Efendiler, Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece, bu bölgenin ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs'a dikkat ediniz. Bu ada bizim için çok önemlidir. M. Kemal Atatürk
Kıbrıs’ın önemini anlamak için öncelikle bu cennet adanın coğrafi konumundan bahsetmek gerekmektedir. Kıbrıs birçoğumuzun bildiği üzere Akdeniz’in doğusunda yer almakta, aynı zamanda da Sicilya ve Sardinya’dan sonra Akdeniz’in üçüncü büyük adası olması nedeniyle çok kilit bir noktada karşımıza çıkmaktadır. Adeta devasa bir uçak gemisine andıran Kıbrıs, Türkiye’ye 65km, Suriye’ye 112km, İsrail’e 267km, Lübnan’a 162km ve Mısır’a 418km uzaklıkta bulunmaktadır. Kıbrıs’ın Ortadoğu coğrafyasına bu denli yakın olması ve buradan istenildiğinde Ortadoğu’ da bulunan devletlere veya gruplara askeri müdahile yapılabilecek olması, Kıbrıs’ın doğrudan veya dolaylı yoldan birçok emperyalist devletin ana gündem maddesi olmasına neden olmuştur. Coğrafi konumu kelimelerle anlatılmayacak olan Kıbrıs’ın önemi atalarımız tarafından da geçmişte fark edilmiş ve II. Selim döneminde yüzlerce şehit pahasına Kıbrıs alınarak ada’ da barış içinde yaşam Osmanlı devleti yıkılana kadar temin edilmiştir.
Hiç şüphesiz Kıbrıs’ın Türkiye için önemi sadece yakın olmasıyla kısıtlı değildir. Ada’da yüz yıllardır varlığını sürdüren aynı soydan geldiğimiz, aynı kültürü, aynı dili paylaştığımız Kıbrıs Türk halkının ezilmesi, katledilmesi, köleleştirilmesi ve insan haklarından mahrum bırakılarak acılar ve eziyetler içinde kendi kaderine terkedilmesi hiçbir Türk için kabul edilebilir bir şey değildir. Dünya üzerinde Türkler hangi inanca sahip olursa olsun büyük bir ailedir ve dünyanın neresinde olursa olsun hiçbir Türk’ün ezilmesi, katledilmesi, işkencelere maruz kalması kabul edilemez. Bu yüzden Türkiye’nin birinci hedefi soydaşlarımızın barış, özgürlük ve güvenlik içerisinde yaşamasını temin etmek ve Kıbrıs’ın barış adası olmasını sağlamaktır. Bu vicdani yüke ilaveten Türkiye 1960 yılında yapılan Garantör Antlaşması ile ada’da huzuru, sükûnu, adanın bağımsızlığını ve bağlantısızlığını sağlayacağına dair ciddi bir uluslararası yükümlülük altına girmiştir. Küresel perspektifte Türkiye daima uluslararası yükümlülük ve taahhütlerine bağlı bir profil çizmiş ve bu profil dışına çıkmayarak yapılan anlaşmalara aykırı gelişmelere göz yummamıştır. Bu nedenle Kıbrıs meselesi Türkiye’nin uluslararası antlaşma ve yükümlülüklerine bağlılığını kanıtlaması açısından da önemli bir meseledir. Bunun yanı sıra Doğu Akdeniz’in en kilit noktasında bulunan ada, Türkiye’nin güney sahilleri açısından oldukça ciddi öneme ve stratejik konuma sahiptir. Öyle ki açıp tarihe baktığımızda Kıbrıs’ı mesken tutan korsanların Akdeniz’de bulunan ticaret gemilerini saldırıp yağmaladıkları gibi, burayı mesken tutan ulusların Kıbrıs’ı üs olarak kullanarak Anadolu’nun güney sahillerine sürekli akınlar düzenleyerek, yağmaladıklarını görüyoruz. Ege denizinde Yunanistan’a kaptırılan adalar ile kuşatılmış Türkiye’nin denizlerde tek özgür hareket alanı güneydedir. İşte Kıbrıs bu Güney sahillerinin tam merkezinde yer almaktadır ve kendi kaderine terkedilmesi mümkün değildir.
Türkiye’nin Kıbrıs davasından vazgeçmesi halinde Anadolu ve Anadolu insanının nefes borusu tıkanacak ve nefes alamamaya başlayacaktır. Güneyde İkmal yollarının kapanması zamanla tehlike çanlarının çalmasına da yol açacaktır. Nitekim Atatürk bunun farkında varmış ve Kurtuluş Savaşından sonra Türkiye’nin o zor günlerine ve maddi yokluklarına karşın yurt dışında açılan ilk konsolosluklardan birini Kıbrıs Larnaka’ya açılması için ciddi çabalar sarf etmiştir. Kıbrıs Türk’ünün Türklük bilincini diri tutmak adına birçok Kıbrıs Türk gencine özel burslar vererek Türkiye’de eğitimlerini tamamlamalarını sağlamış, spor, kültürel vb. alanlarda faaliyetler yaparak, Kıbrıs'ta Türk Kültürünü, Türk dilini canlı tutmayı, Türkiye ile bağları güçlendirmeyi, Türk Toplumunda milli heyecan ve coşku yaratma çabası içerisinde olmuştur. Atatürk’ün ileri görüşlülüğü ile çok açık ortaya koyduğu gibi Türkiye’nin vicdani ve uluslararası yükümlülükleri olmasa bile sadece kendi güvenliği için Kıbrıs’ın Türk ekseninden çıkmasına izin verilmesi mümkün değildir. Bütün bunlara ilaveten önümüzdeki yıllarda Kafkas, Orta Asya ve Hazar petrolleri ile doğal gazı borularla İskenderun körfezine gelecek ve buradan dünyaya pazarlanacaktır. Komşumuz Irak’ın petrolü halen buraya akmaktadır. Türkiye hali hazırda adaya su aktarımına geçtiğimiz tarihlerde başlaması ve günden güne gelişen İskenderun ve Mersin limanları Türkiye’nin ithalat ve ihracatında önemli bir rol oynamaktadır. GAP ile yüksek ivme kazanacak üretim bu limanlardan dünyaya pazarlanacaktır. İşte Kıbrıs meselesi, bütün bu gelişmeleri yakından ilgilendiren ve kontrol eden bir konuma sahiptir. Günümüzde gelişimini tamamlayan ülkelerin Kıbrıs civarında savaş gemileri bulundurarak burada söz sahibi olmaya çalışmaları adanın önemini kat ve kat arttırmaya devam etmektedir. Özellikle Rusya, İngiltere, ABD ve AB Doğu Akdeniz’de askeri varlığını günden güne arttırarak stratejik üstünlük elde etmeye çalışmaktadır. Öyle ki yıllar önce İngiliz Amiral Lord John Hay, Kıbrıs’ı tanımlarken “Bir deniz üssü olarak elde edilebilecek en iyi yer” sözleriyle anlatmaya çalışmış, İngiliz devlet adamı Beaconsfiled ise Kraliçe Victoria’ ya Kıbrıs’ı anlatırken “ Ön Asya’nın Anahtarı” demiştir.
Hal böyleyken, burayı sadece bir adadan ibaret görmek ve pazarlık konusu etmek intihardan başka bir şey değildir. Kıbrıs’ın Anamur’dan sadece 65km olduğunu düşünmek ve Yunanistan başta olmak üzere İngiltere, AB, ABD, Rusya, İsrail ve komşularımızın Türkiye üzerinde gizli emeller ve tarih boyunca yayılmacı politika beslediklerini bilmek bile, Kıbrıs’ın Türkiye için adeta bir yaşam destek ünitesi olduğunu anlamamızı daha da kolaylaştırır. Türkiye’nin Enosis ve başka tehlikeler karşısında neden sessiz kalamayacağını açıkça izah eder. Türkiye’nin Enosis’ e karşı bu ciddi dik duruşu ve direnişe geçen cesur Kıbrıs Türk halkına verdiği destek, adanın Yunan işgaline uğramasını önlemiş ve bağımsızlık kapısını açmış en büyük faktördür. İşte bu gün Türkiye adada bulunan askeri üslerini son teknolojik askeri sistemlerle donatmalı ve olağan üstü bir durumda Kıbrıs çevresinde bulunan değişik amaçlara sahip, emperyalist güçlere ait askeri deniz üstü ve denizaltıları unsurlarını saf dışı bırakabilmelidir. Dört yanı düşmanlarla çevrili dünyanın bu cennet köşesinde hür ve rahat yaşamanın tek yolu okumak, okumak ve daha çok okumaktır. Ancak bu yol ile bilim ve teknoloji konusunda bayrağı elimize alabilir, dünyaya huzur ve barışı getirebiliriz…