Hollywood ve çok az olumsuz eleştiri alan bu filmi özel kılan neydi peki?

Kuşkusuz en önemli sebep Hollywood’da neler olup bittiğini, ünlü olmanın aslında hiç de o kadar kolay ve cazip bir şey olmadığını gözler önüne sermesiydi. Diğer önemli sebep ise hala akıllarda olan ve tarihe en vahşice işlenen cinayetlerden biri olarak geçen Sharon Tate’in Charles Manson tarafından öldürülmesini çok farklı bir bakış açısı ile almasıydı. Filmde Sharon Tate ölmese neler olurdu işlenildi. Fakat gerçek hayatta durum hiç de böyle gelişmedi. Sharon Tate çok korkunç bir cinayete kurban gitti.

SHARON TATE KİMDİR?

9 Ağustos 1969, saat 11.00’de, Cielo Drive’daki evinde, tarihin en vahşice işlenmiş cinayetlerinden birine 8.5 aylık hamileyken kurban giden Sharon Marie Tate asker bir babanın kızı olarak dünyaya gelmiş Amerikalı bir aktristi.

1960'larda televizyon rolleri ile başladığı aktrislik hayatına Hollywood filmlerinde devam etmişti. 1968'de ünlü yönetmen Roman Polanski'yle evlendi. Çalkantılarla dolu evliğini kurtarmaya çalışırken hamile kalmıştı.

CHARLES MANSON KİMDİR?

Charles Manson, pek çok seri katil gibi zor bir çocukluk geçirmiş, ailesi hapishaneye düştükten sonra ‘doğru yolu’ kaybetmiş bir sosyopat.

 Kendisi de sahte çek vermek, kadın satıcılığı, uyuşturucu vb. suçlar nedeniyle sık sık hapise girip çıkmıştır.

Yıllar boyunca cezaevinde onlarca insanla birebir ikili ilişkide bulunan Manson, özellikle zaafları bulunan insanların bu eksikliklerini kullanarak onları etkilemeyi öğrenmiş, cezaevinden çıktıktan sonra da bu edinimlerini başka insanlar üzerinde kullanmaya devam etmiştir. 

Özellikle güzel olmadığı gerekçesiyle çevresinden dışlanan bir kıza iltifatlar edip, onu kendine bağlamak yolu ile kendisine bir klan kurmuştur ve bu “Manson ailesi” diye anılır olmaya başlayarak gittikçe genişlemiştir. 

Klan genişledikçe de onları doyurmak için daha fazla para, düzenli bir iş olmadığı için de başlanan hırsızlıklar birbirini kovalamıştır.

Sonrası ise tam bir kaos. Daha fazla insanı kontrol altında tutacak uyuşturucuları almak için çetelerle irtibata geçmek, kalmak için daha büyük bir ev-arazi, daha iyi bir kontrol için ufak tefek şiddetlere başvurmak...

Haberlerde isyan eden siyahileri gördükten sonra “Helter Skelter” isimli bir teori geliştiriyor ve bu teoriye göre ülkede bir ırk savaşı çıkacağını ve siyahların, bütün beyazları öldüreceğini açıklıyor.

Zaman geçtikçe bu beklenti yerini bulamayınca, Manson bu savaşın başlaması ve teorinin doğruluğunu kanıtlamak için adımlar atıyor.

9 Ağustos 1969’da Manson’ın “ailesinden” 5 kişi, yönetmen Roman Polanski’nin evine girip, hamile olan eşi aktris Sharon Tate ile birlikte 4 kisiyi daha vahşice öldürdüler.

Manson’ın müritlerinden olan Susan Atkins, Sharon Tate’i tam 16 yerinden bıçakladı ve daha sonra karnındaki bebeğini bıçağıyla söküp aldı.

Manson ve müritleri, ayrılmadan önce kurbanlarının kanlarıyla duvara kışkırtıcı yazılar yazmayı da ihmal etmemişlerdi.

Manson klanı, Cielo Drive saldırısının ertesi günü aynı mahallede başka bir eve daha girerek iki kişiyi öldürdü. Tate’in kanıyla duvara ‘pig’ (domuz) yazdıkları gibi, bu kez de diğer kurbanların kanıyla ‘Helter Skelter’ yazdılar. Beatles’ın aynı adlı şarkısına gönderme yapan bu söz, Manson’ın “ırk savaşı” takıntısına işaret ediyordu.

Sharon Tate katliamından sonra da Manson ve aile üyeleri Hinman ve Labianca ailesi katliamlarını gerçekleştiriyor ve 30’a yakın insanı öldürüyorlar.

Cinayetleri Manson ve klanının işlediği gerçeği, klanın takıntılı üyesi olan Susan Atkins'in kendi başarısını övme saplantısından yüzünden ortaya çıkıyor.

Gerçekler ortaya çıktıktan sonra Manson, 1969 yılında tutuklandı ve cezaevine girdikten sonra idamla yargılanarak, daha sonra ağırlaştırılmış müebbet yedi.

"Bana tepeden bak, bir ahmak göreceksin. Bana aşağıdan bak, efendini göreceksin. Bana direkt bak, kendini göreceksin" gibi cümleleri ile hayran kitlesini genişletmeye devam etti.

Kasım ayında kaldırıldığı Kaliforniya'daki Bakersfield Hastanesi'nde tedavi gören Manson'ın 19 Kasım Pazar günü doğal sebeplerden dolayı hayatını kaybettiği kayıtlara geçti.

SHARON TATE CİNAYETİ NASIL İŞLENDİ

Sımsıcak Kaliforniya güneşi altında evinin bahçesinde havuz başında bir öğlen vakti arkadaşları ile vakit geçiren Sharon Tate vahşice bir cinayete kurban gitti.

Cinayetten birkaç saat önce, o sırada Londra’da olan eşi, yönetmen Roman Polanski’yle telefonda kavga etmişti. 10 gün sonra kocası için bir doğum günü partisi düzenlemeyi düşünüyordu ama Roman her zamanki gibi seyahatini uzatmıştı. Doğurmak üzere karısı, içinden çıkamadığı yalnızlık duygusuyla baş başa, minik bebeklerinin her şeyi düzelteceğine inanıyordu.

Eski nişanlısı Jay Sebring, Polanski’nin kokain düşkünlüğüyle ünlü yazar arkadaşı Wojciech Frykowski ve onun kahve hanedanı varisi sevgilisi Abigail Folger’la birlikte, akşam yemeğini Meksika restoranı El Coyote’de yiyip eve döndüler.

Ertesi sabah, 9 Ağustos 1969, saat 11.00’de, yukarıdaki resimdeki Cielo Drive’daki ev, tarihin en dehşet verici ve kanlı cinayetlerinden birine sahne olacaktı.

Charles Manson’ın ‘The Family’ (Aile) adını verdiği tarikatının üyeleri Susan Atkins, Patricia Krenwinkel, Linda Kasabian ve Charles ‘Tex’ Watson, çitten tırmanıp eve girdiler. Kasabian kapıda nöbet tutarken, Watson kanepede uyuyan Frykowski’ye saldırdı. “Kimsiniz” sorusuna “Ben şeytanım, şeytanın işini görmeye geldim” diye cevap verdi.

Sürüklenerek salona getirilen Sebring ve Tate’i boyunlarından bağladılar. Bıçaklanan Sebring, ağır yaralıyken katillere Sharon’a dokunmamaları, karnındaki bebeğe acımaları için yalvarıyordu. Manson kızlarının 16 yerinden bıçaklayarak öldürdüğü Tate, “Ölmek istemiyorum, bebeğimin yaşamasını istiyorum!” diye haykırıyordu. Havuz kenarına kadar kaçmayı başaran Folger, 28; Frykowski ise 51 yerinden bıçaklanmıştı.

Sharon Tate cinayeti 60'lı yıllardaki ‘Çiçek Çocuklar’ın Kaliforniya’sına kara bulut gibi çöktü. Aktör George Hamilton, “O vakte kadar uyuşturucu kötü bir şey değil, hayat güzel diye düşünüyorduk. O gün her şey değişti” diye anlatıyor; Steve McQueen, cenazeye silahıyla gidiyordu.

Hollywood’un üstünde paranoya rüzgarları esiyordu. Kimilerine göre şöhretlerin korumayla gezmeye başlaması 1969’da başladı.