Fethullahçı Terör Örgütü’nün sadece Türkiye’de değil dünyanın pekçok ülkesinde örgütlü olduğunu biliyoruz. Özellikle de Türkî devletlerdeki gücünün sanılanın çok ötesinde olduğu anlaşılıyor.
Tıpkı Türkiye’deki gücünün de tahminlerin çok üzerinde olduğunun menfur darbe girişimi sonrasında anlaşılmış olması gibi...
FETÖ’nün darbe girişiminin ardından Türkiye, örgütün sadece kendi içindeki değil diğer ülkelerdeki yapılanmalarına karşı da bir mücadele başlattı. Özellikle dost ve kardeş ülkelerdeki FETÖ yapılanması konusunda başta Dışişleri Bakanı olmak üzere devlet yetkililerimiz, ilgili ülkeleri uyararak, benzer darbe girişimlerinin kendi ülkelerinde de yaşanabileceği bildirdi ve önlem almalarını istedi.
Bu uyarıya Kazakistan ve Azerbaycan gibi kardeş ülkeler olumlu karşılık verip gerekli adımları atmaya başladılar. Örgütle irtibatlı pek çok kurumu kapattılar. Bu arada yeri gelmişken belirtelim; Özbekistan yaklaşık on beş yıl kadar önce zaten bu örgütün bütün uzantılarını ülkesinden silip atmıştı. Hatta bu sebeple Türkiye ile bazı sorunlar da yaşamıştı. O sorunların etkileri hala bugün de hala devam ediyor.
Gelelim Kırgızistan’a...
Kırgız Devlet Başkanı Atambayev, Türkiye’nin FETÖ konusundaki uyarısına hiç beklenmedik bir tepki vermişti. Dışişleri Bakanımızın; “FETÖ, Kırgızistan’da da darbe yapabilir,” şekindeki açıklamasına Atambayev’in yanıtı şu olmuştu; “Şayet kendileri bu kadar akıllıysa, o zaman neden kendi ülkelerindeki darbeyi zamanında fark edemediler? Bu iddialar absürddür. Biz, tabii ki, bütün tavsiyeleri dikkate alacağız ve bu konuyla ilgili bilgileri inceleyeceğiz. Fakat bizi korkutmaya ve bize bir şey öğretmeye gerek yok."
Kırgızistan’daki FETÖ yapılanmasını bilenler, örgütün bu ülkede büyük bir güce sahip olduğunu belirtiyorlar. Nitekim; Kırgızistan’da savunma sanayi şirketi bulunan Türkiyeli iş adamı Serdar Özyurt, Sabah Gazetesi’ne verdiği demeçte aynen şunları söylüyor:
"Kırgızistan'da FETÖ yapılanması çok güçlü.
FETÖ’nün Kırgızistan ve Asya imamı Orhan İnandı ve iki yardımcısının kırmızı plakalı araçları var. İsteseler Devlet Başkanı Atambayev'i bir günde düşürürler. Atambayev 15 Temmuz sonrasında onları korudu. Çünkü FETÖ bütün devlet kurumlarını ele geçirmiş durumda. Milletvekilleri, bakanlar arasında da FETÖ mensupları var. Orada ülkemizin yararına olacak ne varsa her şeyi baltaladılar."
FETÖ’nün Kırgızistan’daki gücü hakkındaki bu bilgleri okuduğumda aklıma örgütün sözde ideolojik köklerini oluşturan Said- i Nursi ve kitapları geldi. Malumunuz Fethullah Gülen grubunun ideolojik kaynaklarından biri de Said – i Nursi’dir. Yani onun kitaplarıdır. Bugün Said – i Nursi kaynaklı Nurculuk dediğimiz dinci akım bir yığın gruba ayrılmıştır. Fethullah Gülen’in ve cemaatinin de Said-i Nursi ile bağı inkar edilemez bir gerçektir. Artık bir terör örgütü olarak nitelenen Fethullah Gülen cemaatinin okullarında, yurtlarında ve diğer tüm kurumlarında Said – i Nursi’nin kitapları Fethullah Gülen’in kitapları kadar itibar görmekte ve okunmaktadır.
FETÖ ve Kırgızistan kelimeleri bir arada kullanıldığında ister istemez bu örgütün Said-i Nursi ile olan bağı ve Said – i Nursi’nin kitapları hatıra gelmektedir.
Neden mi?
Çünkü o kitaplarda Kırgızlara yönelik inanılmaz hakaretler var da ondan. Sanırım Kırgızların bu hakaretlerden haberi yok ya da haberleri var ama belki de örgüte mensubiyet duyan bazı Kırgızlar kendi halklarına yabancılaşmış ve Mankurt olmuşlar. Açıkçası birincisini tercih ederim. Umarım haberleri yoktur. Belki de örgüt söz konusu kitapları Kırgızistan’da sansürlüyordur.
Gelelim o kitaplara ve hakaretlere...
“Lem’alar” ve “Şualar” adlı kitaplarda FETÖ’nün ideolojik babası Said- i Nursi, Türkî halklar olan; Kırgızları, Tatarları, Moğolları “Ye’cüc ve Me’cüc” yani Şeytanî bir topluluk olarak görüyor. Dahası aynı halkları, “akvam –ı vahşiyye” yani vahşi kavimler hatta yağmacı ve çapulcu topluluklar olarak niteliyor.
İşte, Fethullah Gülen’in fikir babası olan Said-i Nursi’nin; Lem’alar / 16. Lem’a / sayfa 112’deki cümleleri;
“…Kur’an lisânıyla Ye’cüc ve Me’cüc'ün ve tabir-i diğerle (diğer bir ifadeyle) tarih lisanında Mançur ve Moğol denilen ve âlem-i beşeriyeti (insanlık âlemini) kaç defa zir ü zeber (yerle bir) eden ve Himalaya Dağlarının arkasından çıkan ve şarktan garba kadar (doğudan batıya kadar) harap eden akvâm-ı vahşiye ve garetkâr (vahşi ve yağmacı) milletlerin Hind ve Çin’deki akvam-ı mazlumeye (mazlum kavimlere) tecavüzlerini (saldırılarını) durdurmak için, o Himalaya Silsilelerine (sıradağlarına) yakın iki dağ ortasında, uzun bir sed yaptığı ruy-i zeminde (yeryüzünde) mürur-u zamanla(zamanın geçmesiyle) dağ şeklini almış, tanınmayacak bir surete gelmiş çok sun’i setler vardır. Ve o akvam-ı vahşiyenin (vahşi kavimlerin) kesretle hücumlarına çok zaman mani olduğu gibi, Kafkas Dağlarında, derbent cihetinde yine çapulcu, garetgir (yağmacı) akvam-ı Tatariyenin (Tatar kavimlerinin) hücumunu durdurmak için, Zülkarneyn-misal Eski İran padişahlarının himmetiyle (gayretleriyle) sedler yapılmıştır…”
Said – i Nursi, hakaretlerine, Şualar adlı kitabının 5. Şuâ / 15. Mesele / sayfa 588’de aynen şu şekilde devam ediyor;
“Anarşistlik fikrinin tam yeri ise… hâkimiyette geri kalan çapulcu kabileler olacak. Ve o şerâite muvafık (şartlara uygun) insanlar ise, Çin-i Maçin'de kırk günlük bir mesafede yapılan ve Acaib-i seb'a-i âlemden (Dünyanın yedi harikasından) birisi bulunan Sedd-i Çinî'nin (Çin Seddi’nin) binasına (inşasına) sebebiyet veren Mançur ve Moğol ve bir kısım KIRGIZ kabileleridir...”
Görüldüğü gibi; FETÖ’nün kökünde Kırgız, Tatar, Moğol düşmanlığı var. Ama böyleyken FETÖ Kırgızistan’da neredeyse devleti tümden ele geçirebilecek kadar örgütlenebiliyor.
Birileri bunları ATAMBAYEV’e ve tüm Kırgızlara anlatmalı...
siyasetcafe.com