1980 öncesinde Türkiye'nin içinde bulunduğu iç savaşı aratmayan kaoit ortamın bize bıraktığı birçok kötü miras var.
İnsan yaşamının, en kutsal hak olan ve Devlet'in birincil vazifesi olan can güvenliğinin değersizleşmesi bu kötü mirasların en kötüsüdür.
Türkiye'de en ucuz şey insan hayatıdır.
Ölümlere, katliamlara alıştırıldık, kanıksadık.
İnsanların neden öldürüldüğünü sorgulamak yerine ölümlerine haklılık kazandıracak gerekçeler aramaya alıştık.
Teröristlerden çok terörize olduk toplum olarak. Toplum şiddet kültürüne alıştırıldı.
İdeolojileri de terörize ettik.
Sözde ideologlar, fikir adamları toplumu artık fikirleri ile değil mensup oldukları örgütün terörist eylemlerini savunarak şekillendirmeyi tercih ediyorlar.
Siyasiler, Sivil Toplum Örgütleri de katliamları kendi fikir penceresinden bakarak değerlendiriyorlar.
Ölenlerin “İNSAN” Olduğu gerçeği akla bile gelmiyor.
Çünkü ölümlere İNSAN odaklı değil ideolojik, etnik, siyasi ve mezhep odaklı bakmaya alıştırıldık.
Toplumsal infial duygusunda bile bir birlik, beraberlikten söz etmek mümkün değil.
2 gün önce Suruç’ta yapılan ve 32 kişinin öldüğü katliam da bu psikoloji ile değerlendirildi, yorumlandı ve bu şekilde de unutulup gidecek.
Tıpkı aynı gün PKK’nın şehit ettiği asker gibi.
Tıpkı, Bağlarbaşı’nda katledilen masum 33 can ve Madımak ’ta katledilen 33 can gibi.
Ve… PKK’nın katlettiği binlerce Asker, Polis ve sivil Can’lar gibi.
Hepsine siyasi, ideolojik, etnik ve dinsel kılıflar uydurduk.
Asker’in vatan savunmasında olduğu gerçeğini “İşgalci Türk Askeri” diye perdeledik ve katledilmesine alkış tuttuk.
PKK gibi bir narko-terör örgütünün bebek katliamlarını bile “Özgürlük” adına alkışladık.
Şehadet makamının kutsallığını her fırsatta tekrarlayan siyasal İslamcılar bile Türk Askerinin katledilmesini “Şehit sayılmaz” diyerek sıradanlaştırdı.
**
Suruç’ta ölen 32 kişi siyasi görüşü ne olursa olsun bu ülkenin evlatlarıydı ve Türkiye üzerinde emelleri olanlar tarafından pimi çekilen bombanın kurbanı oldular.
Aynı gün şehit edilen jandarma uzman onbaşı Müsellim Ünal'da bu ülkenin evladı ve silahaltındaki askeriydi.
Müsellim Onbaşı’yı şehit eden PKK’yı terör örgütü olarak görmezseniz, Suruç’ta katledilen 32 kişinin sorumlusu olarak IŞİD’dı suçlamanız teröre bakışınızın sorgulanmasına sebep olur.
Suruç için sokağa çıkıp, Asker için sessiz kalırsanız terörizme taraf olursunuz.
Dün PKK’nın yaptığı katliamları bu gün ISİD yapıyorsa, bunun sorumlusu öncelikle teröre teröriste mesafe koymayanlardır.
Devlet’in meşru güvenlik güçlerinin ve istihbaratının terörü önlemek adına yaptığı operasyonları “Barış süreci” gerekçesi ile rafa kaldırırsanız bu sonuçlar kaçınılmazdır.
Bu katliamlar; ISİD’a operasyon yapılsın diyen, aynı zamanda PKK’ya canlı kalkan olanlar ile PKK’ya operasyon yapıp ISİD’e silah ve lojistik destek sağlayan siyasilerin teröre bu kadar bulaşmış olmasının sonucudur.
Çünkü onlar için asıl olan iktidarlarının devamı ve emir aldıkları emperyal patronlarının talimatlarıdır.
Önemli olan İnsan ve İnsanın kutsal yaşama hakkı değildir.
Onlar, “Ölen ölür kalan sağlar bizimdir” der, yollarına devam ederler.