Operasyonu kim yaptı ?
17.12.2013 günü Cumhuriyet tarihinde eşine rastlanmayan bir operasyon yapılıyor.
İstanbul polisinin yaptığı operasyondan İstanbul Emniyet Müdürü’nün bile haberi yok.
İç işleri Bakan’ının haberi yok.
Operasyonun Ankara’da ki ayağında bile Ankara polisine haber verilmiyor, Ankara’ya giden İstanbul Polis’inin usulen Ankara polis’ine haber vermesi gerekir ama vermiyor. İstanbul Polis’i Ankara’da Polis’e adres sorunca Ankara Polis’inin haberi oluyor.
3 Bakan oğlu, bir Devlet Bankası Genel Müdürü, bir Belediye başkanı, iş adamları ve onlarca kişi 14 aylık bir teknik ve fiziki izleme sonucunda “Rüşvet ve Yolsuzluk” iddiası ile gözaltına alınıyor ve ardından :
Birincisi : “bu kadar gizlilik niye” diye sorular soruluyor
Ve Emniyet içerisindeki bir birim Amir’lerine haber vermeden böyle büyük bir operasyona nasıl cesaret ediyor ?
Gizliliğin sebebi operasyon yapılan kişilerin mevkileri ile ilgili. Delillerin karartılması, Operasyona izin verilmemesi v.b gibi sebepler gizliliğin açıklaması olabilir.
İkincisi : “Kim bunlar” deniliyor
Devlet içinde Devlet mi ? Çete mi ? Ulusal güçler mi ?
Hükümet ve taraftarı basın’a göre bu bir komplo. Devlet içinde Devlet var. Çeteler var.
Bir yandaş tv ise bu operasyonun Cemaat+Ergenekon işbirliği ile yapıldığı yorumunu yapıyor.
Cemaat ben yapmadım diyor, Ergenekon zaten Silivri’de.
Eğer Devlet içinde bir çeteleşme varsa bunun da sorumlusu yine 12 yıllık Hükümet’tir.
Kim yaptı sorusuna gelince; Devlet’in içerisinde siyasallaşmamış, Mürit’leşmemiş, kirli işlere nefsini teslim etmemiş, dürüst, namuslu Devlet Adam’larının, Memur’ların olmadığını mı sanıyorsunuz ?
Ortada bu kadar büyük bir yolsuzluk iddiası olmasına rağmen “sebep” değil de “sonuç” tartışılması da içinde bulunduğumuz kirliliğin bir yansımasıdır.
Kim yaptı, neden yaptı, neden haber verilmedi v.b gibi sorular yerine asıl rüşvet ve yolsuzluğun boyutunun ve bunu yapanların konumlarının sorgulanması gerekir.
Ortada Devlet’in imkanları ile şahsi menfaat temin eden Devlet Memurları, Bakan Oğulları var.
Asıl sorgulanması gereken budur.
İnançlı ve Adil bir yönetimin yapması gereken bu iddiaları sorgulamaktır. Bunları yapanları savunmak değil.
Halk Banka’sının para transferini anlamak mümkün. İran’a uygulanan ambargo sebebi ile bunu yapan ilk devlet biz değiliz. (ABD’nin ambarosuna rağmen) Halk Bankası uluslararası kurallar uygun olmayan transfer yapmış olabilir. Milli menfaatimiz için Kamu yararına bu transfere Hükümet göz yumabilir. Ama “Kamu yararına”… Halk Bank Genel müdürünün ve Bakan Bebe’sinin yararına değil. Bunlar herhalde kamu deyince sadece kendi ailelerini algılıyorlar.
Halk Bank Genel Müdür’ünün evinde ayakkabı kutusu içinde 4,5 milyon dolar paranın ne işi var ?
Bakan Oğlu’nun evinde Para sayma makinesinin Para kasalarının ve kolilerce paranın ne işi var ?
(Bunların görüntüleri ve resimleri Emniyet tarafından yayınlandı.)
Bu paralar Halk Bank’ın usulsüz transferi karşısında İranlı Altın Tüccarından alındığı iddia edilen Rüşvetler.
Ve daha bir çok Rüşvet, yolsuzluk, Para karşılığı Vatandaşlık verme, rüşvet karşılığı İmar izni verme gibi iddialar.
Önce Bunları sorgulayın, Soruşturmalara siyasi ve farklı manalar yükleyerek engel olmayın.
Sorgulayın, Adaletin tecellisine imkan verin, Yetim hakkı yiyenleri ifşa edin ve dışlayın.
Ondan sonra Çeteleri, Cemaati, temizlersiniz !
Bu operasyon Hükümet’e karşı yapılmış olsa bile, bu iddiaların açıklığa kavuşması ve sorumluların cezalandırılması öncelikli göreviniz olmalıdır.
Bu iddialar ortada dururken hiçbir inandırıcılığınız olmayacaktır.