Nihat Genç, Youtube üzerinden yayın yapan Veryansın TV’de gündeme ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Ahmet Davutoğlu’nun AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkındaki açıklamaları, Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırı ve eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün açıklamalarını değerlendiren Nihat Genç, İstanbul’daki seçimlerin de yenilenme ihtimalinin düşük olduğunu ifade etti.
İşte Nihat Genç’in açıklamaları:
Nihat Genç, “Seçimler yenilenecek mi?” sorusuna, “Böyle bir şeye asla ihtimal vermiyoruz, asla da yenilenmesini istemiyoruz. İmamoğlu’ndan bir Menderes yaratıyorlar. Zaten AK Parti kendi yaptığı anketlerde de seçim yenilenirse yüzde 54 - 60 İmamoğlu’na çıkıyor. Türkiye’yi kötülüğe sürüklerler. Bunca zaman ‘Atı aldım Üsküdar’ı geçtim’ diye seçimleri bitiriyorsun ama yenilince haftalarca uzat. Buna milli irade razı gelmez. Çok üzmeyelim, ülkenin asayişe, huzura çok ihtiyacı var. Sizlerin de dediği gibi beka sorunumuz var. O yüzden demokrasiye karşı, hukuka karşı, milli iradeye karşı böyle bir yanlışlık yapacaklarını sanmıyorum” dedi.
ABDULLAH GÜL’E SERT TEPKİ: “SEN KİMSİN?”
“Tabi tuhaf gelişmeler oluyor. Mesela seçimlerden hemen sonra Gül kafa çıkarttı, bahar gelince gül çiçekleri gibi kafa çıkarmaya başladı. Tabi bunlarda bir uğursuzluk var net görülüyor. AK Parti’ye bir çevirme, kuşatma hareketinin başladığını net görüyoruz. Fransız, İngiliz, Ruslar zaten vardı. Bir sürü uluslararası haber ajansı Türkiye’de şube açmaya başladı. Ya bu arada yeri değil ama mutlaka söyleyim; TRT World nedir ya? 50-60’a yakın adama 20-30 bin dolar maaş veriyorlar. Türkiye’nin Merkez Bankası’nda doları yok, TRT World’e milyar dolar para, böyle israf mı olur?"
"Abdullah Gül şans arıyor. Abdullah Gül tabi şunları söylemeye çalışıyor, ‘Bütün bu işleri ben yaptım ben hazırladım’ onun müjdesini veriyor. Sonra yine çok uğursuz bir laf ediyor. Kimliksiz, kişiliksiz insanların her ortamda edebileceği laflar ‘artık normalleşebiliriz’ sen kimsin ki senin lafınla normalleşeceğiz. Normal ne bir kere, normal mi bıraktınız, silahlı kuvvet mi bıraktınız, demokrasi mi bıraktınız, hukuk mu bıraktınız, meclis mi bıraktınız, Cumhuriyet’in kuruluş ilkelerini mi bıraktınız? Normalleşmeye dönecekmiş, senin normalin var mı? Neymiş normal bana bir gel söyle. Terbiyesiz adam, hala gelmiş laf ediyor, orada burada röportajla kafa çıkartıyor. Terbiyesiz adamlar. Önce bu ülkeye, Türkiye’ye karşı hesabını verecek bu insanlar. Normalleşecekmiş! Normal neymiş, hadi bir söyle? Neymiş, FETÖ ile birlikte olursak, İngiliz kraliçesiyle olursa, BOP başkanlığı olursa, Türk ordusu eskisi gibi tasfiye edilir. ‘Ergenekon ne kadar doğruymuş, güzel şeyler olacak, PKK ile açılıma güzel şeyler olacak’ bunlar mı normal? Senin normalin ne? Sen normal lafını biliyor musun be! Türkiye’ye normalini kaybettiren sizlersiniz. Bugün hukukta, demokraside mecliste saray vasıtasıyla bir sürü yanlışlıklar eksiklikler yaşanıyor ve kimse de önünü alamıyor bunun. Normalde kim kaybetti, bunlar kaybetti. Ülkenin normali nedir? Anayasasıdır, meclisidir, bağımsız yurttaşlarıdır, cemaatlerin eline terk ettiniz ülkeyi. Cumhurbaşkanlığı yaparken Türk ordusunun işgaline hazır bulundunuz. Teslim ettiniz. Kimseye de soruşturma açtırmadınız. Sinirlerim tepeme çıkıyor bu adamlar konuşunca. Terbiyesiz adamlar. Şu adamlara bak be. Şu adamları birileri geldi ve bu ülkenin başına koydu, yazıklar olsun. Sana, bana, ona, buna, herkese hepimize. Neyse o bitmedi hemen yıllardır sessiz kalan Davutoğlu Bey çıktı devreye. Büyük bir bildiri yayınladı. Uzun uzun cümleler. Bir kere şunu şöyleyim; o Celal Şengör de öyle. O Celal Şengör’ün de Türkçesi yok, 30 kelimeyle Türkçe yazıyor, İngilizce falan. İyi de Türkçeniz yok. Bu da böyle! Vurucu tek bir cümlesi yok, parlak tek bir kelimesi yok. Uzun uzun böyle bizim 'tükürük' dediğimiz cümlelerle uzat uzat uzat sabun köpüğü kelimelerle sıkıcı bir metin. Ama sarayı eleştiriyor, ailenden bakan yaptın diyor, bilmem ne diyor ve tabi ki o da İngilizlere, Avrupalılara, Amerikalılara 'ben buradayım' diyor. Bana sorarsan bu Davutoğlu’nun mektubu Türkiye’ye karşı değil, dışarıya, 'ben buradayım bekliyorum sıra bana geldi, bak ben buradayım vaziyet almak öne çıkmak için ben buradayım' diyor. Çok zayıf bir bildiri bunu söylemek istiyorum. Türkçesi çok zayıf. Bana sorsan karakteri hepten zayıf çünkü Halep’in hesabını verecek. Halep’in hesabını vermeden bu topraklarda onun yaşama şansı yoktur, hiç şakası da yoktur bu konunun."
“BU CÜCELERİ, DEVLERİN OMUZLARINA KİM KOYDU?”
"Büyük sorumuzu soralım; bu cüceleri devlerin omuzlarına kim koydu. Dev dediğim milli iradedir, CHP’nin kuruluş ilkeleri de devdir, muhafazakar kültürün getirdiği birikim de devdir, bu ülkenin tarihi de devdir, başbakanlık, cumhurbaşkanlığı makamı da devdir. Bu devlerin omuzlarına bu cüceleri kim koydu? Bu dersimize iyi çalışacağız. Kendileri devlerin omuzlarına yürüyünce kendilerini büyük sanıyorlar. Devin huzuruna geliyorlar, o işe o koltuğa oturuyorlar, biri CHP’nin başına, biri başbakanlığa filan kendilerini de büyük görüyorlar. Siz kimsiniz? Üç kuruşluk adam oldunuz, hiçbir eser üretmediniz, hiçbir öngörünüz çıkmadığı. Yaptığınız ittifakların rezil, Türk milletini utandıran olduğu zaten ortada, cücelersiniz."
KEMAL KILIÇDAROĞLU’NA YAPILAN SALDIRI
“Tabi bu arada çok tehlikeli şeyler de yaşadık. Etismegutspor’un maçı vardı, onun ilk 5’e girmesini bekliyoruz. Etimesgut’a destek veriyoruz, oraya giderken yolda Kılıçdaroğlu’na bir saldırı olduğu haberi geldi. Ya ben her ay Çubuk’a giden bir insanım. Orada arkadaşlarım var, gezmek için de gideriz. Kılıçdaroğlu’na saldırı haberi geldi... Nasıl bir şoka uğradıysam, hani insanlar bilsin diye söylüyorum. Etrafıma döndüm dedim ki ‘Çubuk neresi’, millet bana baktı 'ne oluyor' diye. O kadar büyük şoka girdim, Çubuk’u unutacak kadar. Çok tehlikeli bir harekettir, gerekten çok korkunç bir harekettir. Bu ülkenin yazarları, çizerleri, aydınları, siyasileri, medyası tabii ki çok derinden endişelenmeli. Bu kör şiddet karşısında hepimiz tir tir titremeliyiz. Bu ülkedeki siyaseti belirleyen, bu ülkede en korkunç iki tane güç vardır; bir tanesi PKK’dır, sürekli adam öldürür, senin öğretmenlerini öldürür, daha geçenlerde türkü söyleyen dünya güzeli kızımızı öldürdüler. Daha aydınlarımız halen onlara destek veriyor değil mi? Ya da Kaftancıoğlu. İkincisi kör şiddettir; Madımak’ı unutmayacağız. Bu kör şiddet korkusu ve bu PKK’nın şiddet eylemeleri ülkedeki siyaseti belirler. O yüzden bir ülkedeki siyasiler, ikisine de taviz vermemeli, asla. Bu hiçbir şekilde affedilemez.“
“AKP SEÇMENİ SURİYELİLERDEN ÇOK YORGUN”
“Bir de tabi çok ciddi bir meşruiyet krizinden bahsetmek istiyorum. bugün seçimden sonra gördük AKP ve yandaş medya. Bir cümle de burada söyleyim. AKP’nin seçim yenilgisi içinde bir iki şey var bunu kendileri hiç telaffuz etmiyorlar. Seçimlerin içinde en çok Suriyelilere karşı yorgunluk var AKP’li seçmen Suriyelilerden çok yoruldu. Bunu söylemek istemiyorlar, bunu ifade etmek istemiyorlar ama kendilerine çok büyük geldiğini gördüler. Bunu samimiyetle desteklemek istiyorlar ama bunun da bir limiti var. Ailenizden biri hastaneye yatar, hastane masrafları, her şeyinizdir bir gün yaşasın istersiniz ama gün gelir hastane masrafları 200 milyar 300 milyarı geçer ve içinizden bir ses gelir, 'ya ölse daha iyi', utanırsın kendinden. AKP’li seçmen de öyle utanıyor bunu söylemekten ama Suriyelilerden çok yorgun. Yandaş medyanın bu aşağılayıcı bu tavrından da çok rahatsız. CHP’yi karşısına almış, her olayda CHP’yi suçlaması, her olayda ya bu çok saçma bir şey, delilik hali. Tayyip Erdoğan bu yandaş medyanın yayın organlarının görünür yüzlerini yeni baştan, sil baştan değiştirmeli. Bu kadar vahşi yayın yapılmaz.“
“HÜKÜMETE KARŞI İNSANLARIMIZI BIKKINLAŞTIRMAK İÇİN…”
“Son 10-15 güne kadar Erdoğan’a, içinde gizlenmiş FETÖ’cüler mi artık... Cumhuriyet tarihimizdeki en çok radar cezası. Sigara içme cezası var ya dükkanlarda bir de radar cezası, vergi cezalarının en çok toplandığı seçimden önceki 3 aydır. Yani birisi hükümete karşı insanlarımızı bıkkınlaştırmak için cezaların şeyine basıyor. Bu akıllı bir şey değil. Hükümetler seçime girerken onu uzatır, bunu uzatır, zam yapmaz tam tersi bir şey. Bütün bunları AKP görmezden geliyor.”
“CHP MEŞRUYİET KRİZİ YAŞIYOR”
“Meşruiyetten devam edelim. Şimdi CHP’nin büyük bir meşruiyet krizine, PKK ile işbirliği, HDP ile iş birliği yaptığını ki Muharrem İnce’nin aday gösterildikten bir gün sonra PKK’yı onayladığını, eyaletleri onayladığını açıkladı Kılıçdaroğlu, buraya düştü. Gerçekten meşruiyet krizi yaşıyor. Cumhuriyeti kuran partinin meşruiyet krizine düşmesi kadar ahmakça, salakça bir şey yoktur. Bunu en güzel böyle söylersin, diğer kelimeler ortamı bozar. Sen nasıl oluyor da Cumhuriyet’i kuran bu ülkenin topraklarında milli kurtuluş savaşı vermiş bir organ, meşruiyet krizine düşüyorsun. Bu çok ciddi bir meseledir ve şimdi gelecek seçime kadar, önümüzdeki 4 yıla kadar AKP bu meşruiyet krizinden vurmaya çalışacak ki yandaş medya bu bomba atışlarına başladı.”
İşte Nihat Genç'in açıklamaları:
siyasetcafe.com