Türkiye’nin gündemine yeniden bir “saray” tartışması sokuldu. Kimisi Saray’ı “üniversite” yapacağından dem vururken, kimisi de “ahır” yapılmasını teklif ediyor.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Atatürk ne yapmıştı peki?
Osmanlı’nın hangi sarayını yıktırmış veya ahır yaptırmıştı?
Atatürk, yeni bir devlet kurarken Osmanlı’nın tarihine ve hatıralarına sahip çıkmış, tüm bunları Hazine’ye veyahut TBMM’nin uhdesine almıştı.
O KAFA
Rauf Tamer yazmıştı taa 80’li yıllarda “O Kafa”yı.
Boğaz Köprüsüne karşı olan “solcularımız” o zaman Zap Suyuna köprü istiyorlardı.
Bugün İstanbul Boğazında 3 köprü var ve Avrasya Tüneli’nin yanına iki tünel daha yapılıyor.
O Kafa maalesef yine karşı tüm bunlara…
Sonra ODTÜ arazisinden yol geçirmemek için direnen “solcularımız” çıktı. Bugün de o yoldan sağcısı, solcusu herkes geçiyor, bu yeni yol bile Ankara’ya yetmiyor.
SARAY/KÜLLİYE ÜZERİNE
Atatürk Orman Çiftliği arazisine milletin milyarları akıtılarak yapılmış koskoca bir kompleks.
Akşener’in partisinin kurucularından olan Prof. Dr. Ümit Özdağ, “O Kafaya” özenerek, Sözcü gazetesine verdiği röportajda Saray’ı “üniversite” yapacaklarını söylemiş.
Gazeteci yazar Necati Doğru biraz daha ileri giderek Saray’ın “ahır” yapılmasını istemiş.
Türkiye çok garip bir ülke oldu.
Birileri israfın dibine vurarak “yapıyor”. Birileri de israfın önüne geçmek yerine, ya “yıkıyor”, ya da gündeme geleceğim diye işkembeden sallıyor.
ATATÜRK NEREDE ÖLDÜ?
Osmanlı’nın bugün bilinen pek çok sarayını Ermeni Balyan ailesi yapmıştı.
Osmanlı; aldığı borçların çok büyük bir bölümünü devletin alt yapısına değil, saraylara ve köşklere harcayarak Ermeni Balyan ailesini ihya etmişti.
Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduğunda israfın dibine vurularak yapılan bu sarayları “ahır” yaptırmayı ve ya “yıktırmayı” hiç düşünmemişti.
Bugün Atatürkçülük bayraktarlığını kimseye bırakmayıp, her yapılanı “yıkmayı” düşünenlere şunu hatırlatmak lazım:
Atatürk, bir Osmanlı sarayı olan ve Ermeni Balyan ailesine yaptırılan Dolmabahçe’de öldü.
Solcu olmak, sosyalist olmak dünyada başka iken, ülkemizde bir avuç slogan ve terime sığdırılmış durumda ve bunların arkasından herkes kendisine bir don biçmeye çalışıyor.
Adam gibi solcu, sosyalist veya Atatürkçü, milliyetçi olun vallahi canımı yiyin.
KARŞIYIZ DA KARŞIYIZ…
AK Parti/AKP’ye karşı olmak, onun fikir ve eylemlerine katılmamak başka bir şey, sırf karşı olacağım diyerek “sap yiyip saman çıkarmak” başka bir şey.
Tüm israf eleştirilerine rağmen bugün ortada Türkiye’nin Başkentini temsil eden ve tescil ettiren bir Saray/Külliye var.
Konferans salonları ve tüm donatılarıyla Atatürk Orman Çiftliği’nden yükselen bu kompleks Türkiye’nin bir anlamda gücünü de ortaya koymaya çalışıyor.
Saray bugün AK Parti/AKP saltanatını temsil ediyor olabilir. Ancak, 10 veya 20 yıl sonra Türkiye’yi kimlerin idare edeceğini biliyor muyuz? Bu saray/külliyede kimlerin oturacağı hakkında bir fikrimiz var mı?
ATATÜRK’ÜN İZİNDE OLMAK
Herkesin içinden geçirdiğini fakat dile getiremediğini burada sesli yazayım:
Şimdilerde Saraya karşı olan kim varsa oldukça eminim ki, iktidara gelseler hepsi de yıkacaklarını veya ahır yaptıracaklarını söyledikleri o sarayda keyifle kurula kurula oturacaklardır.
Dünün Osmanlı saraylarında bugün kimler oturuyor? Bu saraylar Türk Milletinin malı değil midir?
Sarayı “ahır” veya “üniversite” yapmak isteyenler, milletin parasıyla yapılmış olan Saray/Külliye’ye karşı çıkmak yerine, buranın kullanış biçimini eleştirsinler.
Türkiye Cumhuriyeti’nin “yeni temsil merkezinin”, içinde; “tarikatlerin” cirit atıp, “zikir” yaptığı bir yer olmasına karşı çıksınlar.
Türkiye Cumhuriyeti’nin “yeni temsil merkezinin”; Atatürk’ün ilke ve inkılaplarına yakışır bir şekilde; halka açık, bilimi, kültürü ve sanatı yükselten bir yer olması için mücadele etsinler.
Sonuç olarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin “yeni temsil merkezi”, yine Atatürk’ün mirası olan Atatürk Orman Çiftliği’nin arazisi üzerine yükselmekte.
Türkiye’de iktidar olmak isteyenler; Türk Milleti’nin değerleriyle cebelleşmeyi ve Rauf Tamer’in yazdığı gibi “O Kafa”yı bırakıp, bugüne ve geleceğe bakmasını öğrensinler artık.
Atatürk’e ve onun değerlerine “yıkarak”, “ahır yaparak” değil, ancak ve ancak geçmişten aldığı güçle geleceğe bakarak sahip çıkılabilir.
Hatırası olmayan milletlerin geleceğinin olmadığını bilen Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni “yıkarak” değil, “yaparak” kurdu.
Türk Milliyetçisi, Ülkücü, Atatürkçü olduğunu söyleyip bugün “merkezde” siyaset yapmak isteyenler de, gündeme geleceğim, birilerine kendimi sevdireceğim diye “O Kafa”nın peşinden gideceklerse onlara da hatırlatmak lazım:
“Burası merkez, dinlemede herkes…”
Son söz:
Bu kafalar, “O KAFA” olduğu sürece AK Parti/AKP sittin sene gitmez bu iktidardan…
Hakan Sönmez siyasetcafe.com