İslam dininde bütün ibadetlerin üç boyutu vardır. Diğer ibadetler gibi oruç ibadeti de üçe ayrılır. Bunlar; umumi oruç, hususi oruç ve hususun hususu olan oruçtur.
Bu üç kısım orucu başka bir ibaretle de isimlendirmek mümkündür. Şöyle ki, birinci sınıf oruç sıhhat şartlarına, ikincisi kemal şartlarına, üçüncüsü ise ekmel şartlarına haiz olan oruçtur.
Yani, birinci oruç sahihtir ama kâmil değildir. İkinci tutulan oruç sahih ve kâmildir ama ekmel (mükemmel) değildir. Üçüncü tutulan oruç ise hem sahih, hem kâmil ve hem de mükemmeldir.
İslam dininin Müslümanlardan istediği birinci basamaktan ikiye ve ikinci basamaktan da üçe gelmesidir.
Şöyle de demek mümkündür. Birinci oruç fıkhın istediği oruçtur. İkinci oruç ahlak ilminin istediği oruçtur. Üçüncü oruç ise irfan ilminin istediği oruçtur.
Sıhhat şartlarını içeren oruç (birinci oruç) orucu batıl eden dokuz şeyden, sahurdan iftara kadar uzak durmaktır.
Kamil oruç, birinci orucun yanı sıra vücuttaki azaların tutacağı oruçtur. Yani, insanın eli, gözü, dili, kulağı da... oruç tutmalıdır. Hz. İmam Ali (a.s ) şöyle buyuruyor; “Çokları vardır oruç tutarlar ama açlık ve susuzluktan başka onlara bir şey kalmaz.” Bunlar birinci basamakta kalıp da ikinci basamağa gelmeyenlerdir.
Tarihte şöyle bir olay nakledilir; “Bir gün Hz. Peygamber (s.a.a) Müslümanların oruç tutmalarını istediler. Sahabe kadınlı, erkekli o gün oruç tuttular. Hz. Peygamber (s.a.a) gün ortasında sahabelerinden birisine şöyle buyurdu; “Git kızlarına söyle yemek yesinler.” Sahabe şöyle dedi; “Ey Allah’ın Resul-ü onlar senin emrinle bu gün oruç tuttular.” Resul-ü Ekrem (s.a.a); “hayır, onlar oruçlu değiller” diye buyurdu. Bu sahabe kızlarının yanına gelerek Resul-ü Ekrem (s.a.a)’in söylediklerini kızlarına anlatınca, bunlar hep beraber kalkıp Resul-ü Ekrem (s.a.a)’ in yanına geldiler ve o iki kız oruçlu olduklarını söylediler. Bunun üzerine Resul-ü Ekrem (s.a.a) şöyle buyurdu; “Siz ikiniz bu gün falan komşunuzun gıybetini etmiyor muydunuz? Yere tükürün ağzınızdan neyin düşeceğini görürsünüz.” Onlar yere tükürdüklerinde ağızlarından küçük bir et parçası yere düştü. Zira gıybet insanın kendi ölü kardeşinin etini yemesi demektir.
Allah’u Teâlâ şöyle buyuruyor; “Ey inananlar, sakının fazla şüphe etmekten, çünkü bazı zan ve şüpheler suçtur ve ayıplarınızı, gizli işlerinizi arayıp gözetmeyin ve bir kısmınız bir kısmınızın gıyabında kötülüğünü de söylemesin; biriniz ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? Tiksindiniz değil mi? Ve çekinin Allah’tan, şüphe yok ki Allah tövbeleri kabul eder.”(Hucurât, 12)
Birinci sınıf orucu tutanların üzerinden sadece vazife düşmüş olur. Ama bu oruç ikinci basamağa göre noksandır. Zira orucun bir amacı ve sonucu olmalıdır. Bu konuda Allah’u Teâlâ şöyle buyuruyor; “Ey inananlar, kötülüklerden, şüpheli şeylerden korunmanız için oruç sizden öncekilere farz edildiği gibi size de farz edilmiştir.”( Bakara, 183)
Bu ayette de görüldüğü gibi Allah’tan korkmak, takvalı olmak, günah ve kötü işlerden korunmak oruç ibadetinin meyvesidir. Allah’tan korkan ve takvalı olan bir insan eli, gözü, dili, kulağı ve diğer azaları ile günah yapmaz ve gıybet etmez. Azalarını haramlardan sakındırmayanlar, takva ehli değildirler demektir. Böyle birisinin orucu da meyvesiz bir oruç olur. Zira orucun meyvesinin takva olduğunu belirtmiştik.
Üçüncü bölüm oruca gelince: İrfan ilmi birinci oruca şöyle söyler; Senin tuttuğun oruç sana göre sahihtir ama bana göre noksandır. İkinci oruca da şöyle söyler; Senin tuttuğun oruç da kâmildir ama bana göre noksandır. Ben oruç tutan insanın mükemmelleşmesini istiyorum. Bana göre oruç tutmak istiyorsan kalbin, ruhun ve düşüncelerinin de oruç tutması gerekir. Özel manada, oruç tutulduğu zaman insanın kalbinde “masivellah” (Allah’tan başka şeyler) olursa o kalp oruçlu değildir demektir. Zira insanın kalbi bir evdir ve o evin de gerçek sahibi Allah’u Teâlâ'dır. O eve namahremler sokulmamalıdır.
Kalp evine namahremler sokulduğu zaman, o kalp oruç tutmamış olur. Kalp evine namahremleri sokmayan bir insan, günah yapmak bir kenara dursun, günahı tasavvur bile etmez. İşte bu üçüncü oruç batini oruçtur. Hz. İmam Ali (a.s) Hz. Resul-ü Ekrem (s.a.a) e bu ayda en faziletli amelin ne olduğunu sorduğunda, Hz. Resul-ü Ekrem (s.a.a), ‘günahlardan uzak durmaktır’ diye buyurmuşlardır. Bu en faziletli amel, mübarek Ramazan ayının ana omurga kemiği, felsefesi ve amacıdır.
Selam ve dua ile…