Oda TV yazarı Nihat Geç, bugünkü köşesinde 'Ezel dizisinde FETÖ mesajları mı var' adı bir yazı kaleme aldı.
İşte Genç'in yazısı;
'EZEL' dizisi yedi sekiz yıl önce yetmiş bölüm yayınlandı, oyuncu kadrosu müthiş: Tuncel Kurtiz, Haluk Bilginer, Kıvanç Tatlıtuğ, Kenan İmirzaoğlu, vs.
Ancak bana ve birkaç gazeteciye gelen bir mesaj konuyu yeniden hatırlamama neden oldu. Gönderen kişi, dizide zamanında yapılan bir göndermeden yola çıkıp dizi aylarca çalışmış ve bazı şifrelere ulaşmıştı. Dizide FETÖ’nün gizli mesajlarının saklı olduğunu iddia ediyordu.
Eğer doğruysa, Ezel dizisi bir FETÖ'cülük nedir ne değildir gizli mesaj şifre nedir ne değildir konusunda sinema ve iletişim bölümlerinde ders diye okutulmalı.
Öyleyse dizi baştan aşağı 'şifrelerle' dolu. Haklıysa asıl suç hepimizin, dizide bu kadar aleni FETÖ mesajını nasıl görmezden geldik?
Kafanızı karıştırmamak için ve konuyu boğmamak için sadece belli başlı gizli işaretlerden bir kaç tanesini verelim.
1. Kenan İmirzaoğlu'nun olduğu bir sahnede ve defalarca gösteriliyor duvarda FETÖ'nün maskı asılı duruyor.
Üstelik maskı incelediğinizde bu maskın FETÖ'nün yüz kalıbından birebir aslına uygun aynen alınmış olma ihtimalini düşünüyorsunuz.
2. Haluk Bilginer'in öldürülme sahnesinde yakın planda Haluk Bilginer'in yüzü gölgelenmiş ve birebir ATATÜRK'e benzetilmiş. Bir reklam filminde daha öncede Atatürk'ü oynayan Haluk Bilginer'in yüzü şaşırtıcı derecede tıpkısının aynısı Atatürk'e benzetiliyor ve o an öldürülüyor.
3. 'Yeğen' diye konuşan Ramiz-Tuncel Kurtiz'in aslında FETÖ olduğu bir çok sahnede ayrıntılarıyla işlenmiş, şeker hastası olduğu söyleniyor, FETÖ'nün baba adı Ramiz ana adı Rabia alenen veriliyor.
4. Tuncel Kurtiz'in Hasan Sabbah'la ilgili o meşhur konuşması, sultanı korumalarıyla tehdit ediyor, en yakınındayız kelleni her an alabiliriz, şeklinde bir hikaye. Ezel dizisinden geriye kalan en meşhur sahne bu.
5. Galatasaraylı Can Kıraç'la ilgili tuhaf göndermeler gırla gidiyor, bir yerde üstünde CAN yazan bir kart vizit, diğer sahnede Galatasaray'ın Osmanlı dönemi amblemli bir yüzük hediye ediliyor ve sonra bir tehdit cümlesi.
6. Kahramanlardan birinin adı SEKİZ, diğerinin adı, TEMMUZ. 15 Temmuz'u yaşamamış olsaydık bu tuhaf isimler çok da dikkat çekmeyecekti. Bir büyük iddiaya göre NATO Toplantısı yüzünden 8 Temmuzda yapılması planlanan darbe 15 temmuza çekilmiş. Şöyle düşünün darbeden beş yıl önce bir dizi çekiliyor ve kahramanların birinin adı Sekiz diğerinin adı Temmuz. Ve dizide on yılda bir darbeler yapıldığı vurgusu imalı şekilde ve tehditvari söyleniyor.
7. Yine 15 Temmuz akşamı FETÖ'cüler Köprüyü tutmamış olsaydı bazı tuhaf sahneleri anlamayacaktık, şöyle bir sahne, derin devlet imalı bir karakter (ki muhtemelmeşhur Yeşil göndermesi okunuyor) köprüye götürülüyor ve başına silah dayanıp soyunması isteniyor, soyunuyor ve ama başında sadece asker şapkası kalıyor.
15 Temmuz gecesi bu sahneyi yaşadık ama bu sefer üniformaları soydurulan FETÖ'cüler oldu, kime niyet kime kısmet, yani başında asker şapkalı olanlar soydurulup öldürülecekti, çok manidar sahneler.
8. Ve ınınınnn ın, final. Sızıntı Dergisi'nin meşhur bir kapağında bahara-dışarıya doğru açılan bir kapı vardır. Filmin son sahnesi Sızıntı Dergisi'nin bu dışarıya açılan kapı görüntüsüyle biter.
Kafanız karışmasın ve video kalabalığıyla boğuntuya uğramayın diye sadece belli başlılarını verdim.
Sevgili okuyucu, dizinin oynadığı günlerde izleyicinin bir çok gizli şifreye uyanmamış olması insan anlayabiliyor, ancak.
Bahsedilen şifreler içinde en çok tuhafıma giden dizinin kötü karakteri Haluk Bilginer'in öldürülme sahnesi.
Bu sahnede Haluk Bilginer tam olarak Atatürk'e benzetilmiş.
Ben de doğal olarak sordum: Hadi izleyici bizler hızla akan sahneleri fark edemedik, ancak, Haluk Bilginer o sahnede kime nasıl ve niye benzetildiğini bilmiyor olabilir mi?
Ezel dizisinde bu sahne bugüne kadar yapılmış Atatürk benzetmelerinin en başarılısı.
Ve başına silah dayayıp kötü adam diye kodladıkları Atatürk'ü öldürüyorlar.
Bütün şifre tartışmalarını geçtim, açılım ve kumpaslar sürecinde yükselen Atatürk düşmanlığına son derece uygun görünüyor.
Sayın Haluk Bilginer bey,
Bu sahnede FETÖ'cüler'in sizi kime benzettiğini bilmiyor olamazsınız. Seyircinin gözünden kaçsa da özene bezene yaptığınız Atatürk makyajınızdan habersiz hiç olamazsınız.
Sizler yüksek kalitede sanatçılarsınız 'gerçeği' 'olup biteni' o uyanık sanatçı gözlerinizle görmemiş olabileceğinizi sanmıyorum.
Oynadığınız kötü adam rolünde Atatürk'ü canlandırıp sonra öldürtülmesi birilerinin hayal gücü haşa iftirası suçlaması mı? Sahneler tüm gerçekliğiyle ortada, uydurmuyorlar.
Size çok iyi bildiğinizi düşündüğüm Cinayeti Gördüm filmini hatırlatmak isterim.
Cinayeti Gördüm filminde avare bir fotoğrafçı parkta gelişigüzel fotoğraflar çeker. Ancak eve gidip filmleri banyodan çıkardığında kendi gözleriyle görmediğini objektifin gördüğüne şahit olur.
Fotoğrafçı çıplak gözleriyle görmemiştir ama objektif bir cinayeti görmüştür.
Cinayeti Gördüm filmi bu yüzden ahlaki felsefi olarak üzerinde çok yazılmış çizilmiş bir filmdir, çünkü, dünyadan habersiz takılan fotoğrafçı, kendine şu soruyu sorar, fotoğraf makinemin çektiği görüntüden ben ahlaken sorumluyum.
Bu yüzden polise gider.
İster misiniz bu yaşta size sanat sanatçı sanatın konusu sanatçının sorumluluğu gibi konularda birkaç laf etmemi.
Mesela FETÖ'cüler beni Atatürk'e benzetip sonra başıma silah dayayıp öldürtseydi bunun anlamı nedir diye hem kendime hem senariste hem kamuoyuna sorardım.
Hangi yüksek kalitede sanatçı olursanız olun hangi fikirde sanatçı olursanız olun sanatçı ahlakı sormanızı gerektirir!
Atatürk'ü öldürmek isteyenler sizleri canlı canlı kullanmasından hiç rahatsızlık duymadınız mı?
Kötü adam karakteriyle oynadığınız şahsınızda Atatürk'ü ajan hain FETÖ'cülere öldürtecek ruh hali nedir?
Yoksa o yüksek sanatçılık işini ruhunuz kişiliğiniz yok olup çok 'mekanik' mi yapıyorsunuz?
Ve bu sahneden aradan geçen yedi yıla rağmen rahatsızlık duyduğunuza dair tek cümle işitemedik, hayrola, Atatürk benzetmesiyle bu sahneyi oynamak çok mu zorunluydu!
Keskin zekanız ve büyük oyunculuğunuz ve taş gibi sert iradeniz bu FETÖ'cü tezgahta niçin hiç endişe duymadı!
FETÖ'cülerin kılıktan kılığa sokup vatana ihanetlerini gerçekleştirdikleri nasıl bir sanattır?
Sanatçılığınızı sorguladığım bu satırları istediğim kadar uzatayım değil pişmanlık ya da sizi şüpheye düşüreceğimi bir nebze acı utanç duygusunu hissedebileceğinizi hiç sanmıyorum.
“Düpedüz yalan, görmedim, duymadım, bilmiyorum, orada değildim” diyebilirsiniz, ama, CİNAYETİ BİZ GÖRDÜK.
Büyük yetenek, şan, ün, para, şöhret, sanatçılık için demek ki yetmiyormuş.
Haluk Bilginer bey, bazı insanlar kötüdür sanatları şeytanidir. Sırf kötülük yapmak için kötüdürler.
İnsanlar yanılabilir başarısız olabilir tufaya gelebilirler bu başka şey, ama bazı insanlar kötülüğü seçerler.
Bu kadar kötülüğü bir sanatçının bünyesi nasıl kaldırır, aradan geçen altı uzun yıl içinde hiç yorgunluk hissetmediniz mi?
Anladığım şu, bir insan duygudaşlık hissetmediği dili konuşmamalı o dilde oynamamalı.
Anlamadığım şu, yetişkin sanatçı yaşına rağmen kafa rahatlığı için temiz bir vicdan mı para mı sorusuna hala cevap bulunamayışı.
Bir de Haluk Bey, Atatürk zaten 1938'de ölmüş değil miydi, bir daha öldürmeyi neden istediler, ve kötü adam karakterinizle benzetip bir daha öldürünce siz ne hissettiniz, içinizin yağları mı eridi?
siyasetcafe.com